HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) 4'üncü Olağanüstü Kongresine katıldı.
Kongrede konuşma yapan Demirtaş, "Bunları demokratik siyaset yoluyla bizler savunmaya kendi taleplerimizi, kendi fikirlerimizi, projelerimizi anlatmaya çalışırken Türkiye açısından soru çok nettir; Kürt sorunu ve Kürdistan sorunu olarak tanımladığımız mesele de soru nettir. 'Kürtler var' diyorsunuz, 'Kürt halkı inkar edilmiyor' diyorsunuz, o halde soru nettir. Kürdistan var mıdır?
Varsa statüsü nedir? Kürt sorunu budur. Diliyle, kültürüyle, tarihiyle kendi anavatanında, toprağında bu nasıl yaşayacak? Bu net soruya net cevap verilmediği müddetçe bu sorun çözülmeyecektir" ifadelerini kullandı.
"YA BAŞ VERECEKSİNİZ YA BAŞ EĞECEKSİNİZ"
Demirtaş, "Devasa bir coğrafya ve 40-50 milyonluk bir halk önümüzdeki yüzyılda statüsüz yaşayacak mı? Yaşamayacak mı? soru budur ve cevabı doğru verilirse ancak çözülebilir.
Daha önce İran ve Osmanlı arasında yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması'yla ikiye, Sykes Picot'la dörde bölünmüş bir coğrafyanın kaderi ne olacaktır?
Eğer bugünkü saray etrafındaki milli ittifak, ırkçı, faşizan ideolojiyle beslenmiş tekçi ittifak, biz Kürtlere önümüzdeki yüzyılda da aynı muameleyi, inkarı, statüsüzlüğü dayatacağız diyorlarsa çözüm olmayacaktır. Burada tartışma bölünme olup olmayacağı tartışması değildir, demokrasi ve özgürlük olup olmayacağı tartışmasıdır.
Şu anda sarayın bizlere dayattığı şey, 'bu ülkede demokrasi ve özgürlük sizler için olmayacaktır' dayatmasıdır. Yani tekçi anlayışı kabul etmeyen herkese ya baş vereceksiniz ya baş eğeceksiniz dayatması katliam politikası olarak maalesef ki hayata geçirilmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
"BİZE BEDEL ÖDETMEK İSTİYORLAR"
Öcalan'ın, Cumhurbaşkan'ından daha çok ülkenin barışını istediğini savunan Demirtaş şöyle devam etti:
"Defalarca İmralı Adası'nda bu görüşmelerin içinde bulundum, 12 metrekarelik bir hücrede Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu'da kanı nasıl durdurabiliriz diye gece gündüz kafa yoran biri, öbür tarafta 'Nasıl Başkan olurum da kan akarsa aksın' diyen başka biri.
Şimdi buna Türkiye'yi seven milli politikacı diyorlar, orada adada tutulana bölücü terörist başı diyorlar. Hayır gerçekler neyse siyaset onu ortaya koymadığı müddetçe hiçbir sorunumuzu çözemeyiz.
Bize bedel ödetmek istiyorlar. Şimdi bedel ödeyeceğiz diye korkup hakikati, gerçeği ortaya koymaktan çekinebilir miyiz? Felaket bedel ödemek değil, felaket bedel ödemekten korkup yalanın arkasına sığınmaktır, hakikatı çarpıtmaktır, Türkiye'nin gerçeği budur.
Türkiye bir dikta rejimine doğru giderken bunu kabul etmeyen ve biat etmeyen herkesi terörist ve düşman ilan etmiş bir saray zatı ve onun etrafındaki rant çetesine teslim olmamalıdır."
"TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR"
Demirtaş, Bitlis'te partimi kongresinde de ifade ettiğini belirterek, "Bizden istedikleri şudur bakın: Vazo veya saksıda yetişmiş Kürt istiyorlar, sera malı Kürt istiyorlar.
Böyle bir Kürtlük oluşursa buna itirazları yok, kendi partilerinde bunun örnekleri var. İşte biz bunu kabul edersek muteber saksı vazo Kürdü oluruz, fakat orada eşitlik yoktur, onur yoktur, haysiyet yoktur. Biz ona itiraz ettiğimiz için bedel ödetmek istiyorlar. Şimdi dokunulmazlık mevzusu tartışılırken bundan hiç kopuk ve bağımsız olmadığını görmemiz lazım.
Karşımızda diyalog ve müzakereyi vatana ihanet olarak gören, konuşmayı haysiyetsizlik olarak gören tuhaf bir anlayış var.
Biz bu anlayışa yalvaracak değiliz, Kürtler, Tayyip Erdoğan'ın keyfinin yeniden yerine gelmesini filan da bekleyecek değiller. Fatura ağır olacak ama sonuç muhteşem olacak bundan hiçbir şekilde şüphemiz yoktur.
Barış içerisinde huzurlu bir şekilde yaşamak istiyoruz. Diyorlar ya 'Türkiye Türklerindir', eğer hala öyleyse birlikte yaşamanın formülünü de onlar bulsun.
Yok 'Türkiye hepimizindir' diyorsak o halde hepimizin hakkı ve hukuku vardır, o hakkı ve hukuku tanıyarak Anayasal güvencelere alarak birlikte yaşayabiliriz. Muhataplarımız bunun değerini anlamasa da biz demokratik siyasetten vazgeçmeyeceğiz" diye konuştu. İHA