HAKKARİ'DE "KADIN ŞİDDETİNE" KARŞI YÜRÜYÜŞ DÜZENLENDİ
Hakkari Belediyesi Binevş Kadın Merkezi ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ulusal Mücadele Günü’ dolayısıyla yürüyüş ve basın açıklaması düzenledi.
25 Kasım 2015 Çarşamba 14:11
Bulvar Caddesi üzerinde bulunan Belediye binası önünde başlayan yürüyüşe Belediye eş başkan vekili Fatma Yıldız, DBP, HDP, STK temsilcileri ile çok sayıda kadın katıldı.
Ellerinde değişik pankarlarla yürüyüşe geçen kadınlar Cumhuriyet Caddesi üzerinden basın açıklamasının yapılacağı Bulvar Caddesi üzerindeki Bınevş Kadın Merkezi önünde yürüyüşlerine son verdi.
Burada basın açıklamasını okuyan Binevş Kadın Merkezi Sosyoloğu Özgül Doğan. Kadına yönelik şiddetin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, öncelikle devletin ve siyasal iktidarların ilgili tüm kurumlarıyla sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söyledi.
Doğan,” 25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden üç kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Terasa Mirabel kardeşler diktatörlük tarafından tecavüz edilerek katledildi. Patria, 1960 Haziran ayında diktatörlük karşıtı en büyük hareket olan Clandestina’yı kurdu.
Diğer iki kız kardeş de ona katıldı. Mücadeleden ötürü hareketin sembolü haline geldiler. 1960 Kasım ayı başında Trujillo diktatörlüğü Mirabel kardeşlerin kendileri için en büyük tehlikelerden biri olduğunu açıkladılar. Ardından 25 Kasım’da 3 kız kardeş tecavüz edilip katledildi.
Diktatörlük onların trafik kazasında öldüğünü açıkladı. Daha sonra 1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım, Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kabul edildi.
Dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve kadının bedeni, kimliği ve emeği üzerindeki baskı her geçen gün artmaktadır. Savaşlar, işgaller, ağır ekonomik bunalımlar ve yoksulluk biz kadınları şiddetin pençesine daha fazla itmektedir.
Şiddete karşı sessiz kalınınca daha çok kadının namus cinayetine kurban gideceğini, şiddete, eve kapatılmaya ve tecavüze daha çok maruz kalacaklarını bilmemiz gerekir. Baskının olduğu her yerde isyan etmek meşrudur. Sustukça sıranın bir gün herkese geleceği unutulmamalıdır.
Onaylanması ya da meşrulaştırılmasına seyirci kalınması beklenmemelidir. Türkiye’de ve dünyada her gün şiddet mağduru olan kadınlar cinayete kurban gitmekte, tecavüze uğramakta ve yüzyıllardır aile içi şiddete maruz kalmaya devam etmektedirler.
Aynı zamanda Dünyanın birçok yerinde işgaller ve ambargolar nedeniyle yüz binlerce kadın ve çocuk katledilmektedir. 2014 yılının başından bu yana ülkemizde 240 kadın erkek şiddeti ile öldürülmüş; çok sayıda kadın iş yerlerinde, evlerinde, sokaklarda erkek şiddetinin farklı biçimlerine maruz kalmıştır.
Çocuk istismarı son derece korkunç boyutlara ulaşmış ve nefret cinayetleri yaygınlaşmıştır. Namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları, işkence medyada magazinleştirilerek sunulmaktadır.
Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanarak; fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hakkedip hakketmediği tartışılarak, kurbanlar suçlanmaktadır.
Asıl acı olan şey ise yaşanılan şiddetin magazinleştirilerek halkın gözüne sokarcasına verilmesidir. Kimi zaman da hak etmiştir mantığıyla meşrulaştırılan programlar izleniyor, izlettiriliyor. Dünyanın her yerinde yaşayan kadınlar olarak kimimiz sözlü, kimimiz fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyoruz.
Şiddet ne renk ne dil ne etnik kimlik ne de sosyal statü dinlemeden devam ediyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için bütün demokratik kitle örgütlerinde, partilerde, örgütlenmenin ve dayanışmanın olduğu her alanda kadının da örgütlenmesi oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki kadınlar toplumların aynasıdır. Kadın özgürleştikçe insanlık da o ölçüde özgürleşecektir.
Kadına yönelik şiddetin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, öncelikle devletin ve siyasal iktidarların ilgili tüm kurumlarıyla sorumluluk üstlenmesi, ilgili tüm sivil ve resmi kuruluşlarla işbirliği yaparak, yaşamsal öneme sahip bu sorunun ortadan kaldırılması için gerekli sosyal politikaların yaşama geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
Devlet politikalarının belirlenip uygulanmasında kadının “birey” olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kadının sorunlarının yalnızca aile içinde olmadığı, yaşamın her alanında olduğu anlaşılmalıdır. Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına yönelik Uluslararası tüm sözleşmelerin de referans alınması gerekmektedir.
CEDAW Sözleşmesi ile, son olarak 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne” aykırı yasal düzenleme ve uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Bu güne dek imzalanmış olan tüm uluslararası sözleşmelerin yaşama geçirilmesinin sağlanması, olumlu yöndeki çağdaş hukuksal düzenlemelerin yaşama geçirilmesi son derece önemlidir" dedi. Hakarihabertv.com
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Hakkari Haber TV