Bir katilin anatomisini tarif ederken aslında bütün katilleri tarif etmiş oluyoruz. Bu bağlamda Kürt coğrafyası tarih boyunca kan revan içinde kalmıştır. Her defasında kendilerince katliamlarına bir kılıf uydurmuşlar. Değişmeyen tek gerçek masum insanların hunharca katliama uğramasıdır.
Yüz yılın değişmeyen tarihi yine tekrar etti ve alınan bilgilere göre, savaş uçaklarının 5. güne giren hava saldırısında sivilleri vurdu. Bölgeyi bombalayan savaş uçakları Kurtekê yolu üzerinde Gollê Köyünde hava saldırısından kaçanların bulunduğu sivil bir otomobili hedef aldı. Hedef alınan araçta bulunan 4’ü çocuk, 1’i kadın toplam 7 sivil masum Kürt vahşiyane katl edilerek yaşamını yitirdi.
Yaşamını yitirenler arasında 6 aylık bir bebeğin ve 4 yaşında bir çocuğun olduğu kaydedilirken yaşamını yitirenlerin isimleri şöyle: Huseyin Mustafa, Hacı Mam Kak, Vêzan Huseyin, Zana Huseyın, Sonya Şemal, Solin Şamal, Xunav Huzeyr.
Saldırıdan sonra çekilen fotoğraflarda yaşamını yitirenlerin kol, bacak ve kafalarının ayrı taraflara saçıldığı, bir çocuğun ise annesinin kucağında can verdiği görülüyor.
Basına konuşan bombalanan köylerden Zergele'nin muhtarı İsmail Abdullah ölenlerin aynı aileden olduğunu belirtti.'Düşmanlarımız topla-uçakla saldırıyor' diyen Zergele muhtarı, ''Bizler Saddam'ın kimyasalını gördük. Şimdi de Türklerin uçakları, İran'ın topları bombalıyor bizi'' dedi.
Muhtar açıklamasının devamında “ araç bombalandığında insanlar yardıma koşmak istedi, ancak bombardımanın yoğunluğu nedeni ile uzun süre kimse bölgeye yaklaşamadı. Araçtaki vatandaşlarımız hepsi şehit oldu” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Polê köyü muhtarı da “ araçta yer alanların hepsi aynı aileden ve dört çocuk, iki kadın ve bir tane erkek vardı, toplamda 7 kişi şehit oldu” dedi.
Sengaser Beldesi Müdürü Hemın Abdullah “ bölgeye ulaşan arkadaşlarımızdan edindiğimiz bilgiye göre, otomobilin yanına gitmişler ancak otomobil harab olmuş durumda ve içinde yer alan herkes şehit olmuş. Yani giden ekiplerimizin yapacağı bir şey yoktu maalesef” dedi.
savaş uçaklarının bombardımanı sonucu şehit edilen ailenin kimliklerinin ve yaşlarının tespiti için hastaneye nakledildiğini ve uçakların bombardımana devam etiğini belirten Müdür “ köylülerden elde etiğimiz bilgilere göre araçta bulunanlardan dördü çocukmuş ben anlamıyorum. Burada yapılmak istenen nedir. Bu ülkeler çocukları öldürerek nereye varacak” dedi.
Bunlar her şeyden önce insanlar ve Müslüman, o çocuklar şimdi yaşamıyor, Çocukların anneleri, babaları katl edildi. Kazan bombaları altında yakıldı. Bunu yapanlar ve emir verenler Müslüman’ın diyor, namaz da kılıyor, Oruç da tutuyor, bu ülkeye ve dünyaya akıl da dağıtıyor, utanmadan ve sıkılmadan özgürlüklerden, Demokrasiden ve insan haklarından söz ediyorlar.
Savaş uçaklarının Federal Kürdistan Bölgesi'ne bağlı Süleymaniye kentinin Ranya İlçesi'ne bağlı Boli ve Kortek köylülerine ait aracı bombalaması sonucu yaşamını yitiren 4'ü çocuk 7 sivilin cenazeleri, Ranya Hastanesi'nden alındı. Binlerce kişi tarafından alınan cenazeler, sloganlar eşliğinde ilçe mezarlığına doğru yürüyüş halinde götürülürken, saldırılara karşı tepkiler dile getirildi. Üç binin üzerinde kişinin katıldığı yürüyüş merasiminde cenazeler Ranya İlçe Mezarlığı'nda defnedildi. Cenaze töreninin ardından kitle, yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı dileklerinde bulundu.
