Kimi insan vardır işiyle bilinir, güzel huylarıyla sevilir, yaptıklarıyla değerlendirilir. Ali sevmiş başlı başına bir markaydı Hakkari’de. Diksiyonu, duruşu, giyimi, mertliği, sosyal ve çok yönlü oluşu hep dikkat çekti. Gazeteciydi, iş adamıydı, üretkendi, düşünendi, adam gibi adamdı…
1990’lı yıllarda gazeteci olmak cesaret isteyen bir meslekti. İşte o dönemde ben, Ali Sevmiş, Engin Önal vardık. Türkiye’de sayılı gazete ve TV kanalları vardı. Engin ÖNAL ulusal basına fazla önem vermeyince bu yük bana ve Ali Sevmiş’e kaldı. Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerine muhabirlik yaptık. Sonra atv, show tv, star tv ‘ye de il temsilcisi olduk. Ali Sevmiş’in her haberi manşetten girerdi.
Öylesine profesyonel çalışırdı ki ona hayranlık duymamak mümkün değildi. Çalıştığı kurum yoğun iş temposu olan bir kamu kuruluşuydu. Bu yoğunluk gazeteciliğini olumsuz etkiledi. Çok yıllar sonra Behçet Dalmaz askerden dönerken temsilcisi olduğu Doğan Haber Ajansını ona devretti.
Dönemin Belediye Başkanı rahmetli Abdurrahman Keskin ile birlikte Kocaeli’de Hakkari tanıtım gecesi düzenledik. Gazeteci olarak ben ve Ali Sevmiş ilimizi temsil ettik. Akşam yemeğinden sonra Kocaeli Belediye Başkanı Sefa Sirmen ile röportaj yaptık. Başkanı aramıza alarak 1 saat süren bir söyleşi gerçekleştirdik.
Sonra sergimizi gezen Başkan Sirmen, reis Keskin ve dönemin valisine dönerek Hakkari’nin her şeyi çok güzel ama en çok beğendiğim gazetecilerinizdir demişlerdi. Orada kaldığımız otelde Ali ile aynı odayı paylaşmıştık. Teknolojik çağ olmadığından sabaha kadar kağıt kalem elimizde haber yazmakla geçirmiştik.
Hakkari Muhasebe Müdürlüğünde yaşanan tatsız olaya onun da adı karıştı. Masum olduğu halde gözaltına alındı, cezaevine konuldu. Haykırdı, bağırdı ben suçsuzum diye. Adalet yine geç devreye girdi ve suçsuzluğu kanıtlanınca beraat etti. İşte o zaman o sıkıntı hastalığını tetikledi.
Hak etmediği bu suçlama onu bunalıma sürükledi. Onu lekeleyen o kurumda artık kalamazdı ve Hakkari Üniversitesine şef olarak geçiş yaptı. Sağlık meslek Yüksekokulunda çalıştı. Kısa sürede herkesin sevgilisi oldu. Prosedür ve yasa konularında tıkanan ona başvururdu.
Ali, altı ay önce kendisini iyi his etmedi ve doktora gitti. Pankreasında sorun vardı. İlimizde gittikçe yayılan ve birçok insanımızın karşılaştığı pankreas kanseri onada bulaşmıştı. Ameliyat oldu ama bir türlü iyileşemedi ve günden güne eridi. Ölümünden kısa bir süre önce telefonda konuşurken sesini bile tanıyamadım.
Ali Sevmiş facebook sayfasında en son Gülay’dan “seyreyle güzel kudreti mevlam” türküsünü dinlemiş. Berçelan yaylasında çiçekler içinde çektirdiği ve gülümsediği resimlerini paylaşmış. Güven hastanesinde sessizce hayata gözlerini yumdu. Gidişi sessizdi ama dönüşü feryad ve figandı.
Daha 50 yaşındaydı, iki çocuk babasıydı. Ali’nin ölüm haberini alan herkes saçını, başını yoldu. Daha bir hafta önce Hacı Gani Çallı için yollara düşen fedakar Hakkari halkı bu kez de Ali’yi karşılamak için yollara döküldü. Naaşı kanama yaptığı için yeniden hastaneye getirilerek kefeni değiştirildi. Bu yüzden binlerce kişi mezarlıkta üç saat bekledi.
Gözlerim hep oğlu 19 yaşındaki Sinan Cem’deydi. Sinan ayakta zor duruyordu, şaşkın bakışlarla etrafı süzüyordu. Amcalarının kanatlarına sığınmıştı, onlara dayanmıştı. Belkide ilk kez bir mezarlıkta birini sonsuzluğa uğurluyordu. O kişi babası ise içindeki alevi siz tahmin edin.
Saniye saniye izledi, babası toprağa bürünürken “güle güle baba” der gibi o son bakışı baştan sona acıydı. Ağladı, yıkıldı. Ali ile çalışan muhabir Feyzullah Aksu onu elinden tuttu, güç verdi. Sinan Cem üç gün süren taziyede amcalarıyla saf tutarak büyük bir incelikle taziyeleri kabul etti ve acısını paylaşanlara teşekkür etti. Rahmetli Ali SEVMİŞ, kızı Yonca ve oğlu Sinan Cem’e olan düşkünlüğüyle bilinirdi.
Evet, Ali Sevmiş ardından çok şey yazmayı hak eden acı bir kayıptı. Rahmetli babası gibi donanımlıydı. Bu kenti yönetecek kapasitede ve bilgi donanımına sahipti. Cenaze töreninde kardeşi Mehmet Sevmiş’e sarılırken şunu dedim,” Kelimenin bitti yer, ne diyeceğimi bilmiyorum”…. Yazan/Hakan Taş