Ölümün küçüğü büyüğü, yaşlısı genci olmaz. Ölüm herkes için geçerlidir.
Evet, dünyaya gelen her canlı Allah’ın bahşettiği ömrünü tamamlayacak ve nihayetinde yine Allaha dönecek yani ölecektir. Bu ölüm nerde, ne zaman, nasıl, hangi vakitte bizi bulacağını Allahtan başka kimse bilmeyecek ve bu sır Yüce Allah’ın takdirinde olacak ve olmaktadır.
Ömrümüz boyunca birçok ölümlere şahit olmuş ve yüzlerce insanın defnedilmesine yine şahitlik etmişizdir. Onların ölümlerini duyduğumuzda veya onları defnederken sanki hiçbir zaman sıranın kendimize gelmeyeceği gafletine kapılmış ve bugün sıra onda ise yarın bende dememiş ve hayatın olağan ve çetrefilli duraklarında yaşamaya devam edegelmişiz.
Dünyaya dört elle sarılıp ve helal haram demeden, iyi ve kötü ayırt etmeden ve hayır ve şer gözetilmeden yaşamımıza devam ediyoruz. Bir gün ve aniden ölümün bizi yakalayacağını ve bu dünyadan ebediyen ayrılacağımızı hiç ama hiç hesaba katmıyoruz.
Müslümanlar olarak ahirete inanıyoruz ve yarınki ahiret gününde hesaba çekileceğimize iman ediyoruz. Buna iman ederken yaşamamız ile hayat düsturumuzun bundan tamamen uzakta olduğunu ve buna tam olarak riayet etmeyerek gaflete dalıyoruz.
Daha dün yanımızda olan, daha biraz önce görüştüğümüz bir yakınımız, akraba veya dostumuzun ani ölümü bizi şoka sokmakta ve kısacası bu ölümü kabullenmemekteyiz. Ancak her şeye gücü yeten mutlak hüküm sahibi Allah’ın emrinin bu olduğuna çok azımız şükür ve sabır göstermektedir.
Muhakkak ki ölüm çok acı ve bir o kadar da zordur.
Anne ve babanı, eşini, çoluk çocuğunu ve kardeşini ani kaybetmen insana çok zor gelmekte ve derin üzüntülere gark etmektedir. Ancak sabır ve Allah’a tevekkül ile bu çok zor ve acı olaya tahammül edilebiliriz.
Bazen de aynı aileden üç-beş kişiyi ya trafik kazasında veya zehirlenmelerde veya deprem gibi afetlerde kaybedebiliriz. Bu kez acılar daha bir katmerleşmekte ve çok az insanın tahammül gösterebileceği ölümlere şahit olmaktayız. Sabır ve sabır deyip ölü sahiplerini teskin etmek yakınlarına ve tanıdıklarına düşmekte ve bunun da Allah’ın bir emri olduğu ve onun emri dışında hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceğini defaten hatırlatmalıyız.
Dünyada ölümden başka her şeyin yalan olduğunu, bu dünyanın bir sınav ve imtihan yeri olduğunu, insan olarak her an her şeye hazır olmamız gerektiğine iman edeceğiz.
“Ölüm gelmiş cihane, baş ağrısı bahane!” demiş atalarımız.
Ölüm vakti ve saati geldiğinde her nerede olursan ol o seni bulacak ve bu dünyadaki vaktin son bulacaktır.
Acaba kendimizi ona hazırlamış ve hayatımıza buna göre yön vermiş miyiz?
Bu soruyu kendimize sık sık sormalı ve bu dünyanın geçici olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız.
Bu vesile ile ebediyete intikal etmiş tüm geçmişlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.