Yüzlerce çocuğun maruz kaldığı işkence, kötü muamele, keyfi uygulamalar, taciz ve tecavüzün sorumlularının cezalandırılması talebiyle bir araya gelen Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi ise bu utancın sona ermesi için ulusal ve uluslararası ölçekte bir dizi faaliyet yürütecek.
Cezaevleri utanç tarihinin son 4 yılına çocuk cezaevlerinde ortaya çıkan taciz, tecavüz ve işkence damgasını vurdu. Pozantı, Şakran ve Antalya’daki cezaevlerinde yaşananlar halen hafızalardaki canlılığını korurken ve hiçbir şekilde sorumlular hakkında hukuki işlem yapılmazken Sincan Çocuk Cezaevi’nde yaşananlarla had safhaya ulaşan çocuk tutsaklar meselesi daha yüksek sesle kamuoyunda yer edinmeye başladı.
Tüm bu sorunların çözüme kavuşması, idari ve hukuki anlamda yapılması gerekenlerin hayata geçirilmesini öngören Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi platformu öncülüğünde daha örgütlü ve etkili bir mücadele yürütülecek.
Geçtiğimiz hafta deklarasyonunu açıklayan Girişim, çocuk cezaevlerinin kapatılması için pek çok faaliyete imza atacak ve uluslararası ölçekte de bunu gündemde tutarak, çözüm üretilmesi için çalışacak. Adli siyasi ayrımı yapılmaksızın tüm çocukların özgürlüğüne kavuşmasını hedefleyen Girişim, bu hafta içinde de Sincan Cezaevi önünde bir açıklama yapacak.
SÜRECİN ÖZETİ
Çocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi’nde yer alan ve bu konuya ilişkin yıllardır çalışma yürüten İHD Genel Başkan Yardımcısı Av. Hasan Erdoğan, 2011 yılı sonlarında Pozantı Çocuk Cezaevi’nde çocuklara cinsel istismar, işkence ve kötü muamele iddiaları ile birlikte ilk kez ciddi anlamda “Çocuk Adalet Sistemi ve Çocuk Tutukluluğu”nun tartışılır hale geldiğini belirterek, Pozantı Çocuk Cezaevi’ndeki iddiaların kamuoyunda çok tartışılır olması sebebiyle çocukların apar topar Ankara Sincan F Tipi Cezaevi kampüsü içinde bulunan Çocuk ve Gençlik Cezaevi’ne nakledildiğini hatırlattı.
2012 yılı yaz aylarında bu kez yine Sincan’da çocuklara yönelik baskı ve işkencenin devam ettiğinin tespit edildiğini, Ankara Barosu aracılığı ile bu kez Sincan’daki “yumuşak oda ve benzeri işkence ve kötü muameleler” sebebiyle suç duyurusunda bulunulduğunu söyleyen Erdoğan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başvuruya takipsizlik verdiğini belirtti.
Çocukların yaşadığı hak ihlalleri ve işkencelerin son bulmayarak 2013 yılı yaz aylarında bu defa İzmir Şakran ve Antalya Çocuk Cezaevi’nde çocuklara yönelik istismar, kötü muamele ve ağır işkence iddialarının basına yansıdığını ifade eden Erdoğan, Şakran Cezaevi’nde çocuklara işkence ve onur kırıcı muamele yapıldığı, Antalya’da cinsel taciz, işkence ve istismar yapıldığı bilgilerinin ardından ÇHD, İHD ve milletvekilleri tarafından yapılan araştırma neticesinde bu şikâyetleri doğrular bulgulara ulaşıldığını kaydetti.
'SAYI ARTACAK, F TİPİ STASÜNDE OLACAK'
Çocukların cezaevlerinde son 3 yılda yaşadığı süreci bu şekilde özetleyen Erdoğan, “Çocukların cezaevlerinde yaşadığı hak ihlallerini tek tek saymak yerine, öncelikle belirtmek gerekir ki; tüm bu yaşananların en temel sebebi ülkemizdeki çocuk yargılamasının ve çocuk ceza infaz sisteminin evrensel kriterlere uygun olmaması, Çocuk Adalet Sistemi’nin olmamasıdır.
Yine yaşananların ilk en önemli nedenlerinde biri de tutuklamaya sıkça başvurularak, çocuk yargılamasında tutuklamanın bir tür ‘erken infaz’ olarak uygulanıyor olmasıdır. Adalet Bakanlığı 2013 yazında 5 olan cezaevi sayısını 2016 yılı sonuna kadar 15'e çıkaracağını açıkladı. Üstelik bu yeni cezaevleri çocukları tamamen tecrit eden F tipi hücrelerden oluşacak” dedi.
