22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Ankara13°C

BDP'YE DARGIN HAKKARİ'Lİ KALMAMALI

BDP'ye dargın Hakkari'li kalmamalı

Çiya Berçelan/ Yazdı "Hepimiz Hakkari'mizin ve Bölgemizin yakın tarihinin canlı tanıklarıyız. Sizlere yakıcı acıları hatırlatmak değil amacım, ancak derlenip toparlanmak adına kısaca bir-iki hatırlatma yapmak istiyorum"

17 Mart 2014 Pazartesi 17:19

1980 sonbaharı öğretmen, öğrenci, Esnaf, köylü yüzlerce, binlerce Hakkarili gözaltına alınmış, Kurumlarda tutulacak koyacak, kilit altına alacak yer dahi kalmamıştı. O aydın insanlar, hemşehrilerimiz inandıkları özgürlük ve demokratik değerler için hem fiziki, hem psikolojik, hem maddi hem de manevi çok ağır bedeller ödedi.

nevruz-2.jpg

1985 yılı sonu, kışın dondurucu soğuğu altında Jandarma Alayında onlarca Üniversiteli gencimiz yüzlerce Hakkarili ile birlikte karanlık dehlizlerde, ağır fiziki işkenceler altında onurlarını koruma ve yaşama mücadelesi veriyordu. Bunların ortak noktası özgür ve demokratik bir geleceğe olan inançları ve bu uğurda verdikleri mücadeleydi.

Baskıların doruğa çıktığı, vahşete döndüğü dönemlerin tek tesellisi ''direnmek yaşama, teslimiyet ihanete, ölüme götürür'' şiarı ve duruşuydu. Kürdistan halkları ve Hakkari halkı, genci, kadını, yaşlısı bu duruşun verdiği özgüven, inanç ve güçle bugünleri yarattı. Bugünleri yaratan halk gücünün siyasal olarak da kurumlaşarak varmak istediği hedef kuşkusuz özgür ve demokratik bir gelecekti.

Kürdistan halkları ve Hakkari halkı özgürlük ve demokrasi mücadelesinde bu hedefe doğru ilerken katı ulusçu, ırkçı egemen sistem boş mu duracaktı. Elbette boş duramazdı, geçmişte halkı şiddet ve baskı ile sindirmek, güç ve takatten düşürmek, özgürlük ve demokrasi talebini zayıflatmak ve hatta ortadan kaldırmak için her türlü şiddet kullanırken, günümüzde çeşitli nedenlerle şiddetle yok etmeyi saklama zorunluluğu doğmuştur.

Sistem eski politikalarını sürdüremez noktaya gelmiş ise halkımızın ''direnmek yaşama, teslmiyet ihanete, ölüme götürür'' kararlı duruşunun etkisi büyüktür. Bununla birlikte uluslara arası güçlerin beklentileri de evrensel değerlerdeki değişim beklentileri etkili olmuştur.

Sistem eski politikalarını sürdüremiyorsa, yerine ne koymuş, yoksa herşeyden vaz mı geçmiştir. Yani halkımızın özgürlük ve demokrasi talebine henüz somut bir karşılık vermediğine göre neyi hedeflemektedir. Burada can alıcı bir soru sormak istiyorum; Sistem hangi yöntem ile ne yapmak istiyor?

Siz Hakkarili hemşehrilerim bu sorunun cevabını verebildiğiniz zaman, bugün ve gelecek ile ilgili kararınızı daha net ve doğru verebilirsiniz. Benim aklıma gelen en makul, mantıklı, yakın tarihlerden çıkardığımız derslerden gördüğüm kadarı ile net olarak diyebilirim ki bizleri bölmeyi, parçalamayı, birbirine düşürmeyi elde ettiği kurumları kayıp etmemizi hedefliyor.

Bunun için ne yapabilir? Osmanlı'da oyun çoktur, der büyüklerimiz ve Kurt gibi uluyarak Kurt'a yaklaşmak, avına yakınlaşmak aklıma ilk gelenlerdir. Adamlarını kurumlarımızın içine yerleştirerek o kurumlarımızı halkımızdan koparmaya çalışabilirler.