İngilizler birinci dünya savaşında Irak’ı işgalla başlayıp bu güne kadar sürüp gelen Kürt katliamları, Saddam’la duruk noktaya ulaştı, soykırıma dönüştü. Bu Kürt halkının kaderi olmamalı, katiller yüz yıldan beri Müslüman Kürt halkını kadın, çocuk yaşlı demeden öldürmeye, katl etmeye devam ediyor. Bu katiller her defasında halkların karşısına Müslüman kimliği ile çıkıyor, namaz kılıyor, oruç tutuyor, yani bu katliamları yapanlar Müslüman gibi davranıyorlar.
Ancak ‘’işidir aynası kişinin, lafına bakılmaz’’ sözünü hatırlatmak gerekir. Ayrıca İslam aleminin insan olarak en yüksek değer verdiği kişi hz. Muhammet s.a.v. dır. Müslüman katl edenlerle ilgili sözleri ve ayeti kerimeyi hatırlatarak katliam emrini veren ve katlettiği Müslümanlar karşısında pişkinliğini halen bozmayanlara hatırlatmak gerek.
Ebü Bekre Nüfey' İbni Haris es-Sekafî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;
"İki müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de, ölen de cehennemdedir".
Bunun üzerine ben;
- Ya Resulallah! Öldürenin durumu belli, ama ölen niçin cehennemdedir? diye sordum.
Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selem; -"Çünkü o, arkadaşını öldürmek istiyordu" buyurdu.
Müslümanların kardeş oldukları Allah Teala tarafından açıkça belirtilmiştir. Kardeşlerin birbirine silah çekmesi olacak şey değildir. Onlar silahlarını din kardeşlerine değil, İslam düşmanlarına karşı çekmek zorundadır. Müslümanların birbirini öldürmeye kalkması şu ayet-i kerîmeyle kesin bir şekilde yasaklanmıştır:
"Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir"
Bir insanın ahiret hayatını da mahvederek ebediyyen cehennemde kalmasına yol açan şey, bir Müslüman’ı öldürmeye niyet etmesi ve bu konuda kararlı olmasıdır. Zira ölenin de, öldürenin de hedefi, karşısındakinin hayatına son vermektir. Birinin ötekinden farkı, daha atılgan davranıp muhatabını öldürmesidir.
Bu manevi gerçeklik karşısında kim hangi bahanenin ardına sığınıp aklanmaya çalışacaktır. Saddam enfalle Kürt halkına soykırım uygularken, yaparken İslam dinini kullandı.
Suriye'de halkına adeta kan kusturan Beşar Esad'a bir kez daha şöyle sesleniyor, 'Zulm ile abad olmaya gayret edenler akıttıkları kanda boğulur'’ Bu söz doğru ancak söyleyene bakmak lazım. Acaba büyüklerin bu sözünü Beşar Esad’a hatırlatırken yukarıdaki aileyi kazan bombaları altında yok edilmesi emrini verdiğini aklına getirdi mi? Bir Müslüman olarak bu ailenin yok olmasına sebebiyet verdiği için vicdani ve imanı bu olayı kaldırabiliyor mu?
Kürt halkına kadın, yaşlı, çocuk demeden katliam uygularken Müslümanlık değerlerini de kullanıyorlar. Ayetler ve hadisler bir Müslüman’ı öldürenlerle ilgili net, çelişkisiz, berrak olarak açıklık getirmiştir. Masum Müslümanları katliama uğratanların eli sıkılmamalı, lanetlenmeli, masum halkı katl edenlerden İslam alemi ve insanlık hesap sormalıdır.
Ne diyordu El Beşir için, ‘’Müslüman katliam yapmaz’’ diye arka çıkmıştı. İşte Ranya, Kurtek, Gollê köyü katliama uğrayan kadın ve çocuklar; "Huseyin Mustafa, Hacı Mam Kak, Vêzan Huseyin, Zana Huseyın, Sonya Şemal, Solin Şamal, Xunav Huzeyr." Bu katliama neden olanlar, Yüce Allaha ve insanlığa elbette ki hesap vereceklerdir.
6 aylık bebek, 4 yaşındaki çocuk ve bir aileyi tonluk kazan bombası ya da bir füze ile paramparça eden uçaklara emir veren; bu katliamın yaşandığı gün de yüzlerce seçkin kişiye donanımlı iftar yemeği veren ve orada bu katliamı savunan kimdir ve nasıl biridir? Bu beyefendinin yöneteceği rejimin adı ne olabilir? Lafı hiç dolandırmadan söyleyelim: Bu rejim faşist bir rejimdir. Bu diktatörlüğün “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” durumudur. Kısa ve öz olarak söylersek bu diktatörlük özelliklerini yoğun taşıyan, totaliter bir yönetimdir.