GELİŞİME ENGEL OLMAYACAK TEDBİRLER OLMALI
“Çocuk yargılamasında ve Çocuk ceza sisteminde ulusal ve uluslararası tüm çocuk hakları metinlerinde yer bulan en temel ilke; yargılamada çocukların tutuklanmasının istisnai bir uygulama olması gereğidir” diyen Erdoğan, şunları söyledi: “Çocuğun kişisel güvenliği gerektirmedikçe tutuklanmasına karar verilmemeli, psikososyal gelişimine engel olmayacak başkaca tedbirlere başvurulmalıdır.
Altını çizerek söylüyoruz ki bizce çocuk cezaevlerinde yaşananlarının en önemli sebebi çocuk tutukluluğudur. Yargılama aşamasında cezaevinde tutuklu olan çocuklar, yargılama sonucu suçlu bulunup mahkum olduktan sonra adeta ödüllendirilir gibi cezaevinden alınıp; hafta sonları dışarı çıkabildikleri, eğitimlerini sürdürebildikleri hatta oyun oynayabildikleri, koşulları cezaevinden çok daha uygun olan, eski adıyla ıslah evi yeni adıyla eğitim evine konuluyorken, daha suçlu olup olmadığı belli değilken, koşulları çok daha ağır olan cezaevine konulmamalıdır!
Çocuk cezaevleri ve cezaevleri içinde yer alan ‘eğitim evleri’ derhal kapatılmalıdır! Eğer ki son çare olarak belirttiğimiz üzere suça sürüklenen çocuğun özgürlüğü kısıtlanacaksa yine de yaşamdan koparılmadan, gerekli fiziksel ve psikososyal gelişimi ve eğitimi aksamayacağı yaşam evleri kurulmalıdır. Bunlar kurulurken hukukçu ve çocuk gelişimcilerden destek ve öneriler alınmalı, dünyadaki örnekleri incelenmelidir.”
Pozantı Cezaevi’nde yaşananlara yönelik etkili adli ve idari soruşturma yapılmadığına dikkat çeken Erdoğan, “Adalet Bakanlığı sadece ilgili cezaevini kapatmış, sorumlular hakkında kamuoyunu tatmin edecek tedbirleri almamıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) gereği etkili soruşturma yükümlülüğü de yerine getirilmemiştir. Çocukların yaşadıkları hak ihlalleri Türkiye'nin imzaladığı BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi ve ek protokolleri ile BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesi’nin de açıkça ihlalidir” ifadelerinde bulundu.
Cezaevlerinde çocuklara yönelik cinsel istismar, “süngerli odada dayak”, “hücre cezası” gibi her tür işkence ve kötü muamelenin derhal son bulması gerektiğini söyleyen Erdoğan, sorumluların derhal yargı önüne çıkarılması gerektiğini vurguladı. Cezaevlerinin ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerinin denetimine de açılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, tek çözümün çocuk cezaevlerinin kapatılması olduğunun altını çizdi.
TMK FAKTÖRÜ
Türkiye’de şu an 1.879 çocuğun cezaevlerinde olduğunu, bunlardan 1.456’sının tutuklu, 423’ünün ise hükümlü olduğu bilgisini veren Erdoğan, “En büyük sıkıntıların başında TMK geliyor. 2006’dan bu yana 6 bin çocuk TMK kapsamında tutuklandı. Özellikle Adana ve Mersin bu tutuklamaların yoğun biçimde yaşandığı iller. Özellikle Mardin, Hakkari, Şırnak’tan Adana ve Mersin’e yoğun göç eden çocuklar bunların çoğunluğunu oluşturuyor” diye kaydetti.
‘TUTUKLAMA YETMİYOR PARA CEZALARI DA VERİLİYOR’
Çocuk cezaevlerindeki yönetim ya da personelin çocuk tutuklular için “terör suçlusu” kavramı kullandığına da işaret eden Erdoğan, “Bizler çocuk mahpus derken cezaevi idaresinden böylesi bir tanımla yaklaşılması bugün yaşananları ve bu kampanyanın gerekliliğini de ortaya koyan durumların başında geliyor. Sadece ‘molotof attığı’ gerekçesiyle 20 yıl ceza verilen çocuklar var. Aynı zamanda ailelere de çok ciddi para cezaları veriliyor” dedi.
Erdoğan, cezaevleri gerçekliğinde öne çıkan sorunların yanı sıra şu hususlara da dikkat çekti: Cezaevlerinde idareler çocukları sahipsiz görüyor ve keyfiyetle yaklaşıyor. Örneğin disiplin mahkemeleri var. Bunların kararlarıyla çocukların hücrelere konulması gerekiyor. Ancak çocuklar tam bir keyfiyetle hukuksuz biçimde cezalara çarptırılarak hücrelere konuyor.
- Bir başka sorun ise cezaevlerinde yaşanan emek sömürüsü. Cezaevleri bünyesindeki atölyelerde günlüğü 2-3 liraya çalıştırılıyorlar. Türkiye’deki çocuk cezaevi gerçekliğinde bir diğer öne çıkan durum ise uzman, sosyolog ya da pedagog yetersizliği. 300 çocuğa 1 psikolog-uzman düşüyor.
