Rıha, AKP iktidarının TOKİ ile kendisine bağlı zenginler kulübü yaratmayı hedeflediğine dikkat çekti. KCK Ekoloji Ve Yerel Yönetimler Komite üyesi Zafer Rıha, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra daha görünür hale gelen ihale rantı tartışmalarının merkezindeki Toplu Konut İdaresi’yle (TOKİ) AKP’nin büyük bir rant alanı açtığını ve kendisine yakın kesimleri palazlandırdığını söylüyor.
Kentsel dönüşüm projelerinin, kent mimarisinde restorasyon ve kamusal alanların düzenlenmesinin yeni gündeme giren bir konu olmadığını, 1900’lerin başlarında kapitalist sistemin tüm dünyada kurumlaşmasıyla gündeme giren bir konu olduğunu söyleyen Zafer Rıha, sorunun kaynağında yatan nedenin sistemin kentleri ve kentlerin çevreleriyle olan ilişkilerini kapitalist mantıkla ele alması olduğunu söyledi.
İKTİSADİ BİR BİRİM OLARAK KENT
“1960’larda çevre dostu ve endüstriyalizm karşıtı hareketlerin gelişmesi bir bütün olarak çevre, toplum, kent ve birey konularında çeşitli sorulara cevapların aranmasını sağladı” diyen Zafer Rıha, tüm bunların kent ve kentlilik hakkında genel bir düşünceye yol açtığını fakat köklü bir çözüm olanağı, örgütlülüğü ve araçlarına sahip olmadığı için ciddi sonuçlar vermediğini söyledi. Rıha, “Kapitalizm, kentsel dönüşüm alanlarını iktisadi birim olarak ele aldı. Bunun sonucu olarak 1970’lerden sonra hem Türkiye hem de dünya gündeminde kentsel dönüşüm denilen projeler yer almaya başladı.”diye konuştu.
KENTSEL DÖNÜŞÜM SERMAYENİN YENİDEN ÖRGÜTLENDİRİLMESİDİR
Kentsel dönüşüm ile sermaye arasındaki güçlü bağa dikkat çeken Rıha, kentsel dönüşümün aslında sermayenin yeniden örgütlenmesi ile ilgili olduğunu kaydetti. 1970’lerde başlayan finans kapitalin paranın para kazandırdığı, paranın esas iktidar olduğu aşama olduğunu dile getiren Rıha, bunun kente yansımasını ise şöyle anlattı: “Vurgunculuk, borsa ve bunların sağladıkları ekonomik imkânlar vardır. Bu aşama kentlerde de kendine göre bir model uygulamaya başlandı. Modelde sanayi geri plana atılarak, özelleştirmelerle kamu arazileri ve araçları sermaye kesimlerine açıldı. Hizmet sektörü daha çok ön plana çıkarıldı. Kentsel dönüşüm projesi bu biçimiyle hayata geçti.”
AKP'NİN KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ
Zafer Rıha, kentsel dönüşüm projesinin 2003 yılında AKP iktidarı tarafından uygulanmaya başlandığını söyleyerek “Kentsel dönüşüm AKP’nin eseridir” dedi. Uygulamaya göre hedeflenenin sadece İstanbul’da 800 bin ev ve 5 milyon insanın yaşadığı alanı dönüşüme uğratmak olduğunu kaydeden Rıha, şu şekilde devam etti: “Bu da yüz milyarlarca dolarlık rant ve beş milyon insanın kendi yaşam alanından kopması demektir. Bunun iki boyutu vardır. İlk boyutu sermaye kesimi boyutudur. Diğer boyutu ise yaşam alanından koparılan halkın durumudur.”
TOKİ'DE KAYSERİ-KONYA SERMAYESİ
Sermaye kesimlerinin bu projeyle yüz milyarlarca dolarlık kazanç elde edeceğini ifade eden KCK Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komite üyesi Zafer Rıha, şunlara dikkat çekti: “İktidardaki güçler bu kazancı kendilerine yakın olanlara vereceklerdir. Cumhurbaşkanlığının görevlendirilmesiyle Devlet Denetleme Kurulunun 2003’teki uygulamalara dair bir raporu vardır. Bu rapora göre ihaleye girenler arasından seçilenler AKP’ye yakın isimlerdir. TOKİ burada devreye giriyor.”
AKP ile cemaatin TOKİ eliyle kendi orta burjuvazisini yaratma çabası içerisinde olduğunu ifade eden Rıha, şöyle devam etti: “Bu rapora göre ihaleleri alan kişiler AKP milletvekillerinin önerdiği ya da doğrudan cemaatle ilişkili isimlerdir. Eskiden İstanbul kaynaklı sermaye çevresi varken AKP iktidarı döneminde Kayseri- Konya merkezli bir sermaye çevresi oluşturuldu. Bu sermaye grubunun beslendiği ana kaynaklar imar, inşaat ve hizmet sektörüdür.”
