TBMM'DE ADİL KURT KONUŞTU
TBMM’de RTÜK, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün bütçeleri üzerine BDP grubu adına konuşan Hakkari Milletvekili Adil Kurt, ceza evlerindeki gazetecilerin sorunlarına değindi.
16 Aralık 2011 Cuma 11:39
HAKKARİ MİLLETVEKİLİ ADİL KURT'UN TBMM'DE GÜNDEME GETİRDİĞİ KONULARI KIRPMADAN SİZLERLE PAYLAŞIYORUZ
Milletvekili Adil Kurt,”Müsaadenizle, basına konuşacağımız bu saatte değerli milletvekilleriyle bir centilmenlik anlaşması yapmak istiyorum. Lütfen sataşmayın çünkü ben size bir haber bülteni okuyacağım. Mademki konumuz basın, bir haber bültenini sizinle paylaşacağım. Sizler nasıl televizyona sataşamıyorsanız, radyoya sataşamıyorsanız bana da sataşmayın, on beş dakika sabredin lütfen. Ama öncelikle buradan, Meclis TV ekranından, cezaevindeki gazeteci arkadaşlarıma yeşil soğan göndermek istiyorum; biliyorum, sigaraları karanfil kokuyor. Ama şunu da bilmeleri gerekiyor:
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Daha bahar gelmedi, karanfil kokamaz daha. Adil Kurt (Devamla) - Evet, bahar gelmedi, hâlâ memleketimiz kış. O baharı oluşturmak, o baharı getirmek bizlerin elinde, o baharı getirebiliriz. O azmi, o cesareti, o ısrarı gösterebilirsek biz bu memlekete baharı getirebiliriz. O duyguları paylaşıyorum sizinle.
AHMET YENİ (Samsun) - PKK'ya karşı durun.
ADİL KURT (Devamla) - Birinci haberi sizinle paylaşıyorum. Birinci haber, basın özgürlüğü. Basın Kanunu'nun 3'üncü maddesi diyor ki: "Basın özgürdür. Bu özgürlük bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir." Bakınız arkadaşlar, sadece kâğıt üzerinde kalmış bir haktan söz ediyoruz. Bu ülkede basın hiç de özgür değildir.
Bakın, aynı Basın Kanunu
Özellikle sataşma olmasın diye Hükûmetin adını hiç anmayacağım bu akşamki konuşmamda ama Haziran 2004'te yayınlanan, Haziran 2004'te bu Meclisin onayladığı Basın Kanunu'nun 25'inci maddesinden bir hatırlatmada bulunacağım size, diyor ki: Bu ülkede yapılacak basın yayın faaliyeti -özellikle yazılı basın açısından söylüyor- Anayasa'nın 174'üncü maddesine aykırı olamaz, bu bir. Bu ülkede yapılacak basın yayın faaliyeti Terörle Mücadele Yasası'nın 7'nci maddesine aykırı olamaz diyor.
Bu iki madde ne anlama geliyor? Bu iki madde Kürt dilinin yasaklanması anlamına geliyor, özellikle Anayasa'nın 174'üncü maddesi. Bir dilin alfabesini, sembollerini yasaklarsanız o dili yasaklamış olursunuz. Bir dili başka bir dilin alfabesiyle konuşmaya ve yazmaya zorlarsanız o dili yasaklamış olursunuz. Haziran 2004 tarihinