24 Kasım 2024
  • İstanbul4°C
  • Ankara0°C

İNSAN OL EVLAT..!

Erol Hanlıgil

30 Aralık 2020 Çarşamba 18:40

İyi ile kötü arasında hangisinden yana saf tutacağız diye irade bahşedilmiş varlıklarız. Şüphesiz yaratılmışlar içinde en güzel şekilde yaratılmış ve yaratılmışların içinde şeref tahtına layık görülmüşleriz.

Ruh ile beden, nefsimiz ile nefesimiz,kalbimiz ile aklımız,yaşam ile ölüm arasındayız. Özgürlük tacı başına takılmış, iradesine mühlet verilmişleriz. Hasılı İNSAN’ız. Üzerimize giydirilmiş, lütfedilmiş aidiyetsiz,cinsiyetsiz,kimliksiz saff halimizin adıdır İNSAN OLMAK.. Varlığımızın cevheri bu isimle can buldu: İNSAN OLMAK..

İnsanı anlamak ve anlatmak her şeyden önce kendinden yola çıkmanı gerektirecek bir eylemdir veya eylem olmalıdır.. İnsanı anlatırken aslında kendimizi anlatırız.. Kendimizi ne kadar anlamışsak insanı o kadar anlayabilir o kadar anlamlandırabiliriz. İnsanoğluna  sadece fiziksel ve maddi gerçeklik üzerinden bakamayız,bakılmamalıdır.

yasli-001.jpg

Tek yönlü bir bakış açısı MANA’nın/ANLAM’ın varlık alemindeki yansıması olan HAZRETİ İNSAN’ı görmezden gelmek olur. Ruh ve beden bütünlüğüne sahip bir varlık olan insan, kalbiyle bildiklerine DUYGU/HİS aklıyla bildiklerine BİLGİ/DÜŞÜNCE demiştir.

Bilinç sahibi oluşunu iş yapma kabiliyeti ve konuşma becerisiyle göstermiştir. Etten kemikten, kandan ilikten ibaret değildir elbette İNSAN. Varlığının derinliklerinde zamandan mekandan sıyrılmış bir ruhun taşıyıcılığına layık görülmüştür. İNSAN sözcüğünün aidiyeti,cinsiyeti,kimliği yoktur.. Halk irfanının olumsuzluklar ve yanlışlıklar karşısında davet mekanı olarak gördüğü yer İNSAN OLMA makamıdır..

Müslüm Babanın da bir şarkısında dile getirdiği İNSAN OL/İNSAN OLMAK varlığımızın anlam bulduğu tahttır. Bu tahta layıkıyla oturmuş kişiler her türlü aidiyetten,kimlikten azade olmuştur.. İNSAN’dır o artık, ilahi huzurda muhattap alınmış yüce varlıktır.. Hayat bulmuş olmak, kendimizi arama öykümüzün başladığı andır.. HAYAT, kendimizi bulmak, kendimizde O’nu bulmanın öyküsüdür.. HAYAT,bir şekliyle de kendimizi unutmak, kendimizde O’nu unutmanın trajedisidir .. 

Ben bugün insan sözcüğünün nötr tarafından hareketle çok netameli bir konu hakkında yazmak istiyorum.. Modern zaman insanı kendi trajedisinden bihaber olan insandır.. Yaşam içindeki aidiyetlerini İNSAN kimliğinin üstüne çıkardığı müddetçe korkarım ki bu trajedi sarmalından kurtulamayacaktır..

Üretim ve tüketim şekilleri değişen modern insanın, sosyal ilişki ağı gün geçtikçe karmaşıklaşmakta bu karmaşıklık çatışmayı ve belli bazı konularda akıl tutulmasını kalıcı hale getirmektedir.. Dedim ya netameli bir konu başlığı seçtim kendime.. İNSAN dediğimiz muazzam varlığın CİNSİYET denilen aidiyet çukurunda kayboluşuna kısaca değinmek istiyorum..

Kutsal metinlerin tamamında ALLAH yarattığı varlığa İNSAN demiştir ona herhangi bir aidiyet veya cinsiyet atfetmemiştir.. Bu benim zihnimde KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ diye pazarlanan  önermenin daha baştan yanlış bir önerme olduğunun göstergesi olmuştur hep.. Denkler arasında eşitliğin varlığı kendinden menkuldür.. Kadın ile erkek arasında varoluşsal ve yaradılış yönüyle herhangi bir üstünlük yoktur..

Kur’ân, kadının Âdem’le aynı nefisten yaratıldığını söyleyerek, gerek yaratılış, gerek hukuk ve gerekse de toplum açısından aynı yerde durduklarını vurgulanmıştır. İyilik ve kötülüğün cinsiyet ayırt edilmeksizin insana ilham edildiği görülmektedir..

Kusurlu olmak kadının veya erkeğin değil, İNSAN’ın en belirgin özelliğidir.. Fiziksel farklılıklarını, hukuksal üstünlüklere teşmil edenler veya bunu şiddete dönüştürenler kendi zayıflıklarını güç ile örtmeye çalışan zavallılardır.. Kadın ile erkek arasında eşitlik terazisi kurmak sadece İYİLİK ve KÖTÜLÜK bakımından olabilir..