Şimdi bu tanım ve tahlili yakın tarihten geçmişe kadar örneklerle kıyaslarsak: Tek kişilik sultanlığının gücü, seçimlerde aldığı yüzde kaç oy oranı ile değil batının egemen siyasal güçlerinin desteği ile açıklanabilir. Yoksa bunların siyasal genleri ve topluma kendisini nüfuz etme biçimini Tunus’ta yıkılan Zeynel Abidin Bin Ali, Mısır’da yıkılan Hüsnü Mübarek’ten, Libya’da yıkılan Kaddafi’den farklı değildir.
Bunlar devrik diktatörler gibi toplumu ve siyaseti dizayn etme yöntemlerini kullanmaktadır. Bu diktatör baylar da batı desteği aldıkları zamanlarda Doğu’nun modern yüzü olarak lanse edilirlerdi. Ancak Kürt gözüyle bakıldığında bunun, bu beylerin özellikleri yanında başkaca özelliği de var.
Yakın geçmişte yıkılan ve idam edilen Saddam Hüseyin örneği buna bayağı benzerlik taşıyor. Saddam Hüseyin de Irak toprakları içinde gösterilen Kürdistan’a aynı bunlar gibi savaş uçaklarına bombardıman emri veriyordu. Savaş uçaklarının Kandil ve Behdinan bölgelerine yaptıkları bombardımanların finalini ise Halepçe Katliamı oluşturuyordu. Saddam insanlığa karşı suç işleyen biri olarak tarihin kara sayfalarındaki yerini aldı. Saddam ile benzerliği sadece uçaklara verilen bombardıman emri ile ilgili değil. Etrafında topladığı ve sanki aralarına karbon kağıdı konularak üretilen bu baylar ve bayanlarla inşaa ettiği devlet yapılanması, medya da Saddam’ınkine benziyor.
“Sen çok yaşa padişahım!” sözünü üç öğün tekrarlayan siyasetçi ve gazeteci dalkavukları ile örülmüş bir sistem var. Lider ne yapsa alkışlayan bu baylar ve bayanlar tarih bilincinden yoksun, küresel siyasetin özelliklerine yabancı ve yaşadıkları toplum gerçeğine de uzak oldukları için olup biteni anlamak ve yorumlamakta sadece “şak şakçılık” yapmaktadırlar.
Bunları Hitler’in iktidara geldiği Almanya koşullarına benzetenler de var. Aldığı oy oranı, yaptığı icraatlar, iktidarını şekillendiren kişileri etrafında tutma biçim ile Hitler dönemi Almanya’yı anımsatıyor. Gerçekten de öyle. İnsanların diri diri yakıldığı toplama kamplarındaki müzeleri gidin gezin O dönem Yahudileri baş düşman olarak belleyen Hitler medyasının yayını ile Yalaka medyasının yayınlarında Kürtleri yazan ve çizen tayfa sanki aynı tornadan çıkmış gibi.
Özellikle bildiğiniz bazı gazetelerde çizilen karikatürlere bakın Yahudilerin toplu kıyım hedefi haline getirilen süreçteki Hitler faşistleri gibi çizgiler ve cümleler kullanmaktadırlar. Onlar Almanya’nın huzurunu “Yahudilerin bozduğunu” söylerdi. Liderin bu küçük adam ve kadınları ise “Huzuru Kürtler bozuyor” diyor. Hitlerciler “Yeni Almanya” diyordu, Bunlar ise “Yeni Türkiye” diyor. Hitler Almanyası dünyayı savaşın cenderesine soktuysa bunlar şimdi Kuzey Afrika’ın en batısından başlayan ve Ortadoğu’yu sarıp sarmalayan bölgesel savaşın içine girmek için mekik diplomasisi yürütüyor.
Bunları Cumhuriyetin statükocu yapılarına benzetenler de var. Özellikle Kürtler açısından bu benzerlik önemli. Statükonun inkar ve imhacı Kürt politikasını bunlar güncelleyip günümüze uyarlamaktadır. Yeni iktidar bloku cemaat ve orta sınıfın yeşil faşistlerini kendisinde merkezleştiren ancak; totaliter elitler ile ordu militarizmini de etkisi altına alan özelliktedir.
