Hakkari Barosu “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü" nedeniyle yazılı bir basın açıklaması yaptı. Hakkari Barosu Başkanı Kutbettin Bayazit tarafından yapılan yazılı açıklamada İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 63. Yıldönümünde insan hakları kazanımlarının gerilediği bir dönem yaşandığı belirtilerek, “2011 yılında dünyanın bir çok yerinde geniş halk kitleleri yıllardır baskısı altında yaşadıkları anti-demokratik rejimlerden kurtulmak için sokaklara çıkarak protestolarda bulunmuştur.
Ancak devletlerin bu protestolara karşı gösterdiği tahammülsüzlük, özellikle de bölgemizde 'Arap Baharı' olarak adlandırılan gelişmeler sırasında kitle gösterilerine yönelik müdahaleler ve bastırma girişimleri sonucunda başta yaşam hakkı ve işkence olmak üzere ağır insan hakları ihlalleri yaşanmıştır.”denildi.
‘YAŞAM HAKKI İHLALLERİNDE KAYGI VERİCİ BİR ARTIŞ YAŞANDI’
2011 yılının Türkiye’de insan hakları açısından ciddi sorunların yaşandığı bir yıl olduğu belirten açıklamanın devamında şöyle denildi:
Bu yılın özellikle ikinci yarısında Kürt Sorunu bağlamında tırmanışa geçen şiddet sarmalı ve çatışmalar nedeniyle yaşam hakkı ihlallerinde kaygı verici bir artış yaşanmıştır. Bunun yanı sıra özel yetkili mahkemeler, kamuoyunu yakından meşgul eden çeşitli davalardaki adil yargılanma hakkı ihlalleri, keyfi ve uzun süren tutuklamalar, düşünce ve ifade özgürlüğü, tutuklu Avukatlar, gazeteciler ve öğrenciler gibi başlıkların 2011 yılında öne çıktığını görüyoruz.
‘KÜRT SORUNU, TERÖR VE ASAYİŞ SORUNU OLARAK NİTELENDİRİLDİ’
2011 yılında Kürt sorunu Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi genel sorununun en önemli halkası olmayı sürdürmüştür. Bu sorun, bugüne kadar terör ve asayiş sorunu olarak nitelendirilmiş ve ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal, hukuksal boyutları ihmal edilmiştir. Özellikle 2011 yılında yapılan genel seçimler sonrasında diyalog ve çözüm süreçlerinde yaşanan tıkanma, şiddet ve çatışma ortamının tırmanmasına dolayısıyla da yaşam hakkı ihlallerinde kaygı verici bir artışa yola açmıştır. Bunun yanında kadın hakları ve mülteci hakları konusunda ciddi hak ihlallerinin yaşandığı da gözlemlenmektedir.
ADİL YARGILANMA HAKKININ İHLALİ
2011 yılında öne çıkan hak ihlalinden biri de adil yargılanma hakkı ihlalidir. Özel yetkili ve görevli ağır ceza mahkemelerinin hukuka aykırı uygulamaları artarak devam etmiştir. Eski DGM'lerin devamı olan bu mahkemelerin kapatılması gerektiği açıktır. Mahkemelerce, yasada sayılan nedenlerin tekrarından ibaret, somutlaştırılmamış, bireyselleştirilmemiş genel ve soyut tutuklama gerekçeleriyle verilen tutuklama kararları, gizli tanıklıkla ilgili uygulamalar, telefon dinleme ve teknik takip uygulamaları ve adli kolluğun bulunmayışı adil yargılanma hakkı önündeki önemli engeller olarak sıralanabilir. Adil yargılama hakkı üzerindeki bu kısıtlama ve engeller artarak devam ederken, bu kez Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri yaşanmamış bir saldırı avukatlara yönelmiştir.
AVUKATLARIN TUTUKLANMASI
Ulusal ve ulusal üstü metinlerde yer alan düzenlemelere rağmen 2011 yılında Avukatlar hakkında savunma dokunulmazlığını ihlal eder biçimde birçok dava açılmıştır. Avukatlara karşı açılan davalar devam ederken son olarak, bir örgüt soruşturması kapsamına sokulmak suretiyle 42 avukatın gözaltına alınması ve 36 avukatın tutuklanması ile ihlal vahim bir boyuta ulaşmıştır.
‘İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BÜTÜN PERVASIZLIĞI İLE SÜRÜYOR’
Sonuç olarak insan hakları evrensel bildirgesinin 63. yılında dünyada ve ülkemizde insan haklarına yönelik tehditlerin ortadan kalkmadığı, insan hakları ihlallerinin bütün pervasızlığıyla sürmekte olduğu belirterek geçmiş olduğu gibi bundan sonra da insan haklarının hayata geçilmesinin takipçisi, uygulayıcısı olacağımızı belirtiyoruz. İnsan hakları dokunulamaz, devredilemez ve etlenemez bir bütündür ve evrenseldir.