Kızılkaya,”Jandarmaların elbiseleri Hakiydi ve bizdeki öncekilerin jandarmaya ait çok korkunç hikayeleri vardır.
Onlara Geronun adamları diyorlardı yani sağırın adamları o zamanlar İsmet Önünü dönemi idi 1930’lu yıllar. Çünkü o zamanlar orada geçen jandarmanın yaptığı ilk şey yakaladıkları ilk köylüye katır muamelesi yapıyorlardı yani kendi yüklerini taşıtmak idi.
O zamanlar jandarma köye gelmeden öne jandarmalar haber getirirdi. Erkekler gidip köyün dışına saklanırlardı sadece kadınlar kalırdı.
Kadınlar Türkçe bilmiyorlardı onların içinde bir tek kadın vardı Türkçe’yi tekerleme ile bilen o da benim Çavşin teyzem idi. Mavi gözlü değildi ama mavi gözlü idi adı. O bir tekerleme öğrenmişti.
Daha doğrusu yapmıştı o da bize öğretmişti. Gel (vere), Git (here), Eşek (kera), kapı (dere) böyle uzayıp gidiyordu Türkçe Kürtçe sözlük. Bizde köyün dışında erkekler köy dışında kayboldukları için jandarmanın karşılama işi bize düştü.
1968 yılında oraya düştüm ve hayatım orada karardı. Çünkü orada okul yoktu. “O gün ben dedim ki Allah’a sen mademki sen büyük bir yaratansın bu kadar şefkatlisin sen neden bana demedin.
Kürtçe’nin dışında başka bir dilde var Türkçe sen bütün şefkatinle neden onu bana öğretmedin dedim. Haber: Feyzullah Taş