İSKAN KANUNU VE KÖY BOŞALTMALAR
Kürdistan’da da uygulanan kentsel dönüşüm projesinin bütün Kürdistan arazisini kapsadığını belirten Rıha,“Kürdistan’da 1920’lerden itibaren önce iskân kanunu daha sonra olağanüstü yasalar, 1990’lardan sonra köy boşaltmalarla ve köylerden göçen insanların yerleştiği mahalleleri, kentsel dönüşüm uygulamalarına tabi tutarak proje gerçekleştirilmiştir. Yine HES’ler ve barajlar dizayn ederek bir bütün olarak Kürdistan topraklarını ve Kürt toplumunun yaşadığı mekânları, iktidar ve sermaye odakları çıkarlarına göre tahrip etmek istiyor. Doksan yıldır Kürdistan halkı ve coğrafyası bu uygulamalara maruz kalıyor" diye konuştu.
KENTSEL DÖNÜŞÜM TOPLUMUN TEKTİPLEŞTİRİLMESİDİR
İnsanların yaşadıkları coğrafyaya benzediklerini ifade eden Zafer Rıha, şöyle konuştu: “Dağ insanı, çöl insanı, nehir ve ova insanlarının hepsi farklı karakter özellikleri taşır. Bu özellikler ancak doğal yaşam alanlarında sürdürülebilir. Köyden kente göçüp kentlerde 90 metre karelik hücrelere konulan bu insanlar kendi özelliklerinden tamamen koparlar. Böylece homojen bir toplum yaratılmış olur.
Aslında kentsel dönüşüm projesi altında uygulanan politikalar toplumun tek tipleştirilmesi, homojenleştirilmesi çabasıdır. Bu mimariyle ilgili bir durum değildir. Mimari boyutu en son ortaya çıkan durumdur. Fakat bununla birlikte toplum bir bütün olarak tahrip ediliyor. Tarihi ve kültür doku, sosyal ilişkiler ve insan-doğa ilişkileri tahrip ediliyor. Kentsel dönüşüm aslında insanların doğal yaşam alanlarından koparılarak kapitalist modernitenin hücrelerine konulmasıdır. Dolayısıyla sorun sadece mimari değil ideolojik, ekolojik, ekonomik, tarihi ve kültürel bir sorundur. Sorunu bu kapsamda ele aldığımızda çözüm bulabiliriz."
KENTSEL DÖNÜŞÜM KOMŞULUĞU BİTİRİR
Kentsel dönüşümle şehirlerde yaratılacak toplumsal ilişkilere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan KCK Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komite üyesi, şunları söyledi: “Amed’ in, Kayapınar ve Suriçi ilçelerinde yapılan anketlerde ‘zor bir zamanınızda kimi çağırırsınız’ sorusuna Kayapınar ilçesi sakinlerinin büyük çoğunluğu ‘komşumu’ yanıtını verirken; Suriçi’nde ise ‘akrabamı’ cevabı veriliyor. Çünkü Kayapınar’da komşuluk ilişkileri güçlüyken, Suriçi’nde ise akrabalık bağları güçlüdür. Türkiye metropollerinde ise insanlar arayacak kimseyi bulamıyor. Metropoller insanları yalnızlaştırmıştır. Kentsel dönüşüm politikalarının temel amacı da tam olarak budur. Kapitalizm; toplumsal ahlakın, toplumsal dayanışmanın üst düzeyde tutulduğu, bireylerin çevresiyle ilişkilerinin güçlü olduğu alanlara sızamaz. Bu yerlere sızması için bu alanları tahrip etmesi gerekiyor. Kürdistan’da yapılan tahribatın amacı da kapitalizmin Kürdistan’a hâkim olmasını sağlamaktır. Kentsel dönüşüm projeleri, HES’ler ve barajlar bu amaçla yapılıyor."
BU PROJE ASLINDA TOPLUM KIRIMDIR
Türkiye-AB ortaklık müzakerelerinde kırsal nüfusun azaltılmasının hedeflendiğine dikkat çeken Zafer Rıha, şu şekilde konuştu: “Şehirlerde kendi kültüründen, tarihi ilişkilerinden koparak kapitalist modernitenin ilişkileri içerisine gireceklerdir. Bu kapitalizmin işleyen motorlarına yeni kan, yeni işçiler, yeni işsizler demektir. Aynı zamanda onların boşalttığı yerler kapitalizme yeni sermaye alanları olarak açılacaktır. Avrupa birliğine girme şartlarını yerine getirme çerçevesinde devletin hazırladığı kentsel dönüşüm projesi aslında toplum kırımıdır. Bu proje devlet politikalarında açıkça planlanmıştır.”
SONUÇLARINI GÖRMEK İSTEYENLER HAİTİ'YE BAKSIN
Kentsel dönüşüm projesinin nasıl bir ekolojik yıkıma yol açtığını görmek isteyenlerin Haiti’nin son altmış yıllık durumuna bakmasının yeterli olacağını söyleyen Komite üyesi Rıha, “Haiti’ye kapitalist şirketler 1950’de girdi. Bu şirketler kar hırsı yüzünden toprağın kaldıramayacağı kadar kahve ve keten üretimi gerçekleştirdiler. Bir süre sonra toprak çoraklaştı, bitki örtüsü ve üzerinde yaşayan canlılar öldü. Haiti dünyanın en güzel coğrafyalarından birisi iken şimdi doğa sorunlarıyla uğraşmakta. Kapitalist tekeller milyarlarca dolarlık kazanç elde ettiler ancak Haiti dünyanın en yoksul ülkelerinden biri haline geldi” dedi.