Aksi bütün mukayeseler tartımlar ölçümler saçmalıktan öte bir şey değildir, olamaz.. İnsanlar arasında iki saff vardır: “İYİLİĞİN SAFI ve kötülüğün safı”. Kadın-Erkek ayırmaksızın kim hangi safta duracağına özgür iradesiyle karar verir.. Bu bağlamda kadınları savunmak adına hak hukuk veya statü kazanma retorikleri bana anlamsız gelir.. İYİ İNSAN vardır veya kötü insan..

İNSAN ile İNSAN arasındaki hukuku hakkıyla tesis etmek yerine KADIN’a ayrı bir hukuk ERKEĞE ayrı bir hukuk tesisi çabaları veya istekleri her haliyle uzlaşmazlığı ortaya çıkarır.. Üzülerek söylemem gerekirse bu da değerler noktasında bizleri kaotik bir çıkmaza sürükler.. Konuyla ilgili yazarken bile cümlelerimizi bu kadar dikkatli seçmemizi gerektiren bu kaos, bu baskı neden var oldu inanın ben de bunu çözemiyorum.. Lehte konuşursan sana bu hakkı kim veriyor, aleyhte konuşursan düşman ilan ediliyor oldu insanlar.. Sürekli bir öfke haline dönüşen bu atmosferi kimler var etti, ediyor bilmiyorum..

Elbette her şey güllük gülistanlık değil biliyorum.. Az önce de belirttiğim gibi acziyetlerini, eksikliklerini,yanlışlarını kadınlar üzerinden temize çekme zavallılığına düşenlerden bahsetmek bile istemiyorum.. Zor bir başlık olduğunu en başından söyledim. Yine de bir şeyler karalamak istedim..

Yazı içeriğinde kadınlar canımızdır,iki gözümüdür,annemizdir retoriğine de girmek istemedim ne yalan söyleyim korktum.. Biz kimsenin kadını değiliz,sevdiği değiliz,iki gözü değiliz veya canı değiliz tepkisini çokça dillendirenlere şahit oluyoruz artık.. Bunu sahiplenme olarak anlayanları üstencilik olarak görenleri de ben anlamıyorum.. Bilinmelidir ki toplumsal normların, geleneksel yapıların veya ön kabullerin, çarpık düşüncelerin, inanışların varlığını asla yadsımıyor görmezden gelmiyorum..

Yaşadığımız zaman diliminde dahi bunların sebep olduğu birçok acıya sıkıntıya şahit olduğumuzun farkındayım.. Hiçbir şey vicdanın üstünde değildir.. Vicdanını unutanın kadın veya erkek oluşunun bir hükmü yoktur..

İNSAN OLMA vasfını cinsiyetçilik kuyusuna atanlar oradan sadece KADIN KİMLİĞİNİ ÇIKARARAK hiçbir şeyi çözemeyecekler.. ERKEK kimliğini kutsamak veya suçsuz görmek de hiçbir sıkıntıyı çözmez,çözmeyecektir.. PEKİ NE? Yazımın başında İNSAN kimliğinden bahsetmeye çalıştım.. İnsanlar arasında elbette farklılık vardır ancak üstünlük yoktur..

Üstünlük, eylemlerden sonra ortaya çıkar.. Hadi diyelim ki erkekler fiziksel özellikleri bakımından kadınlardan üstün olsun; bana kalırsa kadınlar da ruhsal özellikleri bakımından erkeklerden kat be kat üstündür.. Yine de bir mukayese yapılacaksa bunun İYİLİK ve KÖTÜLÜK üzerinden yapılmasını doğru buluyorum.. 

Konuyu bir darb-ı mesel ile bağlayacağım umarım yanlış anlaşılmam. İki ayak ve iki ayakkabı da aslında birbirlerine denktir. Her ikisinin taşıdığı varlığa İNSAN adını verirler.. Ayakkabıların bağcığını birbirine bağlarsanız adım atamazsınız, atsanız düşersiniz..

Bu durumu gören herkes aa kadın düştü veya erkek düştü demez “İNSANLIK DÜŞTÜ” der.. Birini diğerinin yerine giyseniz bu kez ters giymiş olursunuz ters ayaklarla doğru yürüyemezsiniz zira ayakkabıları ters giymek hem ayaklara hem de ayakkabılara haksızlık olur..

Peki olması gereken nedir: ASLOLAN İNSANDIR, insanı taşıyan ayaklardır, ayakları koruyan şey ayakkabılardır.. Ayakkabılar ayrı bağlanır ama adımlar beraber ve denk olmalıdır.. Biri diğerinin yerine geçmemeli kendini üstün görmemelidir. Çünkü herkes kendi varoluşunda güzeldir.. Biri tökezlerse diğerinin sağlam ve dengede durması imkansızdır.. Adımlar denkse uyumluysa gidilecek hiçbir yol uzun değidir. Gidilecek mekan da aidiyetlere, cinsiyete ve kimliklere bakılmayan   İYİLİĞİN YURDU OLMALIDIR..