Hürriyet Gazetesinden Ali Dağlar'ın haberi şöyle: Türkiye'de yaklaşık 100 gazeteci yeni yıla demir parmaklıklar arkasında girerken, Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun öncülüğünde tutuklu gazetecilere gönderdiğimiz bayram tebriklerine Bitlis Cezaevi'nden mektuplu yanıt geldi. 20 aydır tutuklu bulunan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Hakkari muhabiri Hamdiye Çiftçi "Adalet Bakanlığı bizi gazeteciden saymadı" diye sitem ettiği mektubunda Hakkari'de polisin bir göstericinin bileğini bükerken fotoğrafını çektiği için tutuklandığını öne sürüyor.
Çiftçi, meslek örgütlerinin büyük tepkisini çeken New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) Türkiye'de tutuklu saydığı 8 gazeteciden biri. Adalet Bakanı CPJ'in açıklamasını fırsat bilip "Sadece 8 gazeteci tutuklu" açıklaması yaparak bir bakıma Çiftçi'nin gazeteciliğini iade etti. İşte, "Hakkari gibi feodal bir yerde kadın bir gazeteci olarak bir ilki başarmaya çalışırken, birçok olayın tanığıyken sanığı oldum. Biz yandık, siz yanmayın." diyen Çiftçi'nin şok detaylar içeren o mektubu.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ÖYLE ÇOK Kİ, HAPİSHANE KAPILARI ARDINA KADAR AÇIK
Değerli meslektaşım, insan bu mekanda sahiplenildiğini görünce gerçek bu; dayanılmaz mekana katlanma gücünü görebiliyorsun. Özellikle siz değerli meslektaşlarımızın destekleri bizim için çok önemlidir. Yaşamda sürekli olayların tanığıyken, birden tanıklıktan dolayı sanık olduğumu anlayınca neye uğradığımı şaşırdım. Bu mekanların çok haberini yapmıştım. Ama bir gün bire bir içerisine gireceğimi asla düşünmemiştim. Ne yazık ki ülkemizde basın ve ifade özgürlüğü o kadar çok ki; bütün kapılar ardına kadar açılabiliyormuş.
HABER YAPMAK SUÇSA, EVET SUÇLUYUM
Evet sevgili meslektaşım, ne yazık ki ülkemizdeki özgürlüklerden nasibimi alarak 18 aydan (20 ay) uzun bir süredir cezaevinde esaret altındayım. Hakkari'de haber takibi yaptığım için KCK operasyonu adı altında 11 kişiyle birlikte tutuklandım. 840 sayfalık iddianamede gittiğim haberlerden dolayı suçlanıyorum. Şu ana kadar 2 duruşmamız oldu, gittiğimiz gibi geri geldik.
KALEŞİMİZ YOK, KALEMİMİZ VAR
Adalet Bakanlığı cezaevinde tutuklu bulunan gazetecilerin listesini ve suçlarını yayımlayarak gazeteci olmadığımızı ilan etmişti. Ben de örgüt güdümünde yayın organlarına bilgi, belge ve materyal temin etmekten yargılanıyormuşum. Ben henüz yargılama sürecindeyken kalkıp cezamı vermiş olmaları ayrı bir konuyken, acaba bizim keleşimiz mi var diye sormak gerekiyor. Eğer haber yapmak suçsa evet ben suçluyum. Newroz'da kameralar karşısında kolu bükülen görüntüyü çektiğim için suçlu görülüyorum.
DEPREMDE KAÇARIZ DİYE DIŞARI ÇIKARILMADIK
Gerçekten artık insan ne yapacağını bilemiyor. Bu kadar kısa bir yaşamda bunları yaşamak gerçekten zor. Bitlis cezaevinde 38 kadınla beraber kalıyoruz. 23 Ekim'deki Van Depremi'nden herkes çok fazla etkilendi. Öyle bir yer ki burası, kaçma ihtimaliyle dışarı bile çıkamadık. Yani Hakkari gibi feodal bir yerde kadın bir gazeteci olarak bir ilki başarmaya çalışırken, birçok olayın tanığıyken sanığı oldum.
UZUN TUTUKLULUK, CEZADAN DAHA AĞIR
Ne yazık ki uzun tutukluluk süresi yüzünden, cezadan daha ağır koşulları yaşıyoruz. Bu mektubu erken yazmak istedim çünkü 2 aylık iletişim ve haberleşme cezamız var. Yani dünyayla bütün bağlarımız kopacak. Ne yapalım, biz yandık, siz yanmayın. Herkes birden yanabiliyor. Bu vesileyle bütünHürriyet çalışanlarına Bitlis cezaevinden sıcak selamlarımı gönderiyorum.