KAPİTALİZM GÖLGESİNİ SATAMADIĞI AĞACI KESER
Kapitalizmin bir pazarlama sistemi olduğunu belirten Rıha, “Kentsel dönüşümle doğa pazarlanmak isteniyor. Amaç gölgesini satamadığı ağacı kesip yerine büyük binalar dikmektir. Kapitalist şehirlerin hiçbirinde toplum doğa ile uyumlu yaşamamaktadır. Kapitalist kentlerde çevre uyumlu bir yaşamdan söz edilemez.” diyerek devamla şunları söyledi: “Şehrin lağım suları ya nehirlere ya da denize akar. Çöpler, tıbbi ve diğer atıklar tarım arazilerine atılır. Bu da çevrenin kirlenmesine, doğanın dengesinin bozulmasına, suların kirlenmesine ve insanların hastalanmasına neden olur. Sonuçta birinci ve ikinci doğa da bundan zarar görür. Bir şehre girdiğiniz zaman soluyacağınız bir temiz hava bulmak çok zordur. Tarım alanları ölüdür.”
DİCLE VADİSİ PROJESİYLE KÜRDİSTAN TARİHİ YOK EDİLMEK İSTENİYOR
Amed’deki Dicle Vadisi Projesine ve Mersin-Akdeniz’deki kentsel dönüşüm projelerine halk tarafından büyük tepki gösterildiğini belirten Rıha, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu hareketimizin yarattığı bilinçle ilgilidir. Kürtlerin tarihleriyle olan bağlantısını koparmak istiyorlar. Suriçi’nde diyelim ki kentsel dönüşüm projesi uygulandı. Amed- Suriçi Hurilerden günümüze devam eden 5-6 bin yıllık bir tarihtir. Bu tarihin içinde imparatorluk, kölelik, feodalizm, Zerdüştlük, İslamiyet, Yezidilik daha sonraları farklı dinsel gruplar, ekonomik, sosyal gruplar vardır. Bunların hepsi Suriçi’nde bir psikoloji, sosyal ilişki biçimi yaratmıştır. Kentsel dönüşüm bir bütünen bu tarihi ve toplumsallığı yok etmeyi hedefliyor."
TOPLUM KENTSEL DÖNÜŞÜME HAYIR DEMELİ
Gelişen tepkilerin halkın doğal yaşam alanlarını sahiplenme tavrı olduğunu dile getiren Rıha, “Halkımızın direnişiyle bu planlamaların durdurulması umut veren gelişmelerdir" dedi ve ekledi: "Halkın bu direnişi aynı zamanda doğal yaşam alanından kopmak istemediğini göstermektedir. Toplumsal ilişkilerini sürdürmedeki ısrarıdır.”
Zafer Rıha, “Toplumun değerlerini yok etmek isteyen bu projelere karşı tepkilerin yaygınlaştırılması gerekiyor. Bu projelerle değiştirilen toplumsal ilişkiler, tarih ve kültürdür. Bu projeye karşı bütün halklar başkaldırmalıdır. Aksi halde herkes bundan zarar görecektir” şeklinde konuştu.
TÜKETİME DEĞİL ÜRETİME DAYALI KENTLEŞME MODELİ
Toplumun tahrip olan dokusunu onararak, var olan değerlerini, dayanışma ruhunu açığa çıkarma ve toplumun doğa karşısındaki sorumluluğunu arttırma gerekliliğine dikkat çeken Rıha, tüketime değil üretime dayalı bir kentleşme modelinin esas alınması gerektiğini söyledi.
KCK'NİN ALTERNATİF PROJESİ: EKOLOJİK KENTLER
KCK olarak kentlerde gelişen toplumsal ve ekolojik yıkıma karşı ekolojik kent projelerinin olduğunu ve kanserleşen kentlerin bu proje ile sağlıklı bir kent olabileceğini kaydeden KCK Ekoloji Ve Yerel Yönetim Komite üyesi Zafer Rıha, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Ekolojik kentler, şehir toplumu ile doğanın birlikte ve uyumlu bir şekilde yaşamasını esas alır.
Ekolojik kentlerde yaşayanlar doğa ile yararlı birlikteliği esas alır. Kır ve kent arasındaki dengenin sağlanması esas alınır. Kürdistan’ı ele aldığımızda halkın yarısı köylerde yarısı şehirlerde yaşamaktadır. Yerel yönetimlerin, kır ve kent dengesini koruyup kentlere öncelik veren yaklaşımlardan kaçınmaları gerekiyor. Kırdaki nüfusu, bu insanların imkânlarını arttırmayı hedefleyen kır ve kent arasındaki ekonomik dengeyi sağlayan uygulamalara başvurmalıyız.” Kaynak (anf)