Psikolog Murat Hasanoğlu, hayatın anlamı nedir? Neden yaşıyoruz? Neden buraya konduk? Beni bekleyen kaçınılmaz ölümle tahrip olmayacak herhangi bir anlam var mı hayatta? Eğer ölmeliysek,eğer hiçbir şey kalıcı değilse o halde her şeyin ne anlamı var???
Bu sorular uzayıp gider böyle… Çünkü hiçbir cevap insanı tatmin etmez. Sorular soyut olduğu gibi cevapları da soyut olur. İnsanoğlunu ancak somut deliller tatmin eder. Yoksa bu sorular hayatın her alanında her kademesinde karşımıza çıkar.
Hayatta duygusal rahatsızlıkların,çağdaş patlayışının başlıca nedeni modern insanın hayatını anlamlandırma isteğinin engellemesidir.Modern hayat,insanı hayatın gerçek anlamını veya sebebini görmekten mahrum bırakmıştır.. Oysaki hayatı anlamlandırma isteği insanın temel bir vasfıdır. Bu isteğin engellenmesi varoluş boşluğuna yol açar. İnsanı hiçlikle yoklukla yüz yüze getirir...
Evet. Yıllar geçer… İnsan tam hayatı anlıyor derken ölüme yakalanıyor. Bu seferde ölümü anlamaya zaman kalmıyor. Böylece hayatı da ölümü de anlamadan yaşıyor ve ölüyorlar. O zaman hayat nedir? diye tekrar soralım kendimize. Önümüze bir yığın hayat tanımı çıkıyor. İnsanın doğumundan ölümüne kadar geçen zaman, bireyin sevdikleriyle mutlu olduğu anlar, çok para, siyasetçilik, din adamlığı v.b sonu gelmez adamlık olarak çıkıyor karşımıza… insanın zengin yada fakir olması, maneviyat yönden huzurlu olup olmamaları v.b sebepler bireyin hayata bakış açısını etkiler… Mesela; bir fakire hayat nedir diye sorsak, bize akşam evine götüreceği bir ekmektir der. Mazluma sorsak hayatı, bize zalimlerin olmadığı bir dünyadır der. Çiftçiye sorsak; ilkbaharda bolca yağan yağmur, siyasetçiye sorsak; kendisine itiraz etmeyen uyumlu kitleler der. Bir mahkuma sorsak; bize uğruna her şeyini feda edebileceği özgür bir dünyadır der… Kısaca kime sorsak farklı bir hayat tanımı… Hepsi yalan ve hepsi doğru…
Yalan; çünkü bir tanımı yok. Herkes bulunduğu duruma göre uygun bir tanım getiriyor…
Doğru ; çünkü soyut ve herkese göre farklı bir mana ifade ediyor.
Bunlara bakarak tek bir hayatımızın olmadığı, aksine binlerce hayatımızın olduğu ortaya çıkıyor. Yani bir tane hayatımız yok, bir sürü hayatımız var. Ömrümüzün her safhasında yeni ve farklı bir hayat yaşıyoruz. Yaşadıkça öğreniyoruz. Hayatı ve bütün hayatları yaşamadan da ölüyoruz…
Ömrü boyunca hayatın anlamını soran Tolstoy, ’hayatımda vazgeçilmez olan ölümümle yok olmayacak bir anlam mevcud mudur?’ sorusunu sormayan, kendisi gibi dertleri olmayan köylülere derin bir hayranlık duyuyordu. Köylülerin, kendisinin bilmediği bir gerçeği bildiği sonucuna varmıştı. Aslında haklıydı da. Çünkü köylüler hayatın karşısında yapılabilecek en doğru şeyi yapıyorlardı. Toprağı ekip biçerek hayatın birebir içinde olmak ve kendilerini hayat ırmağının sakin akışına bırakıp , yaptıklarının anlamını hiç sorgulamıyorlardı…
İnsanoğlu, filozofların ‘kozmik bakış açısı ‘ dediği bir bakış açısına sahiptir. Yani insan kendisine dışarıdan bakar. Kendinize böyle baktığınızda ,evrenin sonsuzluğunda minik bir nokta gibi görürsünüz. Hayatınız, zaman sonsuzluğu içinde anlamını yitirir. Günlük uğraşılarınız sıradanlaşır ve ölüm ırmağının sesini duyarsınız. Kendinize dışardan baktığınızda ve bunu çok uzaktan yaptığınızda, olaylar anlamını önemini kaybetmeye başlar.
Hayata çok uzaktan bakan filozoflara örnek olarak: Tolstoy, Nietzche, Camus, Sartre, Schopenhauer gibi isimler sayılabilir. Bu filozofların ortak noktası, hayatlarının bir bölümünde aşırı karamsar olmalarıdır. Çünkü hayata fazlasıyla kozmik çerçeveden bakmışlardır. Halbuki , günlük hayatın içine girdiğinizde kozmik bakış açısından kurtulduğunuzda, ufak şeylerden keyif almaya başlarsınız. Sohbet etmekten, dolaşmaktan, yeşil otların üzerindeki hayatın sonsuz çeşitliliğinden, oltanın ucunda çırpınarak gelen balıktan, güneşin doğuşu ve batışından…..
Basit gerçeklikten kopmak için kendimize hayati yalanlardan kurulmuş bir dünya yaratmaktan başka çıkar yol yok gibi görünüyor. IrvınYalom’un dediği gibi; en büyük görevimiz, yaşamı destekleyecek kadar sağlam bir anlam icat etmek ve bu anlamı ortaya koymadaki kişisel katkımızı inkar etmektir…
İsterseniz bu meseleyi bir hikayeyle renklendirelim... ’ Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğunu takmış kafaya…
Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş... Ama aldığı cevaplarda ona yetmemiş. fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş… Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş. Köy, kasaba, ülke dolaşmış bu arada zamanda durmuyor tabiki...
Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona -şu karşıki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar! İstersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir. " demişler… Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne olduğunu sormuş. Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor demiş... Adam kabul etmiş.
Bilge, bir çay kasığı vermiş adamın eline ve içinede silme bir şekilde zeytinyağ doldurmuş. Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel …
Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin.
Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı?
Adam şaşkın. Ama demiş, ben kaşıktan başka bir yere bakmadım ki...
Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş bilge...
Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş, muhteşem bir bahçedeymiş çünkü.
Geri geldiğinde bilge, adama bahçe nasıldı diye sormuş…
Adam gördüğü güzellikler karşısında büyülendiğini anlatmış.
Bilge gülümsemiş, ama kaşıkta hiç yağ kalmamış demiş ve eklemiş :"hayat senin bakışınla anlam kazanır, ya sadece bir noktayı görürsün, hayatın akıp gider sen farkına varmazsın. Yada görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır... "
"hayatının anlamı senin bakışlarında gizlidir."
Doğrudur… hayatın anlamı bakışlarımızda gizlidir. Doğru olan hayata anlam ararken hayatı en güzel şekilde yaşayabilmektir… Ölene kadar hayata anlam arayan Nietzche’nin dediği gibi ; niçin yaşadığını bilen,her nasıl olursa olsun yaşamaya tahammül eder... Evet, hayatı nasıl yaşarsak,nasıl doldurursak hayatın anlamı da o doğrultuda olur. Bir şeye anlam kazandırabilmek için önce onu yaşamak lazım. Tıpkı hayat gibi…