Lider için yakın geçmişini ve 20 yüzyılın diktatörlükleri ile benzerliklerini kurarsak yetersiz olabilir. Geçen gün Kürdistan İslami Hareketinden olan iki islam Alimi ile konuşanlar anlatıyor. Nemrut ve Firavun neyse bunlar da günümüzde o dur diyorlardı. Ayet, hadis ve menkıbelerden örnekler veriyorlardı. Bu politikaları ile taşıdığı kimliğin islam kimliği ile nasıl çeliştiğini örneklerle açıklıyorlardı. Dolayısıyla şimdilerde bunların politikaları ile Yenileme tanımı yapanlar içinde oldukları siyasal sistemi de tanımlamak durumundadır.
Bu tanımlama içinde liderlik egosunu, tekçi insan özelliklerini, ettiği lafları, verdikleri emirleri ile bir felaket biçimi olduklarını göreceklerdir. Toplumsal ve siyasal felaket özellikleri taşımakta olanlar çocuklardan uzak tutulması gereken şeydir. Özgürlükleri ve demokrasiyi savunup şiddete karşı çıkmak ne kadar doğru ise, daha büyük bir şiddet uygulama politikası o denli yanlıştır.
Sonuçta çözüm yolu bir, her şeyin konuşulduğu, tartışıldığı ve çözüme kavuştuğu demokratik ortamdan geçiyor. Hakkı teslim etmeden olur mu? Müslüman kişi haktan ve hukuktan yana olan kişidir. Hem Müslüman hem de insan özellikleri taşıyanlar hak ve hukuk’un ne demek olduğunu anlar ve teslim etmek mecburiyetinde olduklarını bilirler. Temel hakları gasp edenler, vesile olanlar, ellerinde tutanlar, grup Müslüman’ın temel haklarını başka bir grup Müslüman’ın haklarının üstünde tutanlar ancak zalimlerin sınıfında yer alırlar.
BİNLER DEFNETTİ
Savaş uçaklarının Federal Kürdistan Bölgesi'ne bağlı Süleymaniye kentinin Ranya İlçesi'ne bağlı Boli ve Kortek köylülerine ait aracı bombalaması sonucu yaşamını yitiren 4'ü çocuk 7 sivilin cenazeleri, Ranya Hastanesi'nden alındı. Binlerce kişi tarafından alınan cenazeler, sloganlar eşliğinde ilçe mezarlığına doğru yürüyüş halinde götürülürken, saldırılara karşı tepkiler dile getirildi. Üç binin üzerinde kişinin katıldığı yürüyüş merasiminde cenazeler Ranya İlçe Mezarlığı'nda defnedildi. Cenaze töreninin ardından kitle, yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı dileklerinde bulundu.
İngilizler birinci dünya savaşında Irak’ı işgalla başlayıp bu güne kadar sürüp gelen Kürt katliamları, Saddam’la duruk noktaya ulaştı, soykırıma dönüştü. Bu Kürt halkının kaderi olmamalı, katiller yüz yıldan beri Müslüman Kürt halkını kadın, çocuk yaşlı demeden öldürmeye, katl etmeye devam ediyor. Bu katiller her defasında halkların karşısına Müslüman kimliği ile çıkıyor, namaz kılıyor, oruç tutuyor, yani bu katliamları yapanlar Müslüman gibi davranıyorlar.
Ancak ‘’işidir aynası kişinin, lafına bakılmaz’’ sözünü hatırlatmak gerekir. Ayrıca İslam aleminin insan olarak en yüksek değer verdiği kişi hz. Muhammet s.a.v. dır. Müslüman katl edenlerle ilgili sözleri ve ayeti kerimeyi hatırlatarak katliam emrini veren ve katlettiği Müslümanlar karşısında pişkinliğini halen bozmayanlara hatırlatmak gerek.
Ebü Bekre Nüfey' İbni Haris es-Sekafî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;
"İki müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de, ölen de cehennemdedir".
Bunun üzerine ben; - Ya Resulallah! Öldürenin durumu belli, ama ölen niçin cehennemdedir? diye sordum. Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selem; -"Çünkü o, arkadaşını öldürmek istiyordu" buyurdu.
