MÜGE TUTCALI / ANKARA (İHA)
Çiçek, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Çiçek, Demokratik Toplum Kongresi'nden çıkan demokratik özerklik ve iki dilli yaşam konusundaki tartışmaların hatırlatılarak, Genelkurmay'ın bu konuda 'kaygıyla izliyoruz' açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, bu konunun kurul gündeminde olmadığını söyledi.
Çiçek, şöyle konuştu:
"Kişisel kanaatim soruluyorsa, ben bu konularla ilgili Türkiye'de en çok açıklama yapan kişilerden biriyim. Size tavsiyem, 10 Ağustos 1999'da TBMM'ye verdiğim genel görüşme önergesi var. 12 Ağustos'ta da Genel Kurul'da okundu. Oradaki metne bakın, bugün yapılan açıklamalara bakın. Neyi ne zaman öngördüğümüz, ne söylemek istediğimiz orada vardır. Ama herkesin, bu ülkede görev yapan, toplumun önünde olan, siyaseten sorumluluk taşıyan herkesin sorumlu davranması gerektiği kanaatimi ifade ediyorum. İki dille ilgili de hemen hepimiz açıklama yaptık. Sayın Başbakanımızın açıklamaları var. Sayın Arınç'ın Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamalar var. Meclis Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın açıklamaları var. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana da davul zurna az."
"Herkesin sorumlu olması gerektiği" açıklamasını Genelkurmay'ın açıklamasına istinaden mi yaptığının sorulması üzerine de Çiçek, "Siz yine o taraftan bir giriş cümlesi istiyorsunuz. Ama bu olay nereden nereye geldi ona bir bakarak" karşılığını verdi.
"18 FASIL BLOKE EDİLMİŞ DURUMDA"
Çiçek, 16-17 Aralık'ta AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonuç bildirgesinde Türkiye'yi de ilgilendiren hususlar olduğunu belirterek, Türkiye'nin yapmış olduğu son anayasa değişikliği ile ilgili hususların memnuniyetle karşılanmasını önemsediklerini söyledi.
Çiçek, PKK'nın AB makamlarınca terör listesine alınmış olmasının önemli olduğunu da belirterek, "Ancak bunu listeye almak yetmez. Biz bundan daha öte Avrupa Birliği ülkelerinden destek beklediğimizi ifade etmeye çalıştık. Hala PKK'nın önemli parasal kaynakları, eleman temini, propaganda desteği başta olmak üzere bu ülkelerde faaliyet göstermektedir. Çok sayıda yasal görünümlü kuruluşlar altında örgüt faaliyetlerini serbestçe sürdürebilmektedir. Dolayısıyla sadece bildirgelerde Türkiye'de meydana gelen terörist eylemlerin kınanması, 'PKK'yı terör örgütü olarak kabul ediyoruz' denmesi doğrusu bizi tatmin etmiyor. Ama bu listede halen varlığını sürdürmesi ve eylemlerin kınanmış olmasını da olumlu karşılıyoruz. Ayrıca Türkiye'nin belli süreden beri uyguladığı çok yönlü aktif dış politika sebebiyle Avrupa Birliği makamlarının Türkiye ile daha yoğun işbirliğine girme arzusunu da olumlu karşılıyoruz" dedi.
Rekabet faslının Belçika dönem başkanlığında açılmasını istediklerini ve bu konuyla ilgili üzerlerine düşen çalışmaları yaptıklarını vurgulayan Çiçek, "Bununla ilgili yasal mevzuat tamamlanmıştır. İdari birçok işlem tamamlanmış atamalar da yapılmıştır. Ama bu başlık maalesef henüz açılmış durumda değil bunu üzüntü ile karşılıyoruz. Bu konudaki düşüncemizi bir manada üzüntümüzü Sayın Bağış, Genişlemeden Sorumlu Komiser'e yazdığı bir mektupla da açıkça ifade etmiştir. Bu belgede katılmadığımız bir konu var. Onun da düzeltilmesini gündem getirdik" diye konuştu.
Açıklanan bildirgede Türkiye'nin yasa dışı göçe kaynaklık eden bir ülke olduğunun ifade edildiğini belirten Çiçek, "Bu kesinlikle doğru değildir. Türkiye bir geçiş ülkesidir. Türkiye bütün imkanları ile yasa dışı göçün önlenmesi konusunda her türlü çabayı göstermektedir. Türkiye birçok ülkede olduğu gibi geçiş ülkesi olarak böyle bir durumdadır. Ama metinlerde bunun kaynak teşkil eden ülke olarak anılması doğru değildir, gerçeklerle bağdaşmıyor" dedi.
