ORTADOĞU!
H. Aziz Hatipoğlu
21 Ekim 2017 Cumartesi 19:26
Tarihte Fırat ve Dicle nehirlerinin geçtiği ve Asya ile Avrupa arasında kalan ve büyük çoğunluğunu Müslüman ülkelerin yer aldığı dünya petrollerinin dörtte üçünün çıktığı yer olarak bilinir.
Üç büyük din yani Musevilik, İsevilik ve Müslümanlık bu coğrafyada çıkmış ve dünyaya yayılmıştır. Ve tarih sahnesinde Haçlı Savaşları dediğimiz Hristiyanların Müslümanlara saldırması ve üç semavi din tarafından kutsal kabul edilen Kudüs üzerine yapılan savaşlarda bu coğrafyada olagelmiş ve milyonlarca insan öldürülmüş ve katledilmişlerdir.
Güneşten en fazla yararlanılan ve ılıman iklime sahip bu yerler 19 Yüzyılda petrolün bulunmasıyla önemini daha da artırmış ve emperyalist batılı ülkelerin iştahlarını kabartmış ve sömürü çarklarını çalıştırmak için kardeşi kardeşe ve Müslüman halkları birbirlerine kırdırmışlardır.
Yüzyıllar boyunca Osmanlı egemenliğinde kalan bu topraklar 19 yüzyılın başlarında buralarda yaşayan halklara milliyetçilik duyguları hatırlatılarak ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı üzerinden sömürü devletler oluşturulmuş ve böylelikle emperyalist devletlerin sömürü çarkları daha bir hızla ve rahatlıkla döne gelmiştir.
Bugün Ortadoğu da sınırları cetvelle çizilmiş gibi onlarca devletler rastlanmakta ve bunların büyük çoğunluğu şeyh ve güçlü kabile reislerinin ellerinde ve krallıkla yöneltilmektedirler. Demokrasinin D’sinin bile olmadığı, yoğun baskıların yaşandığı, hak ve hürriyetler namına hiçbir şeyin bulunmadığı ve batılı ülkelerin emir kulu sultan ve kralların yönettiği ülkeler sıralanmaktadır.
Daha düne kadar ABD’nin emir kulu olan Irak’ta Saddam Hüseyin ve Libya’da Kaddafi ve Tunus kralı Zeynel Abidin Bin Ali ile Mısır’da Mübarek bunların çıkarları bittiğinde ve görevleri sona erdiğinde Arap Baharı bahanesi adı altında halklar ayaklandırılmış, ülkeler kan gölüne çevrilmiş ve adı geçen bu ülke liderleri(!) alaşağı edilerek kimisi asılmış ve kimisi de katledilmiştir.
Yakın zamanda Saddam’ın iktidardan düşürülüp ve Irak’ın 36 paralelin üstünde uçaklarını uçuramaması ve ABD’nin desteğiyle Irak Kürdistan Özerk Bölgesi oluşturulmuş ve Mesut Barzani federe devletini kurmuştur.
Aradan geçen zaman diliminde Irak Kürt Bölgesinde olumlu gelişmeler yaşanmış ve Türkiye’den giden yüzlerce firma buranın imarı ve yatırımlarında önemli görevler üstlenerek yurda yüz milyonlarca dolar girdi sağlamışlardır.
“Nane cühü buxu, mala fele raze” derdi atalarımız.
Yani Yahudi’nin ekmeğini ye ama Hristiyan’ın evinde yat. Yahudiler temizdirler ama aynı zamanda haindirler. Fazla güvenleri yoktur. Hristiyanlar her ne kadar Yahudiler kadar temiz olmasalar bile daha vicdanlı ve verdiği söze sadık kalır babında söylenmiştir.
Bunu Mesut Barzani’nin son referandum kararı için söylüyorum. Her ne kadar başta Türkiye olmak üzere tüm komşuları buna karşı olduklarını bildirmiş olsalar da Mesut Barzani Erbil sokaklarında İsrail bayraklarıyla ve İsrail’in desteklemesiyle adı geçen kararı aldı ve referandumunu yaptı.
Ya bu gün gelinen nokta!
İsrail ve ABD çark etti. Almanya Peşmerge askerlerine verdiği eğitim desteğini geri çekti ve İBKY 2005 sınırlarına çekildi. Musul Barajı ve Kerkük petrolleri Irak yönetiminin eline geçti. Erbil’e uçuşlar yasaklandı. Habur sınır kapısında ticaret durma seviyesine geldi. Bütün komşularıyla ipler gerildi. Ve en önemlisi Kerkük petrollerinden sağladığı %40 gibi büyük bir paydan da mahrum oldu.
Okurlar Hatırlaralar.
Bundan önceki bir yazımın başlığı “Ne Oyunlar Oynanıyor Bizimle” idi. Orada da bugünkü olayların kısa bir özgeçmişini sıralamış ve emperyalist devletlerin çıkarları için yapamayacaklarının olmadığını, onlar için ha Türk, ha Kürt, ha Arap, ha Acem, ha Süryani, ha Keldani hiçbir ırkın öneminin olmadığı ve çıkarlarının her şeyin başında olduğunu belirtmiştim.
Çıkarları hangi ülke ve ırktan yanaysa onları destekler ve ayağa kaldırır ve işleri bitip çıkarları sona erdiğinde bunları buruşmuş bir kağıt gibi çöpe atmaktan çekinmezler.
Düne kadar gözbebekleri olan İran Şahı Rıza Pehlevi, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Libya Devlet Başkanı Kaddafi ve Tunus Devlet başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin başlarına gelenler bunların somut delilleridir.
Bildikleri tek şey “Kullan ve At”
Barzani’ye yaptıkları da bunu belirlemiyor mu?
Kan gölüne dönen ve yıllardır savaş ve gözyaşının hüküm sürdüğü Suriye bundan farksız mı?
Suriye savaşında ölen Suriyeli çocukların kanlarıyla duvarlara yazdığı tarihe geçecek ve tarihe ışık olacak cinstendi.
Şöyle yazılmıştı o duvar yazısında;
“Suriye’de öldürülen Suriyeli çocukların cesetlerinden kan yerine petrol aksaydı dünya ülkeleri anında müdahale eder ve bunu durdururlardı.”
Churchill’in avam kamarasında söylediği ve tarihe geçen sözü bugün bir kez daha kanıtlanmakta ve emperyalistlerin çirkin yüzünü bir kez daha gözler önüne sermektedir. Ne demişti Churchill “Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir.” Ya şimdi aynı şeyleri yaşamıyor muyuz?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Hakkari Haber TV