Halkımızın kazanımları olan Kurumlar ile halkı karşı karşıya getirmeye çalıştılar.

Toplumun ve kurumların içine Aşiretçilik algısını diri tutmak için özel çabalar içinde oldular

Olur olmaz zamanlarda ve disiplinsiz biçimde huzursuzluğu ve başı bozuk bir algı oluşturmaya çalıştılar. Esnafımızı, İşadamlarımızı, Aydınlarımızı maddi, manevi ve sosyolojik olarak zarara uğamasını sağlayacak yolları denediler.

Katı ulusçu sistem bunları yaptırırken doğrudan doğruya kendisi görünür yerde durmaz. Bunlar için toplumdaki işbirlkçilerini kullanır, halkımızın kazanımları olan kurumların içine yerleştirdiği, gençlikte ve diğer sosyal ve siyasal aktivitesi yüksek merkezlerde konumlandırdığı, oluşturduğu politikalarla süreci yönetiyor.

Yakın zamanlarda Hakkari'li hemşehrilerimizin başına bunların tümü ve daha fazlası getirildi. Bunlar yaşanırken, olumsuzluklar ayyuka çıkarken herkes kendi tarafında, cephesinde suçlu aramaya başladı. Uzaktan izlemeye çalışıyor, halkı anlamaya, sürecin analizini yapmaya, sonuçlarını halkımız açısından ortaya çıkarmaya çalışıyorum.

Ortaya çıkan durumun analizine göre görünen olumsuzlukların ana nedeni sistemin politikaları olduğunu unutmamalıyız. Bunlar halkımızı süreçten koparmaya çalıştılar, kapalı kapıların ardında karanlık içlere imza attılar. Bilinmesi gerekiyor ki halkımızın yüzüne kapıyı kim kapatıyorsa oluşturmayı hedefledikleri karanlık sürecin içinde yer alıyor.

Asıl üzerinde durmamız gereken konuya yeni geliyorum. Yukarıdaki tespitler ışığında BDP kurumsal olarak halkımızın ağır bedellerle yarattığı yüce bir değerdir. Mevcut sistem zaten BDP'nin kurumsal olarak ağır bir darbe almasını hedefliyor. Buna bir çok yönden zemin hazırlayanları şimdi hayal kırıklığına uğratma zamanıdır. Hakkari halkı canı ve malı ile yarattığı, bana göre en kutsal değerlerin başında gelen siyasal kurumu BDP'de kenetlenme zamanıdır.

Yaşlısı, genci, çocuğu, kadını herkes şunu demeli ''can, mal, emek verdik'' bu uğurda, çakallara, karanlık güçlere, Aşiretçi zayıflıklara asla kurban etmemeliyiz. Biz halkız, biz Ortadoğunun en güçlü halkıyız, köle olarak kalmamızı isteyenleri hayal kırıklığına uğratalım.

Kapalı kapılar ardında canımızla, malımızla yarattığımız değerleri pazarda satılmasına asla müsaade etmeyiz. Sanmayın jki kim olduğunuzu bilmiyoruz, sizi tanıyoruz, sizleri biliyoruz, hangi ünvanın ardına saklanırsanız saklanın söküp ortaya çıkaracağız. Sizi halkımıza teşir edeceğiz ve halkımızın birliğini, geleceğini kardeşlik şiarı ile birleştirerek, geleceğe daha güçlü ilerleyeceğiz.

Şimdi BDP'DE birleşme, bütünleşme zamanı, Küskün kalmamalı, o kurumlar bizim, emeğimizle, en yüce değerlerimizi uğrunda vererek kazandığımız kurumlardır. Yeri geldiğinde olumsuzluklara ses veremediğimize yanarsak bile artık ses verme zamanıdır. Artık kazanımlarımıza, kurumlarımıza, değerlerimize sahip çıkma ve kenetlenme zamanıdır.

Yorumlar
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.