Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, dershaneler konusunda birilerinin Başbakanı tehdit ettiğini söyleyerek , “Başbakanımız, ‘Ya bu dershaneden vazgeçersiniz, veya biz sizi yıkarız. Birileri dershaneler üzerinden tehdit ettiler. Şunları ortaya çıkartırız, bunların hazırlığını yaptık. Bunları piyasaya süreriz. Bende onların restine karşı restini gördüm dedi.
Elinizde ne varsa çıkarın, ne yapacaksanız yapın, ben sözümden dönmem. Sonunda bu alçaklığı da yapacak mısınız diye bunları söyledim’ dedim” dedi. Başbakan Yardımcısı Arınç, CNN Türk’de bir programa açıklamalarda bulundu. 17 Aralık operasyonunun bir telefon dinleme meselesi olmadığını ifade eden Arınç, “17 Aralık’ta başlayan ve 25 Aralık’ta biraz daha güçlenen, bugünde artık artçılarla arka arkaya gelen sanki bir savaşın içindeyiz.
Ben böyle bir beklemiyordum ve hazırlıklı değildim. Böyle bir durum karşısında sizden daha çok şaşırdım ve endişeye düştüm. Bu cemaat denilen olduğu ile benim yakın ilişkilerim, dostluğum ve arkadaşlığımız vardı. Fethullah Gülen hoca efendiyi Manisa’ya 75 veya 76 yılında gelmişti. Siyaseti bir yere bırakılım, sözlerini iyi dinleyen, etkilenen ve daha sonra hizmetlerini takip eden bir insandım. Böyle bir olayın cemaat denilen sosyolojik oluğunun içinden bir takım insanlar tarafından hükümete karşı yaygın ataşene uğratılması beni şaşkınlığa uğrattı” diye konuştu.
“ÖNCE DERSHANELER KONUSU İLE KARŞILAŞTIK”
İlk olarak dershanelerden yana sıkıntı olduğunu belirten Bülent Arınç, “Önce dershaneler konusu ile karşılaştık. 1 Ekim’de yeni yasama başlayınca başbakanımız bu dershaneler bu dönem bitmeli dedi. Onun üzerine yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Bey olmuştu. Ona görev verdi. Bunun üzerine medya organlarında cemaatin üst mensuplarının üst noktadaki insanları kampanya başlattı.
Dershaneler kapanmamalı, hükümet bu konuda eleştirildi ve dozlar arttı. Adeta husumet noktasına gelindi. Bizde doğrusu mesele rasyonel bakmak istedik. Hükümet toplantısından hemen sonra da açıklamalar yapıyorum. Dershaneler konusunda biz olumsuz düşünmüyoruz.
Çünkü bizim çocuklarımız da dershanelere gitti. Burada bakanların içerisinde çocuğu dershaneye gitmeyen 5 tane adam çıkmaz. Biz de bu dershanelere çocuklarımızı dershanelere gönderdik. Üniversiteye girişi sınavlarında istifade ettiler, sosyalleştiler, iyi bir arkadaş çevresi buldular. Eğer bu dershaneler olmasaydı lise mezunları nereye gidecekti. çocuklar nasıl hazırlanacaktı. Ücretleri pahalı mı? Tek başına ders aldırsalardı daha pahalı olacaktı. Dershaneler bunu da paylaştırdılar.
Üstelik bunların doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde huzura, güvene ve sükunete de faydaları var. Bu meseleye bu yönden bakalım dedik. Şahsen ben bunu savundum. Başbakanımız buna da hayır demedi. Şöyle ele alalım dedik. Bütün paydaşları toplayalım. Onları temsil eden bildiğim kadarıyla 8 tane örgüt var. İkincisi öğretmenler, öğrenciler ve aileleri var. Binlerce insan bu dershanelerden gelip geçiyor. Bugüne kadarda zararlı bir faaliyetleri görülmemiş.
Deneyelim, bizim bu faaliyetimizi onlar nasıl görecekler. İkincisi rasyonel düşünelim. Biz bunları özel okul haline getirme istiyoruz. Acaba hepsi bunu yapabilecek mi? Yapabilecekse ne kadar bir süre içinde yapabilecek. Bunları da düşünelim. Peki bunlara okula döndü. Bu okullar öğretmenlere görev vermediler. Bu öğretmenleri milli eğitime alabilecek miyiz, onlara bakalım. Özel okulların kontenjan boşluğu var. Onları giderebilecek hangi tedbirleri alabiliriz. Başbakanımız Allah için çalışın dedi.
