Haber. Çetin Alpsar-16 Eylül 2010 günü Hakkari'ye 55 kilometre uzaklıktaki Durankaya ile Geçitli köyü arasındaki bölgede bir yolcu minibüsünün mayına çarpması sonucu 9 kişi ölmüş, 3 kişi de yaralanmıştı. Olayın meydana geldiği alanda yaklaşık 20 kişinin katılımı ile bir anma töreni gerçekleştirildi.
Video İzlemek İçin Tıklayın
Yaşamını yitirenlerin fotoğrafları kendileri için yapılan çeşmeye asılırken, çocuğunun hayatını kaybettiği alana giden anne Behice Erol'un yaktığı ağıtlar yürekleri parçaladı. Yaşanan olayla ilgili konuşan Baba Cahit Erol, evlatlarının geçen yıl bugün, bu saatte beraber yaptıkları kahvaltının ardından Hakkari'ye gitmek üzere yola çıktığını söyledi. Tam bir yıl geçmesine rağmen olayı yapan ya da yaptıranların hala bulunamadığını, fail veya faillerin belli olmadığını anlatan Erol, "Ne hükümet ne de PKK tarafından bana herhangi bir şey yapılmadı.
Ben bunu unutmam, bu konuyu kapatmam sonuna kadar da bu olayın peşinde olacağım. Ömür boyu bu olayın peşinde olacağım. Bu asker ya da PKK olayına benzemez, asker de benim evladım, yalnız bunlar sivildir, ailedir ve çoluk çocuktur. İçlerinde 11 aylık bebek vardı. Kim yaptıysa onu Allah'a havale ediyorum. Ben bu olayın peşini bırakmayacağım. Kime danışsam suçu bir başkasına yüklüyor. Bunu yapanın da ailesi, çoluk çocuğu vardır.
Benim yüreğim yandı. Ailemdeki herkesin psikolojisi bozulmuş. Eşim ağlamaktan bir gözünü kaybetti. Mağdur olmama rağmen kimseden herhangi bir yardım alamadım. Kimse arkamda durup da, 'Sen haklısın senin hakkını arayacağız' demedi. Hükümet ve PKK güçlerinin her şeye yeterli olduğunu söylüyorlar. Ya bu ikisi iş birliği ile bu olayı yaptı ya da failleri bulmamak için bahane arıyorlar" ifadelerini kullandı.
Yaşanan olay ve devam etmekte olan mahkeme ile ilgili konuşan Avukat Rojbin Tuğan Kalkan ise, Hakkari Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmanın görevsizlikle Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiğini ve bir yılı doldurmasına rağmen bir arpa boyu yol alınamadığını söyledi. Kalkan, "İstanbul da meydana gelen patlamanın faili 24 saat içerisinde bulunmuşken, burada bu halkın içerisinde hayatını kaybeden 9 tane sivil vatandaşın, çoluk çocuğun, aynı aileye mensup insanların failleri
konusunda arpa boyu kadar yol alınabilmiş değildir.
Yapılan soruşturmalarda cumhuriyet savcıları tarafından müvekkillere adres gösterilerek, olayın faili oldukları söylenen birtakım şahısların isimleri verilerek herhalde müvekkilin kendisinin birtakım yollara başvurması, ya da birtakım işlemleri kendi başına yapması isteniyor. Bu da enteresan bir şeydir. Bugüne kadar hiçbir soruşturmada karşılaşılmayan bir durumdur. Faili olduğu söylenen kişilerin adresi ve isimleri müvekkillere verilmiştir.
Adeta, 'Failini biz bulduk, gidin kendiniz bulun, soruşturun, hesaplaşın' denilmiştir. Türkiye'deki özelikle Doğu'daki Kürt sivil vatandaşların hakları ne yazık ki daimi arama dosyalarında askıda kalmaktadır. Bu da devletin buradaki vatandaşı ne kadar sahiplendiğini gösteriyor. Buradaki vatandaşlar daimi arama dosyalarına teslim edilmiştir. Dosyalar yıllardır takip beklemektedir. Ama ne yazık ki takipsizdirler. Devlet buradaki vatandaşına bu kadar ilgi gösteriyor. Buradaki vatandaşın canı bu kadar değerli.
İstanbul'daki vatandaşın canı daha değerli. Müvekkiller olayı sadece Allah'a havale edilmiş durumdalar. Ve içlerinin sadece biraz rahatlaması için birtakım gayretler içerisindedirler. Bu da devletin bir ayıbıdır" açıklamasını yaptı. Daha sonra kalabalık grup patlamanın olduğu yere taşıdıkları pankartlarla yürüyüş düzenledi. Patlamanın meydana geldiği yere gül bırakılırken, ölenlerin yakınları yere oturup ağladı. Tören, katılımcılara meyve suyu, kek ve şeker dağıtılması ile sona erdi.