Müslümanların kardeş oldukları Allah Teala tarafından açıkça belirtilmiştir. Kardeşlerin birbirine silah çekmesi olacak şey değildir. Onlar silahlarını din kardeşlerine değil, İslam düşmanlarına karşı çekmek zorundadır. Müslümanların birbirini öldürmeye kalkması şu ayet-i kerîmeyle kesin bir şekilde yasaklanmıştır:
"Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir"
Bir insanın ahiret hayatını da mahvederek ebediyyen cehennemde kalmasına yol açan şey, bir Müslüman’ı öldürmeye niyet etmesi ve bu konuda kararlı olmasıdır. Zira ölenin de, öldürenin de hedefi, karşısındakinin hayatına son vermektir. Birinin ötekinden farkı, daha atılgan davranıp muhatabını öldürmesidir.
Bu manevi gerçeklik karşısında kim hangi bahanenin ardına sığınıp aklanmaya çalışacaktır. Saddam enfalle Kürt halkına soykırım uygularken, yaparken İslam dinini kullandı. Suriye'de halkına adeta kan kusturan Beşar Esad'a bir kez daha şöyle sesleniyor, 'Zulm ile abad olmaya gayret edenler akıttıkları kanda boğulur'’ Bu söz doğru ancak söyleyene bakmak lazım. Acaba büyüklerin bu sözünü Beşar Esad’a hatırlatırken yukarıdaki aileyi kazan bombaları altında yok edilmesi emrini verdiğini aklına getirdi mi?
Bir Müslüman olarak bu ailenin yok olmasına sebebiyet verdiği için vicdani ve imanı bu olayı kaldırabiliyor mu?
Kürt halkına kadın, yaşlı, çocuk demeden katliam uygularken Müslümanlık değerlerini de kullanıyorlar. Ayetler ve hadisler bir Müslüman’ı öldürenlerle ilgili net, çelişkisiz, berrak olarak açıklık getirmiştir. Masum Müslümanları katliama uğratanların eli sıkılmamalı, lanetlenmeli, masum halkı katl edenlerden İslam alemi ve insanlık hesap sormalıdır.
Ne diyordu El Beşir için, ‘’Müslüman katliam yapmaz’’ diye arka çıkmıştı. İşte Ranya, Kurtek, Gollê köyü katliama uğrayan kadın ve çocuklar; "Huseyin Mustafa, Hacı Mam Kak, Vêzan Huseyin, Zana Huseyın, Sonya Şemal, Solin Şamal, Xunav Huzeyr." Bu katliama neden olanlar, Yüce Allaha ve insanlığa elbette ki hesap vereceklerdir.
6 aylık bebek, 4 yaşındaki çocuk ve bir aileyi tonluk kazan bombası ya da bir füze ile paramparça eden uçaklara emir veren; bu katliamın yaşandığı gün de yüzlerce seçkin kişiye donanımlı iftar yemeği veren ve orada bu katliamı savunan kimdir ve nasıl biridir? Bu beyefendinin yöneteceği rejimin adı ne olabilir? Lafı hiç dolandırmadan söyleyelim: Bu rejim faşist bir rejimdir. Bu diktatörlüğün “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” durumudur. Kısa ve öz olarak söylersek bu diktatörlük özelliklerini yoğun taşıyan, totaliter bir yönetimdir.
Şimdi bu tanım ve tahlili yakın tarihten geçmişe kadar örneklerle kıyaslarsak: Tek kişilik sultanlığının gücü, seçimlerde aldığı yüzde kaç oy oranı ile değil batının egemen siyasal güçlerinin desteği ile açıklanabilir. Yoksa bunların siyasal genleri ve topluma kendisini nüfuz etme biçimini Tunus’ta yıkılan Zeynel Abidin Bin Ali, Mısır’da yıkılan Hüsnü Mübarek’ten, Libya’da yıkılan Kaddafi’den farklı değildir.
Bunlar devrik diktatörler gibi toplumu ve siyaseti dizayn etme yöntemlerini kullanmaktadır. Bu diktatör baylar da batı desteği aldıkları zamanlarda Doğu’nun modern yüzü olarak lanse edilirlerdi. Ancak Kürt gözüyle bakıldığında bunun, bu beylerin özellikleri yanında başkaca özelliği de var. Yakın geçmişte yıkılan ve idam edilen Saddam Hüseyin örneği buna bayağı benzerlik taşıyor.
Saddam Hüseyin de Irak toprakları içinde gösterilen Kürdistan’a aynı bunlar gibi savaş uçaklarına bombardıman emri veriyordu. Savaş uçaklarının Kandil ve Behdinan bölgelerine yaptıkları bombardımanların finalini ise Halepçe Katliamı oluşturuyordu. Saddam insanlığa karşı suç işleyen biri olarak tarihin kara sayfalarındaki yerini aldı. Saddam ile benzerliği sadece uçaklara verilen bombardıman emri ile ilgili değil. Etrafında topladığı ve sanki aralarına karbon kağıdı konularak üretilen bu baylar ve bayanlarla inşaa ettiği devlet yapılanması, medya da Saddam’ınkine benziyor.