‘FAYDA SAĞLAMIYOR’
Girişim’de yer alan Gündem Çocuk Derneği’nden Emrah Kırımsoy ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2006’daki “kadında olsa çocuk da olsa gereken neyse yapılacak” sözlerini anımsatarak, 2008 yılından bu yana özellikle toplumsal olaylarda çocuklara dönük ihlallere dair çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Son dönemde Pozantı, Şakran ve Antalya’daki cezaevlerinde çocuklara yönelik ihlallerin arttığına dikkat çeken Kırımsoy, “Devlet, ‘çocuk adalet sisteminde yapılması gerekenleri yerine getiriyoruz’ diyor. Ancak adalet sistemi içinde çocuk etiketlenip, ceza sürecine tabi tutuluyor. Özgürlüğü kısıtlamayla gelişiyor bu. Hem çocuğa hem de topluma fayda sağlanmıyor” dedi.
‘TANIMLAMAK YERİNE ÇOCUK OLDUKLARINI KABUL ETMEK GEREKİYOR’
Kırımsoy, başlıca taleplerinden birisinin Türkiye’nin Çocukların haklarına saygı göstererek, koruyup geliştireceğini taahhüt ettiği sözleşmelere riayet etmesi olduğunu belirterek, “Türkiye, bununla ilgili en başta adalet sisteminde çocuğu uygulanacak en son çarenin özgürlüğün kısıtlanmasını düşünmeli. Bu konuda yapması gerekenleri devlete hatırlatacağız bu süreçte. Kapalı yerler doğası gereği şiddeti doğurur.
Bunun çocuklara uygulanmasından vazgeçilerek çocuğu toplum içinde çocuk olarak görüp yaklaşılmalı. Son olarak yaşanan olayda ‘gardiyana saldıran’, ‘taş atan çocuk’ tanımlamalarından kaçınıp, çocuk oldukları kabul edilerek düzenleme yapılması gerekiyor. Ne olursa olsun ceza infaz kurumuna bir çocuğun girmemesi gerekiyor” diye kaydetti.
‘CEZASIZLIK KIRILMALI’
Girişim olarak bu alanda yapılması gerekenleri gündemlerine alacaklarını kaydeden Kırımsoy, sözlerini şöyle noktaladı: “Bir kere sorunun görünür kılınmasını sağlayarak, toplumu ve kamuoyunu bilgilendireceğiz. Çocuk cezaevleri kapatılıncaya kadar onarıcı bir adalet ve barışın sağlanması için alternatif yaptırımları dayatacağız. Çocukların olduğu cezaevlerinde dışarıdan bağımsız denetim, izleme ya da gözetim meselesini çözmemiz de gerekiyor.
Çünkü çocuklarla ilgili bilgi alacağımız tek olanak avukatlar. Onlarla da zaten çocuklar kısıtlı bir görüşme yapıyor. Dışarıdan izleme yapılabilmesi farklı bir hava yaratıyor. Cezaevindekiler için olumlu bir hava oluşturuyor. Çocuğu nasıl koruyacağız diye bakmamız gerekiyor. Kamu denetçiliği sistemini devreye sokmak istiyoruz.
Bu yeni uygulanan bir sistem. Yürütmenin değerlendirilmesini sağlayacak bir mekanizma oluşturulması demek. Onu harekete geçirmeye çalışacağız. Cezasızlıkla ilgili suç duyuruları devam ediyor. Bunu da kırmaya çalışacağız.”
Uzun soluklu bir mücadele olarak tanımlanan “çocuk cezaevleri kapatılsın” sürecinde yapılacaklar ana hatlarıyla şu şekilde gerçekleşecek: Ülke çapında yapılacak etkinliklerin yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM), UNESCO, CPT gibi uluslararası örgütlere de gelip çocuk cezaevlerini incelemeleri yönünde çağrılarda bulunulacak.
- Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin ve Diyarbakır’da kampanyalar yürütülecek. İmza kampanyaları, söyleşi, panel, tanıtım masaları, standları ile gündem oluşturulacak. Çocuklara cezaevlerinde yapılanları daha da somut ve görünür kılmak amacıyla Yılmaz Güney’in bu alandaki baş yapıtı “Duvar” filmi gösterimleri olacak.
- Cezaevlerinde çocuklara yapılanlarla ilgili bizzat canlı tanıklar ve ailelerince birinci ağızdan uygulamaların anlatımlarının yer alacağı canlı gazete ve internet sitesi kurulacak.
Girişimde yer alan örgütler: İHD, TİHV, ÇHD, Mersin Akdeniz Belediyesi İştar Kadın Merkezi, Gündem Çocuk Derneği, TUHAD-FED, Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği (ÖZGEDER), MAZLUMDER, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHUD), Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı.