HIRSIZLIĞA DA PARALEL DEVLETE DE KARŞIYIZ
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP-Cemaat kavgasında "ne komplodan ne yolsuzluktan" yana olmadıklarını belirtti.
15 Ocak 2014 Çarşamba 11:06
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında konuştu. Demirtaş, konuşmasına cezaevinde yaşanan insan hakları ihlallerine değinerek başladı. Demirtaş, "Türkiye'de bugün yaşanan yargı tartışması içinde en mağdur olan kesim bugün cezaevinde olan kişilerdir.
Gün geçmiyor ki Türkiye'nin herhangi bir cezaevinde ya tutuklu yakınları ya da kendileri ihlal başvurusu yapmıyor olsun. Adalet Bakanlığı kendisine bağlı olan bu cezaevlerinin tamamında bütün idari ve siyasi sorumluluğa sahip olmasına rağmen maalesef kendilerine yönlendirdiğimiz hiçbir başvuru ile ilgili tatmin edici bir uygulamaya imza atmamıştır" dedi.
ÇOCUK TUTSAKLARA İŞKENCE
Sincan Cezaevi'nde çocuk tutsaklara yapılan işkenceyi hatırlatan Demirtaş, milletvekillerinin bakanlığa başvurduğunu, ancak bakanlığın buna izin vermediğini söyledi. Demirtaş, "Bunun üzerine bir grup avukat arkadaşımız ve insan hakları kuruluşundan yetkililer oraya gitmiş ve çocukların akla hayale gelmeyecek işkence ile dövüldüklerini tespit etmiştir.
Bu raporları Adalet Bakanlığı, savcılar ve ilgililer ile paylaştık. Normal devletlerde bakanın kıyameti koparması, savcıların işlem yapması gerekirdi. Bunun yerine işkence gören çocuklar sürgüne gönderildi. Şimdi Adalet Bakanı ve Başbakan 'Yargının içindeki çeteler bize operasyon yapıyor' derken kendi elleri ile nasıl çeteleştirdiklerini gösteriyor. Bunları BDP mi atadı? Okumaya dilim el vermiyor. Küçük çocuklara yapılan bu işkenceler yenilir yutulur gibi değil" ifadesini kullandı.
ADALET BAKANIYLA ANA GÜNDEMİMİZ CEZAEVLERİ
Demirtaş, Adalet Bakanı Bozdağ'ın bugün gruplarını ziyaret edeceklerini ve HSYK'ya ilişkin konuşacağını ancak kendilerinin ana gündeminin ise bu olduğunu belirtti. "Türkiye cezaevlerinde işkence odaları var. Sincan'dan sürgün edilen çocuklarda gittikleri yerlerde elleri arkadan bağlı bu süngerli odalarda işkenceye uğramıştır. Hükümetinizin iç yüzü budur.
Hükümetinizin gücü cezaevindeki çocuklara işkence yapmaya yetiyor" diyen Demirtaş, cezaevinde olan bakan çocuklarına da aynısının yapılması durumunda Adalet Bakanlığı'nın ne yapacağını merak ettiklerini söyledi. Demirtaş, bakan çocukları gözaltına alındığında 800'den fazla polisin hemen görevden alındığını veya sürgün edildiğini hatırlatarak, "Sizin çocuklarınız Allah tarafından özel mi yaratıldı.
Halkın gariban çocuklarından çok mu değerliler. Cezaevindeki bu uygulamalar derhal durdurulmalı. Bekir Bozdağ'ın bizzat bu cezaevlerine giderek bu çocukları görmesi ve işkence yapanlarla ilgili derhal adli işlemi başlatması gerekir. İşkence çetesinden hesap sormayacaksınız. Sizin çocuklara dokunulunca kıyameti koparacaksınız" dedi.
Demirtaş, Silivri 1, 3 ve 6 nolu cezaevlerinde de aynı şikayetlerin yaşandığını söyledi. Başbakan Erdoğan'ın kendi ağzıyla itiraf ettiğini ve "Bazı dosyalar yeniden ele alınmalı bazı dosyalarda komplolar ortaya çıktı" dediğini hatırlatan Demirtaş, "Biz bunları söylerken sen 'belediye başkanları ne suç işlemiş göreceksiniz' diyordunuz.
