KIZILKAYA: HAKKARİ ZİYARETİNİ ANLATTI
Niğde ilinde ikamet eden ve ziyaret için memleketi Hakkari'ye gelen Mustafa Kızılkaya, ziyaretlerini kaleme aldı.
18 Ağustos 2020 Salı 09:41
Kurban Bayramı ve akraba ziyareti için Hakkâri"deydim. Pandemi nedeniyle pek dışarı çıkma imkanımız olmadıysa da fırsat buldukça sosyal mesafeyi de koruyarak Zap Vadisi boyunca gezmeye çalıştım.
Hakkari Valiliğimizin en önemli projelerinden olan Zap Vadisini Serė Soladan kuşbakışı gören Seyir Tepesi projesini yakından görme fırsatımız oldu. Uzun vadede tüm vadiyi boydan boya yeşillendirecek olan bu projeyi görmek, ciddi anlamda heyecanlandırdı beni.
Vadiyi büyük bir coşkuyla yarıp, kıvrıla kıvrıla akan hırçın Zap suyunun arkasında bıraktığı derin izleri bu kadar yüksekten seyre dalmak inanılmaz derecede insanı heyecanlandırmakta/duygulandırmakta. Ülkemizin en eski şehri olan Hakkâri’yi güneyden Seyir Tepesinden izlemek insanı adeta tarihte yolculuğa çıkarmakta. Bir an için gözlerimi kapatıp yüzlerce yıl öncesine gittim.
Güneyde, Katramas suyunun Zap'a döküldüğü yerden, en kuzeye, taaa Berçelan yaylasının eteklerine kadar uzanan, içerisinde envaiçeşit endemik türü barındıran sık ağaçlar ile kaplı bir orman hayal ettim.
Bu ormanın iki yakasında bulunan vadiler içerisinde tertemiz buz gibi iki çayın şırıl şırıl Zap suyuna doğru nazlı nazlı aktığını gözümün önüne getirdim. Su kaynakları boyunca oluşan/oluşturulan doğal göletleri, şelaleleri, asma köprüleri, çardakları, meyve bahçelerini, ağaçlarda yuva yapmış kuşları ve güzel konakları düşündüm.
Büyük komutan, alim ve mütefekkir İzzeddin Şir'in konağında toplanmış mücahidleri, Katramas suyunun kıyısına inşa edilmiş Zeynel Bey Medresesinin avlusunda ilim tahsil eden talebeleri zihnimde canlandırdım. Korkusuzca seke seke su kenarlarına kadar inen ceylanlar, havada özgürce uçuşup öten kuşlar, şehrin kuzey otlaklarında, yaylalarında meleyen koyun ve kuzular ile Erisan Beylerinin konaklarındaki meyve ağaçları ile kaplı bahçelerinde özgürce hoplayan kedi ve köpekleri ile dolu bir şehri düşledim...
Çok ütopik ve imkansız gibi gelse de bu resimleri çektikten sonra anladım ki yüzlerce yıl önce Hakkari de yaşayanların hayatı, yukarıda ifade ettiğim gibiydi...
Ama gel gör ki, modernleşme, nüfus artışı ve düzensiz kentleşme ile birlikte tüm bu güzellikleri kaybettik. Ormanlarımızı yok ettik. Evcil hayvanları başı boş bırakıp vahşileştirdik. Su kaynaklarımızı önce kirlettik sonra da kuruttuk. Beton bloklarda dört duvar içerisinde yaşamaya alıştık...
Doğal güzelliklerimizin hepsini yitirmek üzereyiz. Tüketim sadece tüketim üzerine bir hayat kurmaya alıştık. Modern yaşam, doğallığı günden güne eritmekte bizleri de birbirimizden uzaklaştırmakta ve yabancılaştırmakta maalesef.
Halbuki; her birimiz kendi evimizin önünü temizleyip doğaya sahip çıkarsak geçmişte olduğu gibi efsanelere konu olmuş bir yaşam alanı hazırlayabiliriz belki de. Hakkari Valiliğimizin hazırladığı bu projenin, doğayla entegre olmuş, üretim odaklı, seyrek nüfuslu, buram buram tarih kokan yatay mimarinin hakim olduğu ve bu coğrafyaya en uygun olacak idari yapıyla idare edilen bir şehir inşa etmenin başlangıcı olacağına inanıyorum. "Bir ulusun gerçek zenginliği, ağaç örtüsüyle ölçülebilir." demiş düşünürün biri.
Diğer biri de; "Doğa insan olmadan da yaşar; ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz." demiş. Su, orman ve temiz havanın kıymetini onları kaybetmeden anlayamayacağız. Doğayla yaşamamız dileğiyle...
Mustafa Kızılkaya/Hakkari
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Hakkari Haber TV