Özellikle son beş yıl içinde Hakkari resmen Van’a taşındı. Ortalama hergün bir aile Van’a göç ediyordu. Köy tazminatını alan, emekli olan, evini barkını satan ev almak için Van’a koştu. Depremden sonra bu göç geri tepti. Yani gidenlerin çoğu tekrar geri gelmek zorunda kaldı.
Köylerimiz boşaltıldığında merkezde yaşanan yığılma misali binlerce vatandaşımız burada yakınlarına sığındı. Eğitimi yarıda kalan çocuklar için okullarda kuyruk oluştu. Her tarafta kiralık ev arayışı var.
Depremi Van yaşadı ama çileyi Hakkari çekiyor. Çünkü oradaki Hakkari’liler bir ayakları Van’da diğer ayakları burada. Gitsem mi, kalsam mı telaşı içinde. Zaten o depremi canlı yaşayanların hepsi de sağlık sorunları yaşıyor. Daha kendilerine gelemediler.
Daha önceki yazımda da değinmiştim tekrar değiniyorum. Hakkari devlet hastanemizi personel anlamında güçlendirmeliyiz. Her branşta doktor atamaları derhal yapılmalıdır. Yüksekova havalimanı çalışmaları daha da hız kazanmalıdır. Van-Hakkari ana yol sürekli denetimden geçirilerek kazaları azaltmak gayesiyle kontrol edilmelidir. 30 kişilik sınıflarımız 50-60 kapasiteli oluverdi. Yani sizin anlayacağınız Hakkari için çile başladı. Tedbir alınırsa, destek olunursa bu çile azalır aksi takdirde bu gemide hepimiz birlikte batarız.
Dünyanın yardımı aktı Van’a ama halen insanlar orada soğuktan ölebiliyor. Gelen malzemeler depolarda çürüyor. Vali’ye başvurup hak arayanlar da coplanıyor. Bu yönetimi ve bu sistemi anlamak gerçekten çok zor.