Sonbahar aylarını geride bırakırken, Kış mevsimi kapılarımızın eşiğine dayandı. Özlemini gidermemiz gereken kışın o soğuk ve yağışlı günlerini artık görmemiz gerekmez mi? Dağcılıkta kimileri sadece yaz aylarında yapılan faaliyetlere katılmak ister.
Akıllara durgunluk verecek olan kışın soğuk gecelerinde çadırda kalmayı ve Karlı rotalarda ağır sırt çantalarıyla tırmanmayı hayal bile etmemeyi tercih eder. Oysa kış dağcılığında heyecan ve aksiyon katacak noktalar her zaman mevcut olduğu için çoğu dağcılar, kış mevsiminde yapılan tırmanışlarda zorluklarla mücadele etmeği ister.
Sabırsızlıkla Aralık ayının bitimine doğru hazırlamış olduğumuz yurdumuzun önemli dağlarından ve ikinci yüksek dağı olan Reşko ‘ Uludoruk ‘ Kış tırmanış faaliyetini bekliyoruz. Hakkari Cilo bölgesinde bulunan dağ silsilelerin içinde yer alan Reşko ‘Uludoruk’ mitleşmiş bir ad olarak tüm heybeti ile dağcılara mekan olma yolunda. Türkiye dağcılığı için özlemi duyulacak olan hasretin dağları- Cilo, Sat ve daha birçok dağ zirveleri en sarp ve en ulaşılmaz dağlardır.
Reşko ‘ Uludoruk’ tırmanışına sayılı günler kalmıştı. Kondisyonu yüksek tutmak için çok iyi hazırlanmam gerekiyordu. Boş günleri fırsat bilerek Hakkari-Otluca köy civarındaki tepelere hızlı çıkışlar yaparak antrenmana başladım. Daha sonra beş kişilik ekip halinde üç bin metre yüksekliği olan ve zirvesine CİSAD adını verdiğimiz dağa tırmanış yaptık. Nihayet gün geldi çattı.
On sekiz kişilik ekip 21 Aralık 2019 Cumartesi günü Yüksekova’da bir araya geldik. Akşama doğru Otel lobisinde toplantı yapıldı. Tırmanış ile ilgili tüm detaylar konuşuldu. Son olarak yurdun değişik illerinden gelen dağcılara ‘ neden Reşko dağı ‘ diye sorular soruldu. Tüm dağcıların ortak görüşü olan çok kısa bir cümle ‘ Reşko dağı çok önemli bir dağdır ’…Evet Türkiye’nin Alpleri olarak bilinen bölge coğrafyası tüm doğa sporlarına elverişli olmakla beraber, çok bakir konumdadır. Her dağcının hayalini süsleyen muhteşem zirvelere sahip olan yüksek dağlarımız dağcıları barındırmak için sabırsızlıkla bekliyor.
22 Aralık 2019 Pazar günü tüm hazırlıklar tamamlanmış araç ile Yeşiltaş köyüne hareket ediyoruz. Takip edilen hava durumuna göre, Üçüncü zirve günü havanın şiddetli rüzgarlı olacağı ekibi tedirgin ediyordu. Yinede ‘ gidebildiğimiz kadar gidelim, pes etmek yok ‘ söylemleri ekibin Motivasyonu yükseltmeye yetiyordu.
Yeşiltaş Karakolunda yapılan kimlik kontrolünden sonra, Darıca mezrasına yakın bölgeye kadar araçlarımızla yolumuza devam ediyoruz. Artık zor anlar başlamıştı.. Birinci kamp yerimiz olan Serpil yaylasına ağır kamp çantaları sırtımıza alarak Karsız alanda tırmanışa geçiyoruz. Dik yamacı bitirip tepeye ulaştığımızda Serpil yaylası yaklaşık bir km. uzaklıkta bizlere merhaba diyordu.
Bundan sonra artık Karlı alana giriyoruz. Uzun bir dinlenmeden sonra yolumuza devam ederek Serpil yaylasına varıyoruz. Havanın açık olması ekibi sevindirmişti. Ben hala üçüncü günü yani zirve gününü düşünüyorum. Hemen Çadırlar kuruldu. Toplamda on çadır kamp alanını süslemişti.