Türkiye'nin bir devlet politikası olarak Avrupa Birliği'ne tam üyelik noktasında kararını ortaya koyduğunu da kaydeden Çiçek, şöyle konuştu:
"Biz de iktidara geldiğimiz günden beri tam üyelik hedefini yakalayabilmek için yasal kurumsal, idari, birincil, ikincil pek çok düzenleme yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Bu sürecin sağlıklı olarak işlemesini arzu ediyoruz. Ama 18 fasıl bir kısım AB üyesi ülkelerin kendi iç politika mülahazalarıyla, böyle belki de bazı noktalardaki önyargıları sebebiyle maalesef bloke edilmiş durumdadır. Yapılan bu değerlendirmeleri bu konulara atıf yapılmamış olmasını üzüntü ile karşılıyoruz. Çünkü biz tam üyelik dışında başka bir statüye razı olmadığımızı olmayacağımızı hep açık olarak ifade ettik. Ahde vefa Avrupa Birliği değerleri arasında bir anlam ifade ediyorsa iç politika mülahazalarıyla, önyargılarla bloke edilen bu 18 fasılla ilgili de Avrupa Birliği'nin en kısa sürede bir değerlendirme yapmasını ve kendi durumunu netleştirmesi de bu vesileyle ifade ediyoruz."
Çiçek ayrıca, Bakanlar Kurulu'nda 2011 yılında üniversitelerde okuyan öğrencilere verilecek burs ve kredi artırımı konusuna da Başbakan Erdoğan'ın talimat verdiğini ve hafta sonuna kadar bu çalışmanın bitirilmiş olacağını söyledi.
MSB'NİN YAŞ TASARISI BAŞBAKANLIK'TA
Çiçek, YAŞ'tan ihraç edilenlere yargı yolu açılması, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan'da yargılanması, YAŞ'ın sivilleştirilmesi gibi adımların toplantıda gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine de şöyle konuştu:
"Milli Savunma Bakanı bir taslak gönderdi. Şu anda Başbakanlık'ta o çalışma yapılıyor. Bugün yetişse onu görüşür, açıklamayı size yapardık. Ama şu an 12 Eylül'de gerçekleşen halk oylaması ile ilgili olarak, uyum yasası niteliğinde Meclis'te şu an görüşmeyi bekleyen birçok yasa var. Muhalefetle anlaşarak belirlenmiş gündemler var. Yani biz birçok yasa tasarısını hazırladık ama Meclis'in yoğun gündemi nedeniyle gelmedi. Kişisel verilerin korunması ile ilgili yasa tasarısı komisyonda, İnsan Hakları Başkanlığı ile ilgili özerk başkanlığın kurulması ile ilgili tasarısı Anayasa Komisyonu'nda. Kamu Denetçiliği gibi müstakil gitmesi gereken yasa ortada. Bazı sözleşmeler var, işkenceyle mücadeleyle ilgili. Bunlar da Meclis gündeminde. Yani 2 Eylül'de halk oylaması yapıldı. Hiçbir şey gelmedi denemez. Yeteri kadar şey var. Geriye iki tane toplu göndermemiz gereken yasa var. Bir tanesi askeri ceza mevzuatı ile ilgili konudur. Bunun üzerinde ciddi olarak çalıyoruz. Sorduğunuz soruların cevabını da içine derç edecek tarzda. Ümit ediyoruz ki kısa sürede bunu getirmiş oluruz, bunu da helmen göndereceğiz. Ama arkasından sendikal ve sosyal haklarla ilgili bir paket var. İlgili bakanlıklardan görüş istedik. Bunları da birleştirip askeri ceza mevzuatının arkasından sevk etmiş olacağız."
"YAŞ YASASI MÜSTAKİL BİR YASA"
Söz konusu düzenlemede YAŞ'ın daha da sivilleşmesi ile ilgili bir başlık olup olmayacağı sorusuna ise Çiçek, "Yok hayır, o müstakil bir yasa. Bizim yaptığımız bu düzenlemeler doğrudan doğruya anayasa değişikliğine paralel, onunla sınırlı düzenlemelerdir. Bu sorduğun soru ayrı bir yasal düzenlemeyi gerektirir. Uyum paketi içine olan bir konu değil. Çünkü YAŞ ile ilgili sadece bazı kararların yargıya açılmasıyla ilgili karar var. Yoksa yapısıyla ilgili anayasada bir değişiklik yapılmadı ya da mevzuatta değişiklik olmadı" karşılığını verdi.
SORULARI YANITLADI
Çiçek, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını da cevaplandırdı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Obama'ya, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı'nın sözde Ermeni soykırımı ile ilgili karar tasarısını Genel Kurul'a getirme çabalarıyla ilgili gönderdiği mektuba ilişkin bir soru üzerine Çiçek, Türkiye-ABD arasındaki ilişkiyi önemsediklerini, bu ilişkinin iki tarafın da lehine olduğuna inandıklarını söyledi. Çiçek, şöyle konuştu:
"Aramızdaki ilişkiler ara sıra kırıklık olsa bile, yol kazaları olsa bile yarım yüzyılı aşan süreden beri her iki ülkenin lehine düzgün ilişkiler olarak gitmiştir. İç politika mülahazaları ile her sene gündeme gelen bu konudan rahatsız olduğumuzun da bilinmesi lazım. Biz Amerikan hükümeti ile her vesile ile konuşuyoruz. Bir kısım lobilerin bu ilişkileri zedelemesine, Amerikan yöneticilerinin izin vermeyeceğine; daha soğukkanlı, daha sağduyulu davranacağına ve her yıl Nisan ayı yaklaşırken de bu konuyu tepemizde ha çıktı ha çıkacak tarzında bir işkence aracı olarak bizi rahatsız eden bir enstrüman olarak kullanılmasını da doğru bulmuyoruz."
ÖSYM'NİN YAPISI DEĞİŞİYOR
Çiçek, ÖSYM'nin 16 kurumla ilgili sınav yaptığını ve her yıl 153 sınav merkezinden 120 bin civarında sınav salonunda yılda 40'a yakın sınav yaptığını belirterek, 5 milyondan fazla adayın bu kurum tarafından sınava tabi tutulduğunu kaydetti. 2010 yılında sınava katılanların sayısının 7 milyon 838 bin 830 olduğunu ifade eden Çiçek, bu kurumun müstakil bir teşkilat yasası olmadığını söyledi. KPSS sınavındaki kopya olayına da işaret eden Çiçek, şunları kaydetti:
"Son yaşanan üzücü olaylar toplumu derinden etkilemiş ve büyük ölçüde bu kurumun saygınlığına, itibarına, güvenirliliğine gölge düşürmüştür. O nedenle en başta teşkilat yapısı olmak üzere personel rejimi, bütçesi dahil yeni baştan ele alınmasını gerektirmiştir. Bugüne kadar bazı tedbirler alınmıştır, ancak alınanlar yetersizdir. Bu kapsamda ortaya atılacak bir söylenti bile toplumu derinden etkilemekte ve sınav sonuçlarıyla ilgili vatandaşta ciddi bir güvensizlik meydana getirmektedir. Onun için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Harfleri aynı olmakla beraber muhtevası değişiyor. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi olarak değiştirilmektedir. Yeni bir yapı oluşturuluyor ve vatandaşa güven verecek; tamamıyla objektif, bilimsel ve teknolojideki en son imkanları da devreye sokmak suretiyle bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç var. Onunla ilgili kanun tasarısı bugün imzaya açılmıştır. İnanıyorum ki kısa süre içine parlamentomuz da bunu değerlendirme konusu yapar ve bir an evvel yasalaştırmaya çalışmış oluruz."
Sınavların güvenliği ile ilgili ne gibi adımlar atılacağının sorulması üzerine de Çiçek, "Bu kanun tasarısı imzaya açıldı, tamamlandığında size suretini verebiliriz. Bu sınavların teknolojinin sağladığı imkanları da devreye koymak suretiyle en güvenli şekilde şifreleme de dahil ki bu çok teknik bir konu. Bu alanlarda yetki veren düzenlemeleri bu kanun tasarısı içeriyor. Ve ÖSYM sınavların güvenli bir şekilde yapılabilmesi, bu kuruma olan güvenin tekrar kazandırılması, sınav sonuçlarıyla ilgili vatandaşlarımızda herhangi bir tereddüdün olmaması bakımdan teknik olarak ve idari olarak alınması gereken ne varsa onunla ilgili yetkiler buraya veriliyor. Geri kalanlar ise yönetmelikse, yönetmelik konusudur. İkincisi bu kurum YÖK'ün bünyesindedir. YÖK ile ilişkili ama müstakil bütçesi olan bağımsız bir kuruluş haline geliyor. Tüzel kişiliği olan, özerkliği olan bir kuruluş haline geliyor; bu önemlidir. Dolayısıyla kamuoyunda söylenen bir kısım sıkıntıları ortadan kaldıracak bir takım düzenlemeler burada var" diye konuştu.