Ülkemizde Profesyonel Ligler birinci devreyi geride bıraktı.
Trabzonspor, Türkiye’nin üç büyük takımını büyük bir puan farkıyla geride bırakarak, ilk yarıyı lider olarak bitirdi.
Süper Lig, 1,2.ve 3.Ligde mücadele eden tüm takımlar maçlardan sonra, sonuç ne olursa olsun yenilginin faturasını hakemlere keserek kendilerini haklı duruma getirmek istiyorlar.
Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş yani üç büyükler. En çokta hakemlerden şikâyetçi olan takımların başında bunlar gelmekte. Üç büyüklerin hakem sitemlerine haklı olarak, Anadolu takımları da katılmaya başladı. Onlar hakem konusunda haksızlığa uğradıkları, haklarının hakemler tarafından gasp edildiğini dile getiriyorlar. Sonuç bunu gösteriyor.
Yani anlaşılacağı Ülkemizde profesyonel takımların hiç biri hakemlerden memnun değiller.
Merkez Hakem Kurulu ve hakemlerle ilgili sürekli spor yazarları gerek spor programlarında, köşe yazılarında Türkiye’deki hakem olayını farklı yöntem yâda yorumlarla düzeltmeye yâda çare aramayla geçiriyorlar.
Türkiye’deki hiçbir spor yorumcusu konunun gerçeğine, özüne girmiyorlar. Hepsinin derdi televizyon programlarında şovmenlik yapıp kendilerini avutmaktan başka bir şey yaptıkları yok.
Oysa madalyanın her iki yüzüne gerçek bir şekilde dokunurlarsa Ülkemizde futbol sorunu ve hakem eleştirilerde biter, ve futbolumuz hakkettiği yere gelir.
Madalyonun her iki yönünü kısaca değerlendireyim.
Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor her sezon milyon dolarlar harcayarak transferler yapmakta. Bu transferlerin çoğu yani yüzde atmışı, yetmişi dışardan yani ülke dışında yapılmakta. Bu basiretsiz transferlere son zamanlarda Anadolu takımları da katılmakta.
Avrupa ve farklı kıtalardan transfer edilen, çoğu futbolcular kendi kulüplerinde yedek kulübesine mahkûm edilmiş, emeklisi dolmuş, yâda sakatlığı devam eden sporcular genellikle ülkemize transfer edilmekte. Bunların sebebi de basiretsiz kulüp başkanları, yöneticiler yâda paragöz işe yaramaz sözde menajerlerin eseridir.
Anadolu takımları da dört büyükler gibi davranmaya başladı. Anadolu takımlarının en büyük yanlışları ve eksikleri alt yapı ve tesisleşmeye önem vermemeleri, örnek olarak. Hakkâri, Bitlis, Sinop, Edirne, Ardahan, Bilecik vb. illerdeki yetenekli sporcuları, gençleri alt yapıya kazandırmamalarıdır.
Ayrıca parası ve arkası güçlü olan kişilerin takıma alınarak, hak etmeyen kişileri takıma alınarak yüksek bonservis bedeli vererek menajerleri zenginleştirerek. Takımları maddi olarak büyük zarar uğratarak. Bir sezon sonra kümeye düşmelerine sebep oluyorlar.
Görmesine neden oluyorlar. Esas amacın futbolcu yetiştirmek değil. Menajerler ve teknik heyetin sporcu yetiştirme derdine değil de, nasıl para kazanırım derdine düşmeleridir. Sonuç böyle olunca kendi seyircisine iyi görünmek için Avrupa ve farklı kıtadan basiretsiz, işe yaramaz futbolcu getirip borç batağına girip birkaç sezon sonra kulüp tarihe karışıyor.
Oysa dışarıdan emekli olmuş işe yaramaz yaşlı sporculara verilen milyon dolarları Anadolu’da yani Hakkâri, Bitlis, Sinop, Edirne, Uşak ve nice şehirlerimize tesis. Altyapı spor okulları kendi öz kaynakları olan hocalara önem verseydiler.
Kulüplerimiz bugün bu kadarda borç batağında olmazdı. Kulüp başkanları ve yöneticileri bu kadar basiretsiz ve hatalı olmasaydılar. Bugün Ülkemizin futbolu Avrupa standartlarında olurdu.
Avrupa’da yedek kulübesine mahkûm olmuş yâ da emekliliği gelmiş, sakat olan futbolcuları büyük fiyatlarla alıp ülkemize getirip kulüplerimize satan milyon dolarlarını verip oynamadan ceplerine milyon dolar veren, basiretsiz kulüp başkanları, yöneticileri ve menajerler sayesinde bugün Ülkemizin futbolu bu durumda.
Ne diyelim! bu basiretsiz ve işin ehli olmayanlar olmasaydı.
Belki bugün müzemizde Şampiyonlar Ligi Kupası, Avrupa Kupası, hatta Dünya Kupası bile olabilirdi.
Madalyanın diğer yüzü ise, Türkiye Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu.
Türkiye Futbol Federasyonu merkezine kapanmış sanki Ülkede üç, dört takım tek var. Adeta Anadolu’yu unutmuşlar.
Oysa Türkiye Futbol Federasyonu yönünü Anadolu takımlarına da çevirse inanın Ülke futbolu daha güzel yerlere gelecektir.
Bu konu hakkındaki düşüncelerimi ileriki gönlerde sizlerle paylaşacağım.