Aradan 5 yıl geçti tek bir suçlarını ispatlayamadınız. Pozantı'da yaşananları daha unutmadık. Orası ile ilgili tek bir işlem yapıldı mı? Gardiyanlar mı sorgulandı? Halkın çocuklarının değeri bu kadar bu ülkede bakan çocuğu olmak lazımmış. Adalet Bakanı ziyaret ettiğinde bunların hesabı kendisine sorulacak" ifadesini kullandı.
SİZ SORUMLUSUNUZ
Cezaevinde 163 ölümcül vaziyette olan hasta tutsak bulunduğunu ve bunu hükümet ile yaptıkları her görüşmede söylediklerini belirten Demirtaş, cezaevinde ölümle boğuşan tutsaklara bile yasaların uygulanmadığını söyledi. Demirtaş, "Bakanların çocukları böyle bir hastalıkta olsa rahat mı uyursunuz? Cezaevindeki her mahpus bu devletin sorumluluğu altındadır. Başına gelecek her şeyden siz sorumlusunuz" diye konuştu.
KÜRT SİYASETÇİLER TUTUKLANIRKEN KİMSE TOZ KONDURMUYORDU
Demirtaş, 17 Aralık gününden beri tartışılan en önemli konunun yolsuzluklar ve "paralel devlet" yapısı olduğunu, artık mızrakın çuvallara sığmadığı günlerden geçildiğini hatırlatarak, "Sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Ne söylediğiniz değil ne yaptığınız önemlidir. Yolsuzluk ve hırsızlık karşısında ne yaptığınız önemlidir. Hükümet 'Bu bir komplodur ve tezgahtır' diyorsa kendinizi açık ve şeffaf denetime tabi tutun. Hırsız değilseniz korkunuzun olmaması lazım. Yargının çete tarafından mı AKP tarafından mı yönetildiğini biz bilemeyiz.
Biz sürekli bu yargının var olan anti demokratik yasaları bile uygulamadığını söylerdik. Bu yargı AKP ve cemaat işbirliği çerçevesinde başka yerlerden talimat alıyordu. Kimse toz kondurmuyordu bunlara. Aynı hükümet ve cemaat. 10 bin Kürt siyasetçisi dalga dalga tutuklanıp içeri alınırken, aynı savcılar, polisler, mahkemeler ve başbakan vardı. Bunları savundular. Bunların tanığıyız. Bunları unutmayacağız" ifadesini kullandı.
ÖKÜZ ÖLMEYİP ORTAKLIK BOZULMASAYDI
"Hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet ile ilgili kamuoyunun önüne konulan dosyalarda komplo var diyorsanız bunu açığa çıkarmak başka komplolar hazırlamak veya otoriterleşmek değildir. Hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet gibi toplumun hassas olduğu bir konuda herkesi ikna edecek bir cevap vermeden derin yapılarla mücadele edemezsiniz" diyen Demirtaş, asgari ücret konusunda hükümetin zam yapmamak için haftalarca çırpındığını, burada yapılan hassasiyetin yolsuzluk ve rüşvet konusunda ise gösterilmediğini söyledi. Demirtaş, yapılacak tek şeyin demokrasiye sarılmak olduğunu ve BDP'nin yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üstünün örtülmesini asla kabul etmeyeceğini söyledi.
Demirtaş, "Sizler 34 Kürt çocuğu sınırdan kaçakçılık yaptığı için katleden bir hükümet değil misiniz? Bu kadar önem veriyorsunuz buna. 'Roboski'de 34 çocuk kaçakçılık yapıyor sonuçlarına tabiî ki katlanacaktı' diyenler sizinle ilgili iddialara ne diyorsunuz. Savaş uçakları sizin çocuklarınızı da mı bombalasın. Yolsuzluk ve hırsızlık iddiası bununla sınırlı değil. Önce bu hırsızlıklar yapıldı mı bunun hesabını verin. Cemaatin ve ondan emir alan polislerin derdinin de hırsızlık olmadığını biliyoruz. Öyle olsaydı 11 yıldır bu işleri birlikte yapmazlardı.