Dinlenmeye geçildi ve yavaş, yavaş Ocaklarda hazır yemekler ısıtılarak küçücük çadırlarda ikişer üçer guruplar halinde yemekler yenildi ve çaylar içildi. İkinci gün Horgedım yaylasındaki üç bin metresine ulaşıp kamp atmalıydık. Bölgede dağcılara hizmet yapmış rahmetli Nurettin Renda geçidi adını verdiğimiz, çok dik ve Karlı olmasından dolayı dağcılara zor anlar yaşattığı için Sönmez Erkaya hocamızın Azap Kulvarı adını taktığı parkurda tırmanmamız gerekiyordu.
Her doğa sporunun kendi içerisinde belirli kuralları vardır. Ekip halinde hareket etmeye alışmak en doğrusu olacaktır. On sekiz kişilik ekip içerisinde çok tecrübeli arkadaşlarımız vardı. Fakat otuz bir yıl sonra ilk defa beraber kış tırmanışını zirvesinde noktaladığımız 2013 yılında ekip hocalığını yapan çok tecrübeli dağcılardan ve İstanbul ekip başkanı olan Sönmez Erkaya ile tüm sorumluluğu üstlenmiştik.
Gece yatmadan önce bir araya gelerek programla ilgili detayları konuşuyoruz, hareket saatini ve zorlu Nurettin Renda Kulvarını nasıl aşacağımızı planladık. Zor etaplarda iz açmak ekip içerisinde Kondisyonu yüksek olan sporcuların sırayla çalışması sonucunda ilerleme kaydedilir. Yöre halkı olarak misafirperverliğimizi göstermemiz gerektiği için bana ve Ercan arkadaşıma nasip olacaktı. Erken uyumalıydık. Kış mevsiminin soğuğunda paylaştığımız çadır bizim için biçilmez kaftan gibiydi.
Nihayet sabah erken yapılan kahvaltıdan sonra, Kamp malzemeleri toplandı, çadırlar söküldü ve çantalar ağzına kadar tıka basa dolduruldu. Arta kalanlar yedek çantalara ve büyük çantanın boş alanlarına bağlandı. Hareket saati başlamıştı. İlk etapta inişe geçilerek dere yatağına inmemiz ve çayı geçmemiz gerekiyordu. Daha sonra zor tırmanış başlayacaktı.
Tahmini söylediğim zaman birimine bir saat daha eklenmiş, yedi saatte ancak Horgedım yaylasına yaklaşık beş yüz metre kala Kamp atmıştık. Tabi yolun büyük etabını ben ve Ercan açtığımız için yorgunluğumuz gözden kaçmadı. Hakim olan güzel hava koşulları yerini sert rüzgara bırakmıştı.
Vücudumuzdaki ter üzerimizdeki elbiselere işlenmişti. Biran evvel Çadırı kurup yaş elbiseleri değiştirmemiz gerekiyordu. Yorgunluğumuza aldırış etmeden Çadır yerindeki Karları aşağı doğru iterek yamaç olan alanı düz konumuna getirmeye çalıştık. Daha sonra Çadırı kurarak Çantaları içeriye yani ikinci bölmeye yerleştirdik.
İlk iş olarak üzerimizdeki elbiseleri değiştirmekti. Yolda sadece Bisküvi, Çikolata ile idare etmeye çalışmıştık, artık açlık beynimizi iflasa zorluyordu. Önce hazır yemeklerden ısıtarak atıştırma yaptık. İşin zor yanı Su hiç yoktu, Kar eritip Su ihtiyacını karşılamamız gerekiyordu. Çadırımıza büyük bir poşet dolusu Kar aldık, Ocak başına oturarak Kaplarda Kar eritmeye başladık.
Biz çadırın içinde Midemizi düşünürken dışarıda sert rüzgar aralıklarla etkisini göstermeye çalışıyordu. İki kamp arasındaki rakım farkı dokuz yüz metreydi. İçeride ocak yandığı halde soğuk hala etkisini gösteriyordu. Yatmadan evvel Sönmez hocaya hava durumunun giderek sertleşeceğini, bu durumda Şeytan geçidi adını verdiğimiz Kılçık kısmında rüzgarın etkisinden dolayı geçidin zor sağlanacağını tekrar hatırlattım. Gece dörtte hareket saatimizi beklememiz gerekiyordu. Rüzgarın etkisinden dolayı çadırımızdaki ses yankıları bizi hiç uyutmadı. Tulumlarda beklemenin sıkıntısıyla saatin dördü olması müjdesini kolluyorduk.
Saat biriminin dolmasını beklemeden, Tulumlardaki sıcaklığın da yetmediği soğuk havada Çadırların lambaları birer, birer yanmaya başlamıştı. Rüzgar hiç hızını kesmediği için biran zirve çıkışından vazgeçildi. Sonunda alınan karar gidebildiğimiz kadar gidelim sözcüğü ekibi harekete geçirmişti.
Çantalara Teknik malzemeler, İp ve akşamdan Kar eritip sıcak Su halinde hazırladığımız Termoslar ve hafif yiyecekler bırakıldı. Artık rüzgarın giderek etkisini göstereceğini bize zor anlar yaşatacağını biliyorduk. Ekip tam donanımlı bir şekilde yola çıkmak için hazırlanmıştı.
Ben ve Ercan bir önceki günün yorgunluğu içerisindeydik. Önümüzde Kar izi açan ekibimizin arkasından yavaş, yavaş ilerliyoruz. Gecenin karanlığında kafa lambalarıyla tırmanışımız devam ederken Seher vaktini yakaladık. Doğuda tüm heybeti ile göz kamaştıran Sat dağları tüm albenisiyle bizlere günaydın mesajını veriyordu. İlk defa bölgede faaliyete katılan dağcı arkadaşlarımızın hayretlerinin artışına şahit oluyoruz.
Artık doğuya doğru Telefonlar ve Fotoğraf makineleri flaşları patlamaya başlamıştı. Rüzgarın gittikçe hızını yükselttiği Reşko duruğuna kimse bakmak istemiyordu. Gözler Vadileri dolduran sis bulutları ve Zirveleri bulutlarla kaplı olan Sat bölgesindeydi.
Üç saat zarfında hiç durmadan tırmanmış ve bir hayli ilerlemiştik. Artık saatler sekizi gösteriyordu. Geniş bir kayanın üstünde toplanan ekip sayısı, on sekiz kişiden on üç kişiye inmişti. Etabın ne kadar güç olduğunu anlamakta gecikmediler. Aşırı yorgunluğun yüksek irtifadan dolayı olması bazı arkadaşlarımızın geri dönme kararına sebebiyet vermişti.
Kış dağcılığı faaliyetlerinde bilgi ve deneyimin kusursuz uyumu ve Kurallara uymak hem sizin hem de ekip arkadaşlarınız için hayati önem taşır. Bunun aksine hareket etmek her zaman risk teşkil eder. Toplu hareket etmek ve çoğunluğun vermiş olduğu kararlar her zaman selamete götürür.
Orada bulunan tüm arkadaşların fikirleri alınarak karar vermemiz en doğrusuydu. Kötü hava koşulunda Reşko zirvesine yakın kılçık bölgesini aşmak çok zordu. Nihayet alınan karar geri dönmekle sonuçlanmıştı. Aynı gün her iki kampta kalmamak düşüncesiyle Yeşiltaş köyüne ulaşılarak, gece araç ile Yüksekova’ya dönmeye karar verilmişti. Kampa döndüğümüzde bir hayli yorulan ekip dinlenmeye geçmişti. Tam o sırada Telefon çalıyor. Bizi arayan Kamışlı Karakolu ve daha sonra Yeşiltaş Karakolu Askeri yetkilileriydi. Havanın giderek kapandığını ve Kar fırtınasının beklendiğini bize bildiriyorlardı. Onları bir hayli evhamlandırmış olacak ki bizim hemen zaman kayıp etmeden dönüşümüzü istediler.
Durumu arkadaşlarımıza ileterek hızlıca toparlanmaya çalıştık. Malzemeleri çantalara yerleştirdikten sonra, Ekip aralıklarla inişe başlamıştı. Serpel yaylasına geldiğimizde henüz akşam olmamıştı. Bir hayli dinlenerek geride kalan arkadaşlarımızın bize yetişmesini beklemiştik.
Serpel yaylasında ayrıldığımızda karanlık artık yüzünü bize göstermiş, kafa fenerleri ile yolumuza devam etmiştik. Yolun bitiminde Ağır olan çantaların bize vermiş olduğu yorgunluk ve aracın verdiği sıcaklık yarı uykulu gözlerle bizi Yüksekova ile buluşturmuştu. Reşko serüvenimiz olumsuz bir şekilde sona ererken Otelin sıcaklığında yataklarımızda rahat bir gece bizi bekliyordu.
Reşko dağı bu defa bizi kabul etmemişti. Fakat 2013 kış tırmanışında Reşko zirvesi bize geçit verdiği için minnettarız. İyi ki varsın Cilo’nun Reşko Uludoruğu.
Tekrar buluşmak üzere hoşça kalınız.