CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'ne değinerek, 1 Mayıs’ta Taksim'in yine yasak olduğunu ifade etti.
Kılıçdaroğlu, “Taksim'i hiç unutmadık, unutmayacağız. 1 Mayıs 1977’de Taksim’de 34 insanımız hayatını kaybetmiştir. Onları yine rahmetle ve saygıyla anıyoruz” diye konuştu.
2016’da iş kazalarında hayatını kaybeden işçilerin sayısının bin 970 olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “2017’nin ilk üç ayında hayatını kaybeden işçilerin sayısı 441. İş güvencesinin olması lazım.
İş yerinin güvenlikli olması lazım. İş kazalarında hayatını kaybeden işçilerin ailelerine sesleniyorum; sizin hakkınızı ve hukukunuzu koruyacağız. Biz alın terinden ve emekten yanayız, mazlumdan, çalışandan yana bir partiyiz” ifadelerini kullandı.
1 milyon 220 bin taşeron işçiye de seslenen Kılıçdaroğlu, “Sizin hakkınızı her yerde savunacağız. Size kadro verilinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Sizden destek istiyoruz” dedi.
15 yıldır en çok karşılaşılan sözcüğün istikrar olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “15 yıldır ne oldu? Hangi istikrar geldi bu memlekete? Kuzu eti 55 lira. Kıyma 44 lira. Sordum eskiden kaç liraydı diye. 2010’da 18 lira kıymanın kilosu şimdi 44. Asgari ücret bin 404 lira.
Açlık sınırı bin 500 liranın üstünde. Hangi istikrardan söz ediyorlar. Yoksulluğun istikrarından söz ediyorlar. Öyle bir noktaya geldik ki üreten Türkiye değil, tüketen Türkiye konumuna geldik. Dışarıdan tarım ürünü ithal eden bir Türkiye haline geldik” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, konuşmasında ithal edilen tarım ürünleriyle ilgili de bilgi verdi.
“Hangi gerekçeyle bizi denetime aldılar hiç bu sorulmuyor”
25 Nisan’ın Türkiye için bir dönüm noktası olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “25 Nisan 2017’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplandı ve Türkiye yeniden denetime alındı. Kızıyorlar neden Avrupa Konseyi bunu yaptı diye.
Batılılar bize düşman diye. Aynı Avrupa Konseyi 2004’te bizi denetim dışına çıkardığı zaman hep birlikte alkışlamıştık. Yapanlar aynı insanlar hangi gerekçeyle bizi denetime aldılar hiç bu sorulmuyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi bu kararı alırken iki temel saptama yaptı.
‘15 Temmuz 2016’da yapılan darbe girişimine karşı çıkan Türk halkını takdir ediyoruz’ diyor raporun başlangıcında söylüyor bunu.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlere IŞİD, PKK gibi terör tehditlerine atıf yapıyor Türkiye’nin vatandaşlarını ve demokratik kurumlarını koruma hakkı vardır diyor. Terörle mücadele etme hakkı vardır diyor. Sonra ne diyor? Sen bunların demokratik ölçüler içinde yapmıyorsun diyor.
Son yaşadığımız referandumdaki bütün eşitsizlikler, bütün haksızlıklar bu rapora ekleniyor. Referandumun doğru yapılmadığını, meşru bir referandum olmadığı yine bu rapora giriyor. Bunların hangisi yanlış? Hepsi doğru” açıklamasında bulundu.
“Hak, hukuk ve adalet kavramları artık Türkiye’de yoktur”
OHAL uygulamalarına değinerek, iki OHAL kararnamesinin daha yayımlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Binali Bey şöyle bir açıklama yapmıştı referandum öncesi, ‘Başkanlık referandumu öncesi OHAL kaldırılmış olacak. OHAL’de seçime gidildi dedirtmeyiz’ demişti. Tam tersi yapıldı. Her seferinde süre doldu ve uzatıldı. Yeniden süre uzatıldı.
Son yayımlanan kararnameler dahil, kamudan atılanlar; 4 bin 195 yargı mensubu, mülki idare amirleri 385 kişi, emniyet genel müdürlüğünden 20 bin 672 kişi, öğretim elemanları 5 bin 300 kişi, eğitim öğretim hizmetlerinden 33 bin 480 kişi, TSK 8 bin 830 kişi, din hizmetleri 2 bin 198 kişi, sağlık ve yardımcı sağlık hizmetleri 6 bin 784 kişi, mahalli idarelerden 2 bin 349 kişi, toplam 102 bin 319 kişi kamu görevinden sorgusuz sualsiz atıldı.
Bunların hiçbirisinin haklarını arama özgürlükleri yok. Son yayımlanan kararnameyle 1 gazete, 14 dernek, 1 dergi, 18 vakıf ve 13 özel sağlık kuruluşu kapatıldı. 609 şirket tasarruf mevduatı sigorta fonuna devredildi. En az 140 bin kişinin pasaportu iptal edildi.
Kapatılan eğitim kurumları sonucunda 130 bin kişi işsiz kaldı. Öyle bir noktaya geldik ki dijital ansiklopedinin yasaklandığı bir süreci yaşıyoruz. Hangi gerekçeyle? Son kararnameyle bir düzenleme daha yapıldı. Görevine iade edilen personelin, görev yapmadığı süre içinde uğradığı manevi zararı tazmin davası açamasın diye OHAL’e hüküm koydular.
Bir kişi hakkını arayamayacaksa orada demokrasiden söz edilebilir mi? Türkiye’de OHAL uygulamasıyla anayasa fiilen askıya alınmıştır. Türkiye’de anayasa yürürlükte değildir. Çünkü anayasa Mahkemesi ‘anayasaya aykırı bütün OHAL düzenlemelerini ben görmüyorum ve bunlara bakmayacağım’ demektedir.
Anayasanın güvence altına aldığı hiçbir hak yoktur ve söz konusu da değildir. Dikta yönetimlerinin bütün koşulları OHAL kararnameleriyle sağlanmıştır.
Hak, hukuk ve adalet kavramları artık Türkiye’de yoktur. Hukukun üstünlüğü değil, dikta yöneticilerinin egemenliği sağlanmıştır OHAL uygulamalarıyla.”