3 yıldır çalmanıza göz yumdular. Aranızdaki öküz ölmeyip de ortaklık bozulmasaydı bizim bundan da haberimiz olmayacaktı. Ama bu sizin durumunuzu kurtarmaz" dedi. Demirtaş, yolsuzluk ve hırsızlıkların üzerine gidilmesi gerektiğini, ancak şu anda elinde yolsuzluk soruşturması olan savcıların tedirgin olduğunu, bunu yapanların ise "paralel devlet" olarak tanımlanacağını söyledi.
YOLSUZLUĞU GÖRMEYELİM DEMEYECEĞİZ
Demirtaş, 81 ilin tamamında en küçük ihaleden en büyük ihaleye kadar hepsinin şaibeli olduğunu hatırlatarak, "Kime verildikleri bellidir. Açık bakın çoğu başbakanın ve çocuklarının yakınıdır. Komployu görelim yolsuzluğu görmeyelim demeyeceğiz. Türkiye'de bir 'Paralel devlet' bir de 'Paralel ekonomi' var. Şimdi bu ikisi çatışıyor. 'Paralel ekonomi'yi görmezden gelemeyiz. AKP bütün bunların hesabını vermeden 'Paralel devlet' ile mücadele edemez. Bunlarla mücadelenin yolu panik ile yapılan düzenlemeler değildir. Hükümet olarak sizler Türkiye ekonomisini yandaşlarınıza peşkeş çekerek bu zemini siz oluşturdunuz" dedi.
Demirtaş, ortada bir mağdur aranması durumunda bunun halkın kendisi olduğunu söyledi. Demirtaş, "Paralel ekonomi" nedeniyle milyonlarca insanın aç olduğunu ve dağıtılan Gayri Safi Hasıla nedeniyle binlerce insanın aç olduğunu belirtti. "50 milyar doları halkın kurumlarının satışından aldınız. Bunların bir kısmının yola bir kısmının yolsuzluğa gittiği şimdi daha iyi anlaşılıyor" diyen Demirtaş, hükümetin bundan ders çıkarması ve tehlikeyi görerek gerçek demokrasinin zamanının geldiğini anlaması gerektiğini hatırlattı.
Başbakan Erdoğan'ın yapması gereken şeyin yargıyı kendine bağlamak yerine bağımsız bir yargıyı oluşturması gerektiğini söyleyen Demirtaş, "Anayasa değişikliği gerekiyor. Biz buna hazırız. Hazırlanan HSYK tasarısı kimin içine sinebilir. Bir adalet bakanı her şeyi kendine bağlayarak mı demokratikleşmeyi yapacak. Biz bağımsız ve tarafsız bir yargıyı oluşturacak HSYK düzenlemesine anayasal düzende destek vermeye hazırız. Ama bununla bitmeyeceğinin de farkındayız.
Yıllardır AKP döneminde göreve alınan hakim ve savcıların nasıl alındığını biliyoruz. Bu sınavlarda yüzde 90 ve üstü başarı sağlayanlardan sadece yüzde 10'u mülakatı geçebilmiştir. Teorik olarak hukuka uygun olan kişiler mülakatta elenmiştir. Geri kalan yüzde 90'ı ise yazılıda başarısız olan ama cebinde referansı olanlardır" dedi.
BİZİM DERDİMİZ AKP’Yİ KURTARMAK DEĞİL
Demirtaş, hükümetin mağdur olma konusundaki başarısını tebrik etmek gerektiğini ve 11 yıldır iktidarda olmalarına rağmen sürekli mağdur olduklarını kaydetti. Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ortada bir tezgah ve komplo var ama biz bunun iki tarafını da görüyoruz. Bazılar BDP'yi 'AKP'den yana olmakla' bazıları da cemaatten yana olmakla eleştiriyor. Biz hırsızlığa ve 'paralel devlete' de karşıyız. Üçüncü bir yol var. Türkiye bunlara mecbur değil.
