Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 561. buluşmalarında 24 Aralık 1994’te gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci’nin akıbeti sordu.
Bu haftaki buluşmada ilk sözü kayıp Kadir Keremoğlu’nun oğlu Bahattin Keremoğlu aldı. Kürtçe olarak konuşan “Biz adalet istiyoruz. 21 yıldır bu davanın peşindeyiz. Bugün de hala Kürtleri katletmelerinin tek sebebi Kürt olmaları” dedi.
Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç da, “Biz 561 haftadır kayıplarımızın akıbetinin ortaya çıkarılması ve bunların son bulması için bu meydandayız. Ama bu eli kanlı katiller her gün yeni bir cinayetle kayıplar ordusuna bir yenisini daha ekliyor. Yeter artık” diye konuştu.
‘Gözümüzün içine baka baka insan öldürüyorlar’
Hayrettin Eren’i kardeşi İkbal Eren de, “90’lı yıllarda insanları kamuoyundan uzakta kaybediyorlardı. Bugün her şey ayan beyan yapılıyor. Öldürdükleri insanların cenazeleri haftalarca sokaklarda bekletiyorlar. Bugün üç aylık bir bebek katledildi. Ne istediniz o bebekten, ne yapacaktı size? Ben bugün ağabeyimin cenazesini istemeye utanıyorum artık. Gözümüzün içine baka baka insan öldürüyorlar” dedi.
İsmail Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci ise, ağabeyi kaybedildikten sonra dönemi İnsan Haklarından sorumlu Bakanı Azimet Köylüoğlu’nun oğlunun akıbetini soran annesine, “Çocuğunu öldürüp bir çukura atmışlardır” cevabını verdiğini söyledi.
Ağabeyinin kaybedildiği 1994 yılına kadar hemen her hafta evlerine baskın düzenlendiğini ancak ağabeyinin gözaltına alındığı 24 Aralık tarihinden sonra polislerin bir daha evlerine gelmediğini belirten Bahçeci, “Katiller bellidir. Devleti insana verdiği değer ortadadır” ifadelerini kullandı.
‘Suskunluğunla cesaretlendirme Türkiye’
Haftanın açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu adına Gözde Ceren Uygun okudu.
Türkiye’de ağır bir devlet şiddeti yaşandığını belirten Uygun, Kürt halkına karşı savaş yürütüldüğünü, çocuk, bebek, hamile, yaşlı ayrımı yapılmadan sivillerin öldürüldüğünü söyledi.
“Bu ölümler coğrafyasında yaşam hakkını savunmaya devam edeceğiz. Barışı, diyaloğu, çözümü savunmaktan başka bir çaremizin olmadığını ısrarla söylemeye devam edeceğiz. Cizre’yi, Silvan’ı, Sur’u, Dargeçit’i, Nusaybin’i saran ateşin yalnızca Kürtleri değil, hepimizi yaktığını ısrarla söylemeye devam edeceğiz.
“Yeni yıl mesajımızdır; Ülkenin doğusunda çocuklar ” Burada devlet bizi öldürüyor” diye feryat ederken rahat uyuma Türkiye! Hukuksuzluk, adaletsizlik cehenneminde bizi boğmak isteyenleri suskunluğunla cesaretlendirme Türkiye!”
İsmail Bahçeci’ye ne oldu?
Açıklamada İsmail Bahçeci’nin kaybediliş hikayesi şöyle aktarıldı:
“İsmail Bahçeci, güzel konuşan, karikatür çizen, şiir yazan, saz çalan, türkü söyleyen, espritüel, özgüveni yüksek, bilgisi ve donanımıyla etkileyici bir gençti.
“Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda öğrenciydi. Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu Başkanıydı. Bu nedenle polisin hedefindeydi; defalarca gözaltına alındı, ağır işkence gördü.
“Son olarak 24 Aralık 1994 tarihinde gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü. Emniyete başvuran ailesine “Biz almadık, bizde yok” denildi.
“Fatma ve Şehmuz Bahçeci oğullarını her yerde aradı, devletin her kademesine başvurdu. Başbakan Çiller ve Cumhurbaşkanı Demirel randevu taleplerini kabul etmedi. Görüştükleri İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu, onlara İsmail’in işkence ile öldürülüp bir çukura atılmış olabileceğini söyledi.
“İsmail’in gözaltına alındığı inkâr edilince arkadaşları, İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü, düzenlediği kampanyalarla konuyu ülke ve dünya kamuoyuna taşısa da 21 yıldır etkin soruşturma yapılmadı. İsmail Bahçeci dosyası adliyenin tozlu raflarına terk edildi.”
Sorumlular
Açıklamada Bahçeci’nin kaybedilişinden sorumlu tutulan isimler sıralandı:
“Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay, DGM İstanbul Başsavcısı Ahmet Köksal ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İsmail Bahçeci’nin kaybedilmesinden sorumludur.
“Orgeneral Doğan Bayazıt’ın Genel Sekreterliğini yaptığı Milli Güvenlik Kurulu, Başbakanlığı’nı Tansu Çiller, İçişleri Bakanlığı’nı Nahit Menteşe’nin yaptığı 50. DYP – SHP Hükümeti ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel İsmail Bahçeci’nin gözaltında kaybedilmesinden sorumludur.”İMC