Bu konuda toplum arasında kulaktan kulağa dolaşan bilgi kirliliği maalesef çok fazla. Bunun için şeker hastalarının, göz rahatsızlıklarına karşı taşıdığı riskleri detaylıca belirteceğim. Tabi ki tüm hastalık risklerinde olduğu gibi en önemli unsur erken teşhistir.
Öncelikle diyabet hastalarında sıklıkla görülen 3 önemli göz rahatsızlığı vardır. Diyabetik retinopati: Göz arkasındaki retina damarlarının şekere bağlı tahribatı sonucu oluşur. Katarakt: Gözdeki şeffaf lensin (göz merceği) saydamlığını kaybetmesidir. Şeker hastalarında katarakt daha erken yaşta görülür.
Glokom (göz tansiyonu): Görme siniri liflerinde oluşan hasar giderek artan görme kaybına neden olur. Diyabett glokoma yakalanma riski normal insanlara oranla yaklaşık dört kat daha fazladır. Diyabetik Retinopati Önemli Bir Körlük Sebebidir Bir kimse ne kadar uzun süredir diyabet hastası ise bu kişide diyabetik retinopati gelişme riski o kadar fazladır. Diyabet hastalarının yaklaşık yarısına yakın bir kısmında diyabetik retinopati görülmektedir. Diyabetik retinopati yetişkinlerde önemli bir körlük sebebidir. Erken teşhis edilmesi ve önleminin zamanında alınması çok önemlidir.
Başlangıçta retinadaki kılcal damarlarda kanamalar başlar ve damarlardan dışarı serum sızar. Sızan sıvı görme merkezinde (sarı nokta - makula) şişme (ödem) meydana getirir ve görmede bulanıklaşma başlar. Bu durum makula ödemi olarak adlandırılır. Makula ödemi hastalığın herhangi bir evresinde görülebilir. Kılcal damarlarda gelişen tıkanıklıklar sonucu dokulara yeterli oksijen gitmez. Oksijensiz kalan retina dokusu yeni damarlar oluşturur ancak oluşan yeni damarlar retinanın kendi damarları kadar sağlam değildir ve kolay kanarlar.
Gelişen göz içi kanamaları görme kaybına yol açar. Diyabeti Olan Herkes Buna Dikkat Etmeli, Ortaya Çıkması Beklenmemeli Diyabeti olan bir hasta şikayetlerin ortaya çıkmasını kesinlikle beklememelidir, diyabeti olan herkesin 6 ayda bir veya en az yılda bir kez kapsamlı bir göz dibi muayenesi yaptırmasında fayda vardır. Muayeneyi tamamlayıcı olarak fundus floresein anjiyografi (FFA) ve OCT (makula) tetkiklerine de gerek duyulabilir.
50 mikrondan küçük retina kanamaları biomikroskopik muayenede henüz izlenemezken anjiyografide görülebilirler. FFA tetkikinde koldan enjekte edilen özel bir boya ile retina damarları görüntülenir. Bu sayede sızdıran veya kanayan damarlar rahatlıkla tespit edilir. Diyabetik retinopati tedavisi nasıl yapılır ? Tedavide retinaya uygulanan lazerin (argon lazer fotokoagulasyon) önemli bir yeri vardır.
Haftada bir, toplam bir kaç seans olarak uygulanan bu lazerin amacı oksijenden yoksun retina alanlarının ileride görmeyi bozabilecek anormal yeni damarlar oluşturmasını engellemektir. Lazer atışlarıyla aynı zamanda sızdıran ve kanayan damarlar hedef alınır ve bu bölgeler kapatılır. Hedef görmeyi artırmak değil retinopatinin ilerlemesini durdurmak ve böylece görmenin tamamen kaybedilmesini önlemektir. Görmeyi düşüren makula ödeminin tedavisinde ise en etkili yöntem intravitreal (göz içi) enjeksiyondur.
Bu tedavi yönteminde ameliyathane şartlarında göz içerisine küçük bir iğne ile özel ilaçlar enjekte edilmektedir. İşlem çok kısa sürmekte ve hasta herhangi bir ağrı hissetmemektedir. Hasta işlem sonrası evine gidebilmektedir. Diyabetik retinopatinin ileri evrelerinde lazer artık etkili olmamaktadır. Göz içinde büyük miktarda kanama olduğunda tek seçenek vitrektomi ameliyatıdır. Vitrektomi ile gözün içindeki kan temizlenmektedir.