Kongre hükümete dönük çağrılarını içeren bir sonuç bildirgesi yayınladı.
İkinci Gazetecilere Özgürlük Kongresi, 24 Temmuz Sansürün İlk Kez Kaldırılışının 105'inci yıldönümünde ulusal ve uluslararası meslek örgütlerinin temsilcileri, hapisteki gazetecilerin aileleri, hapisten çıkan ve yargılan gazeteciler, yargılanan gazetecilerin avukatları, çeşitli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, sosyal medya temsilcileri ile çalışan gazeteciler siyasi baskılar sonucunda işten atılan gazetecilerin katılımıyla İstanbul’da toplandı.
Kongrede, basın ve ifade özgürlüğü ihlallerinin ülkede demokratikleşmeyi engelleyen etkenlerin başında geldiğine dikkat çekildi.
Medyanın görevini yapamaz hale gelmesinden dolayı halkın doğru bilgiye ulaşabilmesi ve gerçekleri öğrenmesinin engellendiği vurgulanan Kongrede, medya üzerindeki baskıların arttığına, sansür ve otosansür uygulamalarının giderek yoğunlaştığına işaret edildi.
Kongrede, halkın bilgiye ve gerçeğe ulaşabilmek için sosyal medya araçlarının kullanımına yönelmesine üzerine, siyasi iktidarın sosyal medya araçlarının da kontrol altına alınması için girişimler başlatmasından duyulan kaygı ifade edildi.
Kongrede, Türkiye'de merkez medyada üç okur temsilcisi (ombudsman) olduğundan hareketle, medyada iç denetim ve gazetecilik ilkelerinin önemine vurgu yapan okur temsilciliği kurumunun geliştirilmesinin önemi hatırlatıldı.
Kongrede, 2011 yılında toplanan ilk kongreden bu yana geçen zaman içerisinde, özellikle Gezi Parkı'nda başlayan ve tüm ülkeye yayılan barışçıl protesto gösterilerinin devam ettiği bir süreçte, Türkiye’deki demokratikleşme, özgürlük, eşitlik ve adalet mücadelesinin sadece basın özgürlüğüyle sınırlandırılamayacağı; bütün halkın ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma özgürlüğü ile temel hak ve özgürlükler mücadelesiyle bütünleştirilmesi gerektiği belirtildi.
Bütün bu hususların ışığında, İkinci Gazetecilere Özgürlük Kongresi hükümete şu çağrıları yapmayı kararlaştırdı:
"-Türkiye'nin demokratik bir hukuk devleti olabilmesi için yargının tam bağımsızlığı sağlanmalıdır.
-Türkiye'de basın özgürlüğünün önündeki tüm yasal engeller derhal kaldırılmalıdır. Türk Ceza Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve Basın Yasası uluslararası basın ve ifade özgürlüğü kriterleri temelinde yeniden ve derhal düzenlenmelidir.
-Gazetecileri mesleki faaliyetlerini yapamaz hale getiren her türlü cezai önlem AİHM kararlarına göre basın özgürlüğü ihlalidir. Bu nedenle mesleki faaliyetleri nedeniyle hapiste bulunan gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır. Gazetecilerin, iktidarı haberleri, yazıları ve konuşmalarıyla rahatsız ettikleri için terörist olmakla suçlanmalarına derhal son verilmelidir.
-Hükümet, gazetecilerin sendikal örgütlenme özgürlüğünü güvence altına almak için gerekli tüm adımları en kısa sürede atmalıdır.
-Gezi Parkı gösterileri sırasında bir kez daha görüldüğü gibi polis gazetecilerin görev yapmasını engelledi ve gazetecileri hedef aldı. Bu kesinlikle kabul edilemez bir durum ve halkın haber alma hakkına doğrudan saldırıdır. Hükümete, toplumsal olayları izleyen gazetecilerin güvenliğini sağlamak ve onlara uygun çalışma ortamını temin etmekle mükellef olduğunu hatırlatırız.
-Gezi Parkı gösterileri, hükümetin, bazı medya patronlarıyla yaptığı işbirliği ve diğer bazı medya patronları üzerindeki baskısının yayın organlarını habercilik yapamaz hale getirdiğini bir kez daha göstermiştir. Kongre, bu durumun Türkiye'de gazeteciliği kemiren otosansürün en önemli nedeni haline geldiğine dikkati çekti ve hükümeti ve patronları editoryal bağımsızlığın güvence altına alınması için gerekli adımları atmaya çağırdı.
-Sosyal medyanın özgürlüğü Türkiye'de iletişim özgürlüğünün en temel göstergelerinden biridir. İnsanların sosyal medyada dile getirdikleri görüşleri nedeniyle kovuşturmaya uğramaları kabul edilemez."Gazetecilere Özgürlük Platformu'na Kadir Gürsel seçildi.