“Sen çok yaşa padişahım!” sözünü üç öğün tekrarlayan siyasetçi ve gazeteci dalkavukları ile örülmüş bir sistem var. Lider ne yapsa alkışlayan bu baylar ve bayanlar tarih bilincinden yoksun, küresel siyasetin özelliklerine yabancı ve yaşadıkları toplum gerçeğine de uzak oldukları için olup biteni anlamak ve yorumlamakta sadece “şak şakçılık” yapmaktadırlar.
Bunları Hitler’in iktidara geldiği Almanya koşullarına benzetenler de var. Aldığı oy oranı, yaptığı icraatlar, iktidarını şekillendiren kişileri etrafında tutma biçim ile Hitler dönemi Almanya’yı anımsatıyor. Gerçekten de öyle. İnsanların diri diri yakıldığı toplama kamplarındaki müzeleri gidin gezin O dönem Yahudileri baş düşman olarak belleyen Hitler medyasının yayını ile Yalaka medyasının yayınlarında Kürtleri yazan ve çizen tayfa sanki aynı tornadan çıkmış gibi.
Özellikle bildiğiniz bazı gazetelerde çizilen karikatürlere bakın Yahudilerin toplu kıyım hedefi haline getirilen süreçteki Hitler faşistleri gibi çizgiler ve cümleler kullanmaktadırlar. Onlar Almanya’nın huzurunu “Yahudilerin bozduğunu” söylerdi. Liderin bu küçük adam ve kadınları ise “Huzuru Kürtler bozuyor” diyor. Hitlerciler “Yeni Almanya” diyordu, Bunlar ise “Yeni Türkiye” diyor. Hitler Almanyası dünyayı savaşın cenderesine soktuysa bunlar şimdi Kuzey Afrika’ın en batısından başlayan ve Ortadoğu’yu sarıp sarmalayan bölgesel savaşın içine girmek için mekik diplomasisi yürütüyor.
Bunları Cumhuriyetin statükocu yapılarına benzetenler de var. Özellikle Kürtler açısından bu benzerlik önemli. Statükonun inkar ve imhacı Kürt politikasını bunlar güncelleyip günümüze uyarlamaktadır. Yeni iktidar bloku cemaat ve orta sınıfın yeşil faşistlerini kendisinde merkezleştiren ancak; totaliter elitler ile ordu militarizmini de etkisi altına alan özelliktedir.
Lider için yakın geçmişini ve 20 yüzyılın diktatörlükleri ile benzerliklerini kurarsak yetersiz olabilir. Geçen gün Kürdistan İslami Hareketinden olan iki islam Alimi ile konuşanlar anlatıyor. Nemrut ve Firavun neyse bunlar da günümüzde o dur diyorlardı. Ayet, hadis ve menkıbelerden örnekler veriyorlardı. Bu politikaları ile taşıdığı kimliğin islam kimliği ile nasıl çeliştiğini örneklerle açıklıyorlardı. Dolayısıyla şimdilerde bunların politikaları ile Yenileme tanımı yapanlar içinde oldukları siyasal sistemi de tanımlamak durumundadır.
Bu tanımlama içinde liderlik egosunu, tekçi insan özelliklerini, ettiği lafları, verdikleri emirleri ile bir felaket biçimi olduklarını göreceklerdir. Toplumsal ve siyasal felaket özellikleri taşımakta olanlar çocuklardan uzak tutulması gereken şeydir. Özgürlükleri ve demokrasiyi savunup şiddete karşı çıkmak ne kadar doğru ise, daha büyük bir şiddet uygulama politikası o denli yanlıştır.
Sonuçta çözüm yolu bir, her şeyin konuşulduğu, tartışıldığı ve çözüme kavuştuğu demokratik ortamdan geçiyor.
Hakkı teslim etmeden olur mu? Müslüman kişi haktan ve hukuktan yana olan kişidir. Hem Müslüman hem de insan özellikleri taşıyanlar hak ve hukuk’un ne demek olduğunu anlar ve teslim etmek mecburiyetinde olduklarını bilirler. Temel hakları gasp edenler, vesile olanlar, ellerinde tutanlar, grup Müslüman’ın temel haklarını başka bir grup Müslüman’ın haklarının üstünde tutanlar ancak zalimlerin sınıfında yer alırlar.