Süreçle birlikte, 36 kişinin mayın patlamasına maruz kaldığı ve bunlardan 7’sinin hayatını kaybedip, 29’unun yaralanarak, çeşitli uzuvlarını kaybettiği Türkiye’de, halen toprağa gömülü bulunan 1 milyon 3 bin 943 mayın, yaşamları tehdit ediyor.
Mayınsız Bir Türkiye Girişimi Sözcüsü Müteber Öğreten, son 30 yılın en “barışçıl” yıllarının yaşandığı Türkiye’de, mayınların temizlenmesinin aciliyet gerektirdiğine dikkat çekti. Çözüm süreci ile birlikte, çatışmaların yaşanmadığı ve ellerin tetiklerden çekildiği Türkiye’de, mayınlar can almayı sürdürüyor.
Süreç, her ne kadar Doğu ve Güneydoğu’ya huzur getirse de, daha önceden toprağa gömülen mayınların zaman zaman infilak etmesi huzursuzluğa neden oluyor. Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin, Tunceli, Bingöl, Bitlis, Ardahan, Hakkari, Şırnak, Van, Kars, Iğdır, Ağrı, Gaziantep ve Hatay ile sınır bölgelerinde 3 bin 174 mayınlı arazi bulunuyor.
Bu araziler, 214 milyon 732 bin 127 metrekarelik bir alanı kapsarken, arazilerde halen 1 milyon 3 bin 943 mayın toprağa gömülü halde bulunuyor. Mayınların temizlenmesi için 2003 yılında Ottowa sözleşmesine taraf olan Türkiye, geçen 11 yılda bu konuda ciddi çaba gösteremedi.
Sadece Türkiye’nin sözleşmeye taraf olduğu tarihten 2012 yılına kadar 260 asker ve 56 sivilin mayınlar yüzünden hayatını kaybetti, 622 asker ile 112 sivil de yaralandı. Mayınlar, ellerin tetiklerden çekildiği “çözüm süreci”nde de can almaya devam etti. Son iki yılda resmi olmayan rakamlara göre en az 36 kişi mayın patlamalarına maruz kaldı. Bunlardan 7’si hayatını kaybetti, 29’u da yaralanarak, çeşitli uzuvlarını kaybetti.
“KARA MAYINLARI SİNSİLİĞİNİ GÖSTERMEYİ SÜRDÜRÜYOR”
Mayınsız Bir Türkiye Girişimi Sözcüsü Müteber Öğreten, Türkiye’nin son 30 yılın en “barışçıl” yıllarını yaşadığına dikkat çekerek, artık bölgeden operasyon ve çatışma haberlerinin gelmediğini ve bunlara bağlı ölümlerin yaşanmadığını vurguladı. Annelerin gözyaşları süreç sayesinde biraz olsun dindiğine işaret eden Öğreten, “Ama coğrafyamızda ne yazık ki savaş devam ediyor.
Hemen sınırımızda insanlar savaş nedeniyle yurtlarını terk etmek zorunda kalıyor. Ve terk edenler en yakın ülke olan Suriye sınırımızdan Türkiye’deki akrabalarının yanına geçmeye başladılar. Yaşamlarını kurtarmak için savaştan kaçtılar ancak mayınlara yakalandılar. Sığınmacıların yanı sıra Türkiye’de yaşayan birçok insan da halen mayınlar yüzünden ya yaşamını yitiriyor ya da uzuvlarını kaybediyor. Kara mayınları sinsiliğini göstermeye devam ediyor.
Türkiye’de halen 1 milyon 3 bin 943 kara mayını toprağa gömülü halde bulunuyor ve her anımız risk altında. Bu da en az 1 milyon 3 bin 943 kişinin yaşamının tehlikede olduğu anlamına geliyor. Mayınlar temizlenmedikçe öldürmeye ve yaralamaya devam eden silahlar. Onların bu yanı somut biçimde insanların sınır geçişlerindeki olaylarda gördük. 1955 döşenmiş mayınlardı. Son 10 yıldır burada hiçbir vaka yaşanmazken, sınır geçişi nedeniyle savaştan kaçan insanlar bu mayınlara basarak zarar gördüler” dedi.
“HALEN TEK BİR ADIM DAHİ ATILMIŞ DEĞİL”
Bu nedenle kara mayınlarının temizlenmesi ve imhasının kendini bir kez daha ortaya çıkardığına vurgu yapan Öğreten, “Türkiye mayınları temizlemek için 8 yıllık uzatma talebinde bulunmuştu. Bu 8 yılın 1 yılını daha neredeyse geride bırakırken ne yazık ki mayın temizliği konusunda halen tek bir adım daha atılmış değil” diye konuştu.
“MAYIN MERKEZİ’NE İLİŞKİN TASARI ÖNEMLİ”
Kasım ayı başlarında Milli Savunma Bakanlığı’nın Meclis Başkanlığı’na gönderdiği Milli Mayın Merkezi kurulmasına ilişkin yasa tasarısının önemli bir gelişme olduğuna işaret eden Öğreten, şunları kaydetti:
“Çünkü mayın merkezi, mayın temizliğinden, mayın kurbanlarına yardıma kadar uzanan pek çok çalışmayı bünyesinde toparlayan bir merkezdir. Umarım bu merkezde mayın mağdurları da kendilerini temsil edebilirler. Çünkü alınacak bütün kararlar ve yapılacak bütün uygulamalar tek bir amaca yönelik olacak.
Artık mayın vakalarının yaşanmaması var olan mayın kurbanlarının da topluma yeniden kazandırılması amaçlanacak. Amaç bu olunca mağdurların bu kurumda temsiliyetlerinin önemi kendiliğinden ortaya çıkar. Bir an önce çalışmalar başlamalı. Çünkü hepimizin bildiği gibi Türkiye’nin bu sözleşmeyi imzalamasının üzerinden 11 yıl geçti. Bu 11 yılı telafi edici çalışmalar ve önlemler alınmalı, artık beklemeye tahammül yok”. İHA