BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, çözüm sürecinin yasal zemine oturması için "Toplumsal Barış ve Müzakere Yasası" hazırladıklarını açıkladı. Baluken, Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın Rojava'daki geçici yönetimle ilgili "oldu bittiye izin vermeyeceğiz" sözlerine de tepki göstererek " Rojava’nın geleceğine ancak, Rojava’daki halklar karar verebilir ve karar verilmiştir" dedi.
BDP Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında Rojava'da yaşanan gelişmeler ve "çözüm süreci" ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin gerek demokratik çözüm ve barış süreci, gerekse de Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler açısından hassas bir dönemden geçtiğine işaret eden Baluken, 'bölgesel gelişmelerin ve çözüm sürecinin yine Türkiye’nin demokratikleşme hedefinin iç içe geçtiği, bu gelişmelerin birbirini doğrudan etkilediği bir sürecin yaşandığını' ifade etti. "Elbette bu gelişmelerin başında da Suriye ve özellikle de Rojava’da giderek ivme kazanan demokratik devrim süreci geliyor" diyen Baluken, şunları kaydetti:
"Ortadoğu’nun kalbinde tüm saldırılara, baskılara, ambargolara, kuşatmalara rağmen kendi demokratik ve özgür geleceğini inşaa etmek için topyekün direnen, Rojava’nın demokratik kurtuluşu için büyük bir mücadele yürüten bir halk gerçeği var.
'ROJAVA'DAKİ SÜREÇ ARTIK DURDURULAMAZ'
İki yıldan buyana Arap baharını, turuncu devrimleri, farklı halk hareketlenmelerini gündemden düşürmeyen gerek ulusal gerekse de uluslar arası basının yine uluslar arası toplumun ve her şeyden önce siyaset kurumunun Rojava’daki süreci gözardı etmemesi, dikkatle izlemesi, destekleyici bir pozisyon içerisinde olması gerekiyor.
Rojava’da halkın özgücüne dayanan gerçek bir demokratik devrim sürecinin örneği sergilenmektedir. Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Suriye’de demokratik bir yönetim sistemine geçilemedi. Halen bu bölgelerde çok ciddi krizler ve çatışmalar yaşanıyor. Ama Rojava’da ise, bütün halkları kucaklayan demokratik bir yönetim şekilleniyor. Halkın doğrudan iktidarını esas alan bu süreç aynı zamanda Suriye’nin de Ortadoğu’nun demokratik dönüşümün de temelini oluşturmaktadır."
Bölge ülkelerinden, Rojava’daki süreci doğru okumalarını isteyen Baluken, kendi içlerinde de demokratik dönüşüm süreci başlatmaları gerektiğini ifade etti.
Geçen hafta Rojava’da Geçici Yönetim için Meclis oluşturulduğunu hatırlatan Baluken, "Geçici Yönetim'in Rojava’daki tüm demokgrafik yapıyı kucakladığını, herkesi içine alan bir yönetim süreci işletildiğini" belirtti.
"Ve oradaki süreç artık durdurulamayacak, önü alınamayacak bir hızda ilerlemektedir. Ortadoğu’ya demokrasi önerenlerin, değişim ve dönüşüm çağrısı yapanların Rojava’daki demokratik süreci gözardı etmemesi, doğru yaklaşması gerekir" diye konuşan Baluken, özellikle de Türkiye’nin Rojava’daki gelişmeler karşısında doğru bir tutum alması gerektiğini düşündüklerini açıklayarak, Rojava’daki gelişmelerin Kürt sorununun çözümüyle doğrudan bağlantılı olduğunu; birbirini etkilediğini söyledi.
'ROJAVA'YA YÖNELİK MÜDAHALECİ TUTUMDAN VAZGEÇİLMELİ'
Baluken, şöyle konuştu:
"Kürtlerin gözü kulağı Rojava’dadır. Bu gerçeği bir kenara bırakarak, Hükümetin Rojava ayrı çözüm süreci ayrı, şeklinde bir yaklaşım ortaya koyması doğru bir çizgi değildir. Çözüm süreci ve Rojava’daki gelişmeler birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Bunun unutulmaması gerekir.
Sayın Başbakan dün akşam bir televizyon kanalında yaptığı değerlendirmelerde Rojava’daki gelişmelerle ilgili olarak ‘Oldu bittiye izin vermeyeceğiz’ diyerek, müdahaleci bir tutum ortaya koymuştur. Sayın Erdoğan, Güney Kürdistan ve Bağdat Merkezi yönetimleriyle müşterek hareket ederek, Rojava’daki gelişmeleri engellemekte kararlı olduklarını söylemiştir. Bunu bir talihsizlik olarak görüyoruz. Türkiye’nin böylesi bir müdahaleci pozisyonda olması ne Türkiye, ne Rojava ne de Bölge hakları tarafından kabul edilemez. Kaldı ki bunun bir meşruiyeti de yoktur. Rojava’nın geleceğine ancak, Rojava’daki halklar karar verebilir ve karar verilmiştir. Bunu kimse değiştiremez. Ne Türkiye’nin, ne Başbakan’ın iddia ettiği gibi Güney Kürdistan yönetiminin ne de Bağdat Merkezi Hükümetinin buna yetkisi ve hakkı yoktur. Bu müdahaleci tutumun dayandığı bir meşruiyet de bulunmamaktadır.
