Sevgili dostlar, 2012 yılının bu son akşamında sizlere merhaba derken öncelikle 2011 yılının son günlerinde Uludere’ de hayatlarını kaybeden 34 değerli kardeşimin anıları huzurunda saygıyla eğiliyor, olayın gerçek perde arkasının bir an önce aydınlatılmasını diliyor ve kederli ailelerinin acılarını yürekten paylaşıyorum. Bu gün koca bir yılı arkamızda bırakıyorken hepimizin bu 365 gün boyunca neler yapabildik ve neler yapamadık, işlerimizin bir muhasebesini yapmamız gerekiyor. Yoksa yeni bir yıla girmenin anlamı çok eğlenceli bir gece geçirmek değildir. Kendimize toplumumuza ne kadar yararlı olabildik sorusunu mutlaka sormamız gerekmektedir. Bu insan olmamızın bir gereğidir.
Sevgili dostlar ben Tahir Yaşar olarak Hakkari’de göreve başladığım günden bugüne kadar yaptığım tüm işlerimin sonuna kadar arkasındayım ve icraatlarımı kucaklıyorum. Zaman zaman bu portalda yazı yazmayı sizlerle hasbıhal olmayı seviyorum. Bunda bir sakınca da görmüyorum. Dostlar yazdığımız yazılara eleştiri yazmak son derece doğaldır ve bunu saygıyla karşılıyorum ama...
Elbette hatalarımız olacak bunların dostlarımız tarafından düzeltilmesi, hatırlatılması saygı değer bir iştir. Buna asla itirazımız olmaz. Ancak bazı insanların belli şifreli isimler arkasına sığınarak iftira etmesi ve küfür edercesine insanların kişiliklerine saldırması asla kabul edilemez. Bu insanlardan beklentimiz şudur. Derim ki sevgili kardeşim çok rahatsız olduğun bir hareketimizi görürsen buyur gel bir çayımızı iç ve tüm rahatsızlıklarını medeni ve dürüst bir şekilde dile getir. Sana hak verelim, yanlışımızdan dolayı özür dileyelim ama şifreli isimler arkasına sığınarak insanlara hakaret edenleri hiç ama hiç kimse ciddiye almaz. Bu tip kendini bilmezler, bilsinler ki “köpekler istedi diye atlar ölmez.” (Romen ata sözü)
Gelelim 2012 yılında gerçekleşmesini çok arzuladığım ancak hayal kırıklığına uğradığım bence en önemli kaybımıza. Türkiye, Türkiye’de yaşayan insanlar: Türk, Kürt, tüm vatandaşlarımız için 2012 yılı bir kayıp zaman olmuştur . Çünkü ne yazık ki 2013 yılına da darbe anayasasıyla gireceğiz. Hükümetin beyanlarına göre bu gün yani 31 Aralık 2012 tarihinde yeni anayasa çıkmış olacak ve Türkiye sivil anayasayla yönetilecekti. Ancak bu güzel hayalimiz başka baharlara kaldı.
Bu işte her kes kaybetti. Hükümet, muhalefet, halk tüm kesimler kaybetti. Ne yazık ki ülkede halan yararlı darbeler, zararlı darbeler diye sayıklayanlar var. Sormak lazım insanların özgürlüklerini ellerinden alan, onları sefalete, işkenceye, idam sehpalarına götüren darbelerin neresi ilerici nesi gericidir. Darbe insanların özgürlüğünü yok edendir fenomendir hepsi bu. Yeni anayasanın çıkması için kimsenin üzerine düşeni tam yaptığına bizi inandıramaz. İktidar partisi bu hususta tereddüt içindeyken CHP ve MHP’den de bir destek çıkmadı.
BDP’nin bence üzerinde en fazla durması gerekirken onlardan da ciddi bir çalışma veya bu konuda meclisi zorlamaya gidilmedi. Sivil anayasa tüm Türkiye için önemli bir fırsattır. Eğer 21. Yüzyılda hala darbe anayasasıyla yönetiliyorsanız burada gerçek demokrasiden söz edemezsiniz. Burada Meclis başkanı Sayın Çiçek’in özel gayret ve çabaları tüm milletvekilleri tarafından önemsenmesi gerekirdi.
CHP’yi anlıyorum onlar ancak darbelerle iktidara gelmeyi bekler bu darbede olmadı inşallah gelecek darbede oluruz düşüncesi hakim. 28 Şubat bunun açık göstergesidir. MHP mevcut sistemden memnundur onlara diyecek bir şeyimiz yok. Ya BDP’li değerli vekilim senin hiç ıstırabın yok mu? Ya halan gerçek iktidar olamayan AKP’ye ne demek lazım. Yıllarca size şu denmedi mi? “Seçilip hükümet kurabilirsiniz ama asla gerçek iktidar olamazsınız.” Ve sanırım sayın başbakanın son sıkıntılı hali de bunu ifade ediyor. Ergenekon’un nesini ortaya çıkarabildik? Bu soruya cevabı mutlaka verilmelidir.
Halkın kafasında hala darbe beklentisi izleri silinememiştir. Bu beklentinin silinmesi için sivil anayasaya mutlaka ihtiyaç vardır. Dilerim 2013 yılı hem bu açıdan hem de diğer tüm hususlardan ülkemiz ve insanımız için verimli ve hayırlı bir yıl olur. Nice mutlu yıllara. Sersala we piruz be