Türkiye'nin başka bir umudu var. Türkiye'nin BDP'si ve HDP'si var. Yeni bir halk iktidarı umudu doğuyor. HDP ve BDP ile yerel seçimlerde yakalayacağımız çıkış bu umudun büyüyeceğini gösterecektir. Bu ikisi arasında tercih yapmak zorunda değiliz. İkisinden de hesap sorulması gerektiğini söyleyen bir çizgiye sahibiz. Bizim derdimiz AKP'yi kurtarmak değildir."
BAŞBAKAN’IN ÖNCE ÖZELEŞTİRİ VERMESİ GEREKİR
Demirtaş, AKP'ye karşı en çok bedel ödeyen BDP'nin AKP'nin yanında durduğunu söylemek için "aklını peynirle yemek" gerektiğini belirtti. Demirtaş, kendilerinin birilerinin kuyruğuna takılmayı muhalefet yapmak olarak görmediklerine işaret etti. Demirtaş, "Derin yapılarla mücadele etme adına en önemli yöntem demokratik bir anayasa yapmaktır. Bunu söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Ergenekon operasyonlarının demokrasiye ulaştırmayacağını söylüyorduk. O dönem bizi Ergenekoncuların yanında durmakla itham ediyorlardı. Bu gün bizim söylediğimizi Başbakan söylüyor.
'Biz vesayetçi yapıyı tasfiye ederken yerine başka biri oluşmuş' diyor. Yeni mi uyandın? MİT sende, Emniyet, Jandarma istihbarat sana bağlı, Genelkurmay sana bağlı ama senin ruhun duymamış. Başbakan'ın önce bu konularda bir özeleştiri vermesi gerekiyor" ifadesini kullandı. Demirtaş, bu savcıların cemaat referanslı oldukları bilinerek atandıklarını ve Başbakan Erdoğan'ın danışmanlarının da bunu itiraf ettiğini vurguladı.
Demirtaş, bunların hesabı sorulmadan yolsuzluk ve rüşvet veya "Paralel devlet" ile tam yüzleşmenin yapılamayacağını belirtirken hükümetin şimdiye kadar özel yetkili mahkemeleri "Tetikçi" olarak kullandığını şimdi ise bunların "Paralel devlet" olduğunu söylemeye başladıklarını söyledi.
ÇETE DEDİĞİNİZ MAHKEMELER HALA YARGILAMA YAPIYOR
Demirtaş, "Biz daha burada konuşurken bu çete dediğiniz mahkemeler halen yargılamaya devam ediyor. Çete diyorsunuz, hadi kaldıralım tek bir maddeye bakıyor. Kaldıralım hepsi tahliye olsunlar dosyaları sivil genel yargı mahkemelerine gitsin.
Yeniden yargılamaları olsun sahte deliller ve gizli tanıklar üzerinden oluşturulan dosyalar çıksın ortaya. Kim hırsızlık yapmış ise onlar da cezasını çeksin. Özel yetkili mahkemeler durdukça çete faaliyeti devam ediyor demektir. Senin çocuğunla ilgili iddialar var başkasının çocuğu puşi taktı diye bu mahkemeler 17 yıl ceza verdi. BDP'nin tavrını anlamak istemeyenler iyi dinlesin gerçek demokrasiye ulaşmaya çalışıyoruz. Bizim muhalefetimiz kuru bir AKP karşıtlığı üzerine oluşturulmamış.
Kusura bakmayın. Bizim derdimiz sadece Erdoğan'dan hesap sormak değil. Yerine ne gelecek. Bizim derdimiz yerine güçlü bir demokrasi inşa etmektir. Biz hükümeti daha fazla demokrasiye zorlamak zorundayız" dedi.