Bütün bu konuları dikkate alın, çünkü ben 2008’den beri söz verdim’ dedi. Biz yetkiyi aldık. Milli Eğitim bakanımız paydaşları topladı, düşünceleri aldı. Orada bir kümelenme oldu. Cemaat ve dershaneler bir tarafta, onun dışında ticari olarak bu meseleye bakanlar bir tarafta. Daha sonra ben yeterli değil dedim. Hepsiyle görüşeceksiniz. Bir bakanlar kurulu doğrultusunda karar aldık.
Bir geçiş dönemi koyuyoruz 2015-2016’ya kadar. İkinci öncelikle okula geçmek isteyenlere avantaj sağlayacağız. Üçüncüsü öğretmelere iş bulacağız. Dördüncüsü bir açık lise haline getireceğiz ve istifade edeceğiz gibi. Basın toplantısını yaparken, arkadaşları mı bunları söyleyince telefonlar geldi. Beni ziyarete gelen 8 dershanenin yöneticileri teşekkür ettiler. Bizde bunu bekliyorduk. Ertesi gün ziyarete gelip beni ve Nabi beye teşekkür ettiler” diye konuştu.
“DERSHANELERLE BİZİ TEHDİT ETTİLER”
Dershane meselesi bu kadar iyi niyetli bir meselenin sonunda çözüldüğünü düşündüklerini vurgulayan Bülent Arınç, “Artık karşı gelmeyecekler, hükümeti yıpratmayacaklar. Bu konuşmaların başında 2-3 ay önce dershaneler konusu gündeme geldiğinde başbakanımıza şunu söyledik. Niye bu kadar ısrarcısınız? Siyaseten bakarsak, önümüz seçim. Seçime giderken bir oyun hesabını yapıyoruz. Neden bu kadar geniş kitleye önümüze alacağız dedik.
İkincisi bir geçiş dönemi gerekiyor. Özel teşebbüs bugün kapattık demekle bunu kapatamazsınız. Bu insanların hukukunu korumak zorundayız. Başbakanımız bunların hepsini biliyorum dedi. Ama birileri bize iki şart ileri sürüyor. Ya bu dershaneden vazgeçersiniz, veya biz sizi yıkarız. Birileri dershaneler üzerinden tehdit ettiler. Şunları ortaya çıkartırız, bunların hazırlığını yaptık. Bunları piyasaya süreriz. Bende onların restine karşı restini gördüm dedi.
Elinizde ne varsa çıkarın, ne yapacaksanız yapın, ben sözümden dönmem. Sonunda bu alçaklığı da yapacak mısınız diye bunları söyledim dedim. Bunu söyleyince inanamadım. Ben dershaneler konusunda her şeyin bittiğini düşünürken, bombalar patlamaya başladı. Demek ki başbakanımız haklı çıktı. Konu dershane, gezideki gibi 3-5 ağaç meseli değil, farklı bir şeymiş. Bize kimse bu dershane işinden vazgeçemezsiniz diyemez. Bu bir siyasi karar, bazen doğru bazen yanlış olur.
Yanlış olursa bunun sonucunu siyaseten görürüz. Ama doğru olursa gençlerimiz kazanır. Bunun karşılığı bende seni yıkarım, bende seni dinamitlerim, benimde elimde kasetler var, onları piyasaya sürerim dediğimiz zaman bunlar dershanelerin üzerinden cemaate mensubiyetlerini iddia ettikleri kişilerdir.
Başbakanın bizzat kendisine söylediler. Bizim başbakanımız yiğit adam, bu lafların altında kalacak değil. Elinizden gelenini ardınıza koymayayım. Ben bu işi yapacağım. Sizde ne yapacaksanız yapın dedi. Sonra onlar devam ettiler. Her akşam televizyonlarında 3-5 tane adam ağız dolusu bağırmalar çağırmalar 11 senedir gazetelerinde görmediğimiz başlıklar. Muhalefetin ne kadar adamı varsa onların ağzından hakaretler.
Bunlar tutmadı. 17 Aralık’ta da bu kaset dolayısıyla bakan çocukları falan, bir baktık ki işin iki boyutu var. Bir soruşturma yapılacak, daha sonra insanlar gözaltına alınacak, ondan sonra belki tutuklanacak, sonra iddianame ile dava açılacak. Bizim bildiğimiz yargı süreci bu diye konuştu."