Bazı insanlara yaşlı demekte çok aceleci davranıyoruz. Oysa fiziksel durumuna, biyolojik yaşına bakarak yaptığımız bu çıkarsama her zaman doğru değildir.
Hayatı algılama ve yorumlama kabiliyetinin yanı sıra hayata karşı duyduğu sorumluluğu yerine getirme gayreti içinde olan bir insana nasıl yaşlı denilebilir ki? “İhtiyar delikanlı” yakıştırması da sanırım bu ikircikli halden doğmuş ve kimi zaman yersiz kullanılsa da dile yerleşmiştir.
4. Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’nin onur konuğu Îhsan Colemêrgî’ye gençler, “ Mamo” (amca) diye sesleniyor. Biyolojik yaşına hürmettendir bu seslenme biçimi. Yoksa Colemêrgî’nin hafızası yerindedir, dünyada olup bitenleri sıkı bir şekilde takip etmenin yanı sıra yazacağı yeni kitaplar üzerinde çalışmaktadır. Edebiyat Günleri, “Dağların Sesi” diye lanse etmiştir Colemêrgî’yi. “Biraz abartı var mıdır bu lanse edişte” diye düşünmedim değil. Ancak Colemêrgî’ye kitaplarını imzalatıp iki lafın belini kırınca, Edebiyat Günleri’nin yerinde bir karar verdiğine ikna oldum.
‘TANIDIĞIM ŞEHİRİ BULAMADIM’
Îhsan Colemêrgî’ye, “Diyarbakır’ı dolaşma fırsatı buldun mu?” diye sordum. Diyarbakır Öğretmen Okulu’ndan mezun olup birkaç yıl öğretmenlik yaptığını biliyordum. Hatta şimdi müze yapılan eski Diyarbakır Cezaevi'nde kalmışlığı da vardı. Bir zamanların Diyarbakır’ı ile bugünün Diyarbakır’ını karşılaştırsın istiyordum. Tahmin ettiğim gibi, “Çok büyümüş” diye cevap verdi. Ancak bunu söylerken sesinde bir memnuniyetten ziyade hayıflanma vardı. Bu yüzden, “Benim tanıdığım şehrin dokusu kalmamış. Gezdim ama eski şehir yerinde yoktu” diye devam etti.
KÜRTÇEYE KATKI VEREN ROMANLAR
Romanlarını Kürtçe, Hakkari’yi anlattığı kitaplarını ise Türkçe yazıyor Colemêrgî. İlk romanı Cembelî-Kurê Mîrê Hekaryan (Hakkari Beyi’nin Oğlu Cembeli) İsveç’te, 1995’te yayımlandı. Lîs Yayınları’ndan çıkan “Mome” ile “Ezemşer” de benzer bir yöntemle kaleme alınan, okuru Hakkari’nin dağlarına ve kültürüne götüren diğer Kürtçe romanlarından.
Ancak Colemêrgî çok önce Kürtçe üzerine çalışmaya başlamış, Kürtçe şiirler yazmış. Yıllar içinde yazdığı Kürtçe şiirleri iki cilt halinde yayımlamaya hazırladığını da bu sohbet sırasında öğrendim.
Colemêrgî romanlarını neden Kürtçe yazdığıyla ilgili sorduğum soruya şöyle cevap verdi: “Kürtçe benim anadilimdir. Duygularımı en iyi, en içten Kürtçe anlatabildiğime inanıyorum. Zaten roman yazarken Kürtçe destanlardan, mirler hakkında anlatılan hikayelerden esinleniyorum. Bu destanlardan ve hikayelerden aldığım tadı bozmak istemediğim için Kürtçe roman yazıyorum. Bir de bizim dilimiz çok baskılara maruz kaldı. Bu baskılara ve dil kırımına karşı mücadele etmenin yollarından biridir Kürtçe yazmak. Dilin yaşamasına katkıda bulunmak için Kürtçe roman ve şiir yazıyorum.”
HAKKARİ’NİN ZENGİN TARİHİ
Ara başlığa Hakkari’nin zengin tarihi dedim ancak Hakkari’nin zengin bir kültürü de vardır. Hakkari’nin tarihte Ninova ile Tuşba arasında kaldığını hatırlatan Çolemêrgî, zengin tarihinin ve kültürünün de buradan geldiğini vurguluyor.
“Hakkari Suretleri-Sümbül Dağı’nda Ayın Doğuşunu İzlerken” kitabında Colemêrgî’nin 40 makalesi yer alıyor. Bu makalelerde Hakkari’yi, Hakkari’nin ilçelerini, şahsiyetlerini, yaylalarını, dağlarını, ekolojisini, burada yaşamış halkları, tarihi mekanlarını tanıtıyor.
“Mezopotamya Uygarlığında Hakkari” adlı kitap ise kapsamlı bir Hakkari tarihi çalışması. Yüzlerce kaynaktan yararlanarak hazırladığı kitaba kişisel alan araştırmalarından edindiği bilgileri de eklemiş Colemêrgî.
Edebiyat kadar tarihe de önem veriyor Colemêrgî. Çünkü ona göre ekonomik olarak bilinçli olarak geri bıraktırılmış, sosyolojik olarak aşiretler biçiminde bölünmesi sağlanmış Hakkari’nin. Goethe’nin “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır” sözünü hatırlatan Colemêrgî, tarih alanında yaptığı çalışmalarla ulusal bütünleşmenin önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyor.
HAKKARİ’NİN ŞANSI
Colemêrgî gibi üretken bir insana sahip olduğu için Hakkari’nin şanslı bir şehir olduğunu düşünüyorum. Çünkü üstü örtülmüş, gözlerden uzak tutulmuş, hor görülmüş, yok sayılmış olsa da, edebiyatıyla, kültürüyle, doğasıyla, tarihiyle gün yüzüne çıkarmaya çalışan bir yazarı var Hakkari’nin. Tarihi ve kültürü zamana yenilerek unutulma tehlikesi altında birçok şehrin, hayatını şehrine vakfeden gönüllü Colemêrgî gibi yazarlara ihtiyacı olduğu muhakkak.
Sohbet uzadıkça, 4. Diyarbakır Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri’nin Îhsan Colemêrgî’yi onur konuğu olarak belirlemesinin isabetli bir karar olduğu düşüncesi pekişiyor. Hayata umutla bakan, aklında taptaze projeler taşıyan 1944 doğumlu bir delikanlı Îhsan Colemêrgî. Üstelik hoş sohbet ve yıllar içinde yaşayarak ve okuyarak biriktirdiklerini paylaşmaya gönüllü bir insan. Diyarbakır’a hoş geldin dağların bilge sesi Mamo Îhsan.