• BIST 9464.09
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 13 °C

BDP ile özerklik Kürdistan yürüyüşü

BDP ile özerklik Kürdistan yürüyüşü
Çiya Berçelan/Yazdı 30 mart sabahı BDP ile iktidara yürüyeceğiz.

30 Mart’ta sabah ailemizle, komşularımızla, dostlarımızla birlikte sandık başına gidip o odaya tek başımıza girdiğimizde bir elimizde oy pusulası diğer elimizde mühür varken nereye oy vereceğimizi hala düşünüyor olacakmıyız?

Bir düşünce içinde mi olacağız? Her ne kadar elimizdeki oy pusulasında çok farklı parti isimleri olsa da eninde sonunda bizim tercihlerimizle kenti yönetecek Belediye başkanına, Belediye meclisine ve Kent meclisine oy vereceğiz diye yalın mı düşüneceğiz? 

Peki bütün mesele bu mu?

Bölgemize Kentlerimize baktığımız zaman bu böyle mi gözüküyor. Hükümet ve sistemin diğer Partilerinin cephesine baktığımızda her mitingte şehirlere göre bir iki cümle değişse de varsa yoksa paralel yapı, cemaat ve yolsuzluk. Bugüne kadar yapılan mitinglerin hepsinde bu üç ayrı olgu için oy istendiği görülüyor. Paralel devletten kurtulmak, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, bazı kentsel projeler üzerinden o ilin yönetimini seçtirmeye çalışıyorlar.

Bunları küçümsemek için yazmıyorum, onları da önemsiyorum. Ancak Kürt halkı olarak bu seçim o kadar basite,sadece Belediyelerin yönetilmesine indirgenebilir mi?

Ortadoğu ve Afrika coğrafyası bugün kendisi için en sık yapılan benzetme, totaliter-ulusçu egemenlik ile halkların mücadelesi arenası hakkını veriyor. Bir yandan Rojava’da yaşanan halk devrimi, öte yandan Mısır’da ve diğer coğrafyalarda yaşanmakta olan siyasal kaos hali dünyanın artık eskisi gibi olmayacağının sinyallerini veriyor. Totaliterlik veya katı ulusçuluk, hegemonyasını kalıcı kılmak istediği tüm alanlarda karşısında direnişi ve halkları buluyor.

Bu seçim süreci oy sandığının çok ötesinde bir başka sürece doğru evrileceğe gebe görünüyor. Türkiye'ye dair son yılların muhasebesini yaptığımızda Kapitalist ve totaliter iktidar tipi, katı ulusçu sistemle bütünleşme yolunda ilerlerken tüm karanlık yüzünü ortaya seriyor. Bugünlerde panikliyor çünkü global finans kapitalist sistem ile de derin bir çıkmazlar, açmazlar yaşamaya başladı. Global finansal kapitalist sistem yerli işbirlikçileri ile birlikte kapitalist totaliter katı ulusçu iktidar tipini kökünden sarsacak hamlelere başladı.

Hatırlayalım Kürt Halk Önderinin 2013 Newroz’unda yaptığı konuşmanın etkilerinin üstüne konuşulanlar daha bitmeden, Türkiye’nin en büyük ve kozmopolit kenti olan İstanbul’un kalbinde, Taksim’de bir isyan patlak verdi. Bu isyanın etkileri sürerken değişik iç ve dış paydaşlık senaryoları aldı başını gidiyor. Ateşi harlanan bir süreçten geçerken senaryoları yazanları tanımak, onların hesaplarını çözümlemek gerekiyor ki gelecekte doğru stratejilerle halkların yolu aydınlığa çıksın.

Kürt halkı özgürlük ve demokrasi isyanın bir parçası olmasının yanı sıra Ortadoğu’daki isyan pratiğinin ideolojik ve felsefi ve militanlık pratiği anlamında asıl belirleyici ve taşıyıcıları konumundalar. Son yıllarda Kürt siyasetini yürüten kurumlar sürece dair belirginleşen gelişmelere yönelik açılımları zayıf kalmışsa da süreç bütün yakıcılığı ile doğru zeminde kararlıca ilerlemektedir.

Rojavadaki gelişmeler, demokratik özerklik ve gezi direnişi çözümlemeleri yapılırken sürece katılım bağlamında özgürlük ve demokrasi güçleri yeterli oranda harekete geçirmede zayıflıklar yaşanmıştır. Gezi süreci başlı başına ayrı bir komplikasyon ve ayrıca değerlendirme yapılmalıdır.

Bugün Bölgemiz halkları devrimci bir fay hattının tam üstünde duruyor. Bu hattın Rojava sürecinin başlangıcını doğru perspektiflerle çözümlenmesi gerekiyor. Rojava sürecinin bizlere göstermeye çalıştığı net fotoğraf halkların devrimci fay hattıdır. Bu hattın katı ulusçu, kapitalist modernite dönemlerindeki toplumsal sarsıntılara rağmen bugün toplumsal barış, özgürlük ve demokrasi hareketi olarak halklarla bütünleşme sürecini yaşıyor.

Politik olarak halkların özgürlük ve demokratik hareket faaliyet alanına dönüşmesinin tek açıklaması üstündeki siyasi aktörlerin nihayet bu dönemde gelmiş geçmiş en büyük politik olgunluğa erişmesidir. Bu Rojava hareketi aynı zamanda Türkiye solunun saplandığı ulusçu hastalığa neşter vurması, onun cerahatının bünyeden dışarı akmasına ve Kürt özgürlük mücadelesiyle ortaklaşmanın zemini üstünde geleceğe doğru yürümesine imkan vermesidir.

En önemlisi bugün politikadan uzak durması tasarlanan kuşakların bir kent isyanıyla birlikte özgürleşme arayışlarını devrimci dalga ile uyanmalarını sağladı. Geçmişte sistemin özellikle topluma enjekte ettiği önyargılar yüzünden gerçekleşmesi imkansız gibi görünen birçok ittifak, bu süreçte filizlenerek halklarla kucaklaşma dönemine girmesi sağlanmıştır.

Bu seçimlerin siyasi ve sosyolojik sonuçlarını yukarıdaki perspektiflerle bütünleştirdiğimizde göreceğiz ki Belediye yönetimlerinin çok ötesindeki hedeflere yürüme görevi ve sorumluluğu onuzlarımızdadır.

Şu aralar herkes siyasi hesapları 30 Mart yerel seçimlerine göre kurarken benim bu sürecin önümüzdeki yıllara yayılan bir süreç olarak görmemin nedeni biraz da bu sonucun halklarımızın özgürlük ve demokrasi talebine ve geleceği üzerindeki etkilerinden kaynaklanıyor. 30 Mart yerel seçimleri eninde sonunda bir yerel seçim olarak önümüze konulması sistemin kendi hedeflediği bir olgu, onun ötesini de halklar bu sisteme kabul ettirecektir.

O halde ne duruyoruz? Suyum düzgün akmadı diye sandıkları boş mu bırakacağız? yoksa özgürlüğe ve demokrasiye uzanan süreçte sorumluluklarımızı yerine getirerek BDP ile iktidara yürüyeceğiz.

Bu haber toplam 3764 defa okunmuştur
  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Hakkari Haber TV | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel :
    FEYZULLAH TAŞ- 0.(505) 440 39 66
    SAVAŞ TAŞ - 0.(545) 864 4868
    YUSUF TAŞ- 0.(544) 346 1740 | Haber Scripti: CM Bilişim