Gelelim Merkez Hakem Kuruluna, yukarda anlattığım gibi her maçtan sonra konuşulan tek konu hakemler.
Maçtan sonra o spor kanalından öbür spor kanalına kuşan, külhanbeyi gibi bağırıp çağıran, hiç yanlışlıkları ve kabahatleri olmamış gibi davran kulüp başkanları ve yöneticileri.
Spor programlarında sırf reyting için çağırıp bağıran gerçekleri göz ardı eden sözde spor yorumcuları merkez Hakem Kurulu kadar kabahatlidirler.
Evet, Ülkemizde ciddi anlamda hakem sıkıntısı var. Hemen hemen yılda birkaç kez Merkez Hakem Kurulu istifa ediyor.
Belki de Dünyada en çok istifa eden hakem kurulu bizim hakem kurulumuzdur.
Futbol kulüplerimizin tüm hatalarına rağmen hakem konusundaki sitemlerine bir nebzede olsa hak veriyorum.
Bunun nedeni de Merkez Hakem Kurulu ve Türkiye Futbol Federasyonudur. Her iki kurumda adalet mekanizması yok. Adalet olmadan başarı asla gelmez. Merkez Hakem Kurulu hakem seçimlerini yaparken adil ve adaletli davranmıyor. Adaletli davranmayınca sonuç bu oluyor.
Her müsabakadan sonra konuşulan tek konu hakem ve hakem hatalarıdır. Maalesef Merkez Hakem Kurulu arkası güçlü olan, dayısı olanları en üst seviyelere getiriyor.
Şayet Merkez Hakem Kurulu adaletli, adil davransaydı. Yönünü Anadolu’ya yani Sinop, Muğla, Hakkâri, Bitlis ismini sayamadığım nice Anadolu gençlerine, yetenekli, işini seven nice genç hakemlere de fırsatlar ve görevler verseydi. Olmasına rağmen Merkez Hakem Kurulu hakem seçimlerini birkaç büyük şehir dışında yapmamakta.
Oysa Edirne’den Hakkâri’ye Kars’tan Muğla’ya kadar nice genç ve yetenekli hakemler vardır. Türkiye Futbol Federasyonu futbolcu secimi ve Merkez Hakem Kurulu hiçbir zaman bu illere uğramadı. Yönünü buralara çevirmedi. Adeta bu illeri unuttu, Belki de bu illerin haritadan yerlerini bile bilmiyor olabilirler.
Hakemliğin genel anlamı adil tarafsız yani işe hakkaniyetle bakmak adaletli olmak ve öyle davranmaktır.
Merkez Hakem Kurulunda görev alanlar maalesef hakem isminin anlamını ne olduğunu hala bilmiş değiller.
Eğer Hakemliğin anlamını ve adaleti anlayabilseydiler, Ülkemizde her maçtan sonra hakemlerle ilgili pozitif konuşmazdılar.
Hakkâri Amatör Ligi Türkiye’de bir ilk imza attı. Türkiye’deki en güzel amatör ligi ilimizde yaşandı.
Hatta Hakkâri Amatör Ligi son yılların en güzel sezonunu yaşıyor.
Ligimiz bu hafta sonu oynan müsabakalarla grup maçları bitti. Yakında dörtlü final maçları başlayacak. Tüm maçlarımız güzel bir havada geçti, Centilmenlik içinde geçti. Hakkâri sporseverlerin büyük ilgi gösterdiği ligimiz Türkiye’ye örnek olacak bir sezonunu Hakkârili sporseverlere yaşattı.
İnanın ki hakemlerimiz o kadar güzel maçlar yönettik ki, Süper Lig ve diğer liglere örnek olacak, müsabakalar yönettiler.
Son olarak şunu da belirteyim geçen hafta Hakkâri’de hakem aday kursu başvuruları oldu. İnanın katılım o kadar fazlaydı ki, Türkiye’de ilk kez nüfus oranına göre bu kadar başvuru ve katılım oldu.
Şahsım ve Futbol camiası olarak Hakkâri Futbol İl Hakem Kurulu Başkanı EROL HANLIGİL ve ekibine, Hakem ve Gözlemciler Derneği Başkanı Seyfullah KAYA ve tüm hakemlerimize sonsuz teşekkürü tüm futbol camiası adına bir borç bilirim. Hepsinin eline, düdüğüne, emeğine ve yüreğine sağlık.
Allah hepsinden razı olsun iyi ki varsınız.
Bu vesileyle buradan Türkiye Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kuruluna bir çağrımdır.
Sizleri birkaç günlüğüne de olsa Hakkâri’ye davet ediyorum.
Gelin serhat şehrimiz Hakkâri’yi bir seferde olsun görün. Burada güzel, huzurlu bir şehir var. Spor ve futbolu seven şirin şehrimiz Hakkâri’ye sizleri ve yönetim kurulunuzu davet ediyorum.
Gelip Hakkâri’deki müsabakalarda görev yapan pırlanta gibi hakemlerimizin birkaç maçını seyretmelerini tavsiye ediyorum.
Hava alanımız var. Sizleri misafir edecek kadar yerimiz var. Dünyada nam salmış misafirperverliğiyle meşhur serhat şehrimiz Hakkâri’de sizleri misafir etmek ve ağırlamak istiyoruz.
Hadi biz misafirperverliğe hazırız. Sizler de hazır mısınız?