Dolayısıyla bu müdahaleci yaklaşımların biran önce terk edilmesi gerekir. Doğru olan çizgi, Rojava halklarının demokratik iradesini esas almak, doğru bir ilişki kurmak ve oradaki süreci desteklemektir. Türkiye’nin Kürt Yüksek Konseyi ve PYD’ye destek vermesi gerekir. Aynı şekilde Federal Kürdistan Hükümetinin de PYD’ye yaklaşımını gözden geçirmesi, demokratik ulusal ittifak ekseninde yaklaşması, müdahaleci arayışların bir parçası ve unsuru olmaması gerekir."
Geçen hafta sonu Nusaybin sınırında 3 Rojavalının askerlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybettiğini hatırlatarak, son bir ay içerisinde sınırda açılan ateş sonucu hayatını kaybedenlerin sayısının da 7 olduğunu söyleyen Baluken, Türkiye'yi çetelere verdiği desteği kesmeye çağırdı: "El Nusra ve bağlı çetelere sınırlar tümüyle açılırken, onlara göz yumulurken, Rojavalı kardeşlerimizin vurulması, Türkiye’nin Rojava’ya karşı izlediği hasmane tutumun bir sonucudur. Bunu son derece yanlış ve tehlikeli buluyoruz. Sınırdaki engellemeler, müdahaleler biran önce sonlandırılmalı, Türkiye, çetelere el altından verilen desteği derhal kesmelidir. Rojava’ya müdahale değil tam tersine sahip çıkılması, oradaki demokratik işleyişin desteklenmesi ve güçlendirilmesi içerideki çözüm sürecine de ivme ve güç kazandıracaktır."
İSTANBUL ROJAVA EYLEMİNE EŞBAŞKANLAR KATILACAK
BDP İstanbul İl Örgütü'nün hafta sonu, 24 Kasım Pazar günü İstanbul’da düzenleyeceği Rojava’yla dayanışma mitingine de değinen Baluken, katılım çağrısında bulundu: "BDP, DTK ve HDP Eş Başkanları, milletvekillerimiz, yöneticilerimiz, demokratik kitle örgütleri ve tüm halkımız o gün orada olacak ve iradesini ortaya koyacak, Rojava’ya sahiplenecek ve kenetlenecektir. Buradan bir kez daha barıştan, özgürlüklerden ve demokrasiden yana olan herkesi, demokratik kitle örgütlerini, sivil toplum kuruluşlarını Pazar gün yapılacak mitinge katılmaya, destek vermeye çağırıyoruz. Bizim buradan göstereceğimiz sahiplenme, vereceğimiz destek her türlü baskıya, ambargoya karşı direnen Rojava halkının mücadelesine güç katacak ve onlara yalnız olmadığını hissettirecektir."
'TOPLUMSAL BARIŞ VE MÜZAKERE YASASI HAZIRLIYORUZ'
Baluken, çözüm süreciyle ilgili olarak ise Türkiye'nin hedeflenen noktada olmadığı eleştirisini yaparak, "Hiç kuşkusuz ateşkesin sürüyor olması, ölümlerin yaşanmıyor olması oldukça önemlidir. Ancak bu yeterli değildir. Asıl olan; bu sürecin kalıcılaştırılması, çözüm ve barış sürecine evrilmesidir. Her şeyden önce yürüyen görüşmelerin yasal bir güvenceye bağlanması, yasal mekanizmaya kavuşması gerekir. Şu an yürüyen sürecin tek bir yasal güvencesi yok. Bu sürecin başına yarın ne geleceği belli değildir. Karşılıklı çözüm iradesinin olması önemlidir ama bu yeterli değildir, bütün müzakere süreçlerinde olduğu gibi yasal zeminin ve mekanizmaların oluşturulması gerekir" dedi.
Hükümetin bir an önce İmralı görüşmeleri ve yürüyen süreçle ilgili yasal bir zemini yaratma noktasında adım atması gerektiğini belirten Baluken, "Partimizin hukuk komisyonu bu konuda bir çalışma yürütmektedir ve tamamlanma aşamasına gelmiştir. Bu sürecin yasal zemine kavuşturulması için Toplumsal Barış ve Müzakere Yasası’nı hazırlıyoruz. Tamamlandığında parlamentoya sunacağız. Yasalaşması için mücadele yürüteceğiz" bilgilerini verdi.
'İMRALIYA HEYET TALEBİ BİR AN ÖNCE HÜKÜMETİN GÜNDEMİNE GİRMELİ'
Erdoğan'ın dün akşamki bir televizyon programında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın gazetecilerle, sivil heyetlerle, farklı siyasal kesimlerle görüşme talebi için “gündemimizde yok” demesini de eleştiren Baluken, "Bu talebin bir an önce hükümetin gündemine girmesi gerekir. Bu işi sürecin seyrine bağlamak yerine bir an önce ziyaretlerin önünü açarak, çözüm sürecini hızlandırmak daha doğru bir politik tutum olacaktır. Hükümet bu yöndeki talepleri hızla değerlendirmeli ve harekete geçmelidir" diye konuştu.