AKP’Yİ SANDIKTA GÖTÜRECEĞİZ
"Biz AKP'yi sandıkta götüreceğiz. Onun yerine demokratik muhalefeti getireceği derdidir bizim derdimiz. AKP'yi götürüp cemaati getirmek değil derdimiz. Yerine neyin olacağının belli olmadığı projede biz olmayız. Bunlar kirli projelerdir. Biz açık bir şekilde bu iktidarı sandıkta götüreceğiz. Buna da gücümüz vardır. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere doğru bir muhalefet izlersek önümüzdeki ilk seçimde AKP sandığın dibini görecek" diyen Demirtaş, muhalefetin yapması gereken şeyin demokrasi çıtasını yükseltmek olduğunu kaydetti.
PARALEL DEVLET ÇALIŞMASINA ÖRNEKLER…
Kürt sorununa ilişkin yapılan çalışmalardan rahatsız olan muhalefetin olduğunu hatırlatan Demirtaş, "Ben olsam görüşmem diyen, anadilde eğitim olmaz diyen muhalefet ile mi ortak demokrasiyi inşa edeceğiz. Yapmamız gereken şey açıktır. Muhalefette olduğumuz her dakika iktidarın demokrasiye zorlamak ve gerçek halk iktidarını inşa etmektir. AKP'den hesap soracağız ve yerine gerçek demokrasiyi kurmak için sandıkta canla ve başla mücadele edeceğiz" diye konuştu.
Demirtaş, bunun dışında bir yöntemi BDP'den desteklemesinin kimsenin beklememesi gerektiğini kaydetti. "Paralel devlet" yapısının çok gizli olmadığını ve bunun Türkiye'de devlet yönetme biçiminin kendisi olduğunu kaydeden Demirtaş, "Bu AKP döneminde de değişmemiştir. Üniversitelerde, kamu kurumlarında bunlar birlikte hareket etmişlerdir. Üniversitelerde de 'paralel devlet' anlayışı cemaate verildi. Bakın Dicle Üniversitesi'nde 2008 yılında yapılan seçimde oyların sadece yüzde 16'sını alan aday rektör olarak atandı.
Kendisi aynı zamanda AKP Diyarbakır milletvekili adayıydı. Fethullah Gülen'in referansı ile Dicle Üniversitesi'ne rektör atandı. Bu rektör gelince bütün akademik kadroları cemaatçiler ile doldurdu. Dicle Üniversitesi, cemaatçilerin eline teslim edildi. Benim orada konferans vermeme yasakladılar. Rektörlük kararı ile yaptılar. Bu kadar bir paralel yapıdan bahsediyorum. Diyarbakır emniyetinde paralel yapı ile işbirliği yaparak öğrencileri tutuklattılar" dedi. Demirtaş, bu konuyu sürekli YÖK'e taşıdıklarını ve "bunlar bize bağlı değil' yanıtını her defasında aldıklarını belirtti.
Demirtaş, "Dicle Üniversitesi'nde doçent olan bir kişi hızla bir üniversiteye rektör yapıldı. Kendisi aynı zamanda AKP'nin MYK'sıdır. Başbakan bunları bilmiyor muydu? Hakkari'de orada iş adamı yok mu otoyol ihalesini Rizeli işadamı alıyor. Hakkıyla alsa başımızın üstüne ama nasıl aldıklarını biliyoruz.
Van'da Vanlı işadamı yok mu?" ifadesini kullandı. Kurtuluşun reçetesinin olduğunu belirten Demirtaş, "Yolsuzlukların üstünü örtmeyeceğinize ilişkin taahhütte bulunun ve paketlerle yargıyı demokratik bir hale getirin. Siz bu hali ile demokrasi inşa edemezsiniz.
Meselelere demokrasi gözlüğünden bakamayan yargı mensupları ile Türkiye'de 'paralel devlet' veya yolsuzluk ile mücadele edemezsiniz. Türkiye'de muhalif olanların hepsi avukat olmak zorundadır. Çünkü onlara savcılık ve hakimlik kapalıdır. Hukuk mezunu muhalifler bunu yapıyorlar. Yeni kurulacak yargı mekanizmasında avukatlara ve barolara önemli roller düşüyor. Hepsinin bunlarda yer alması lazım" diye konuştu.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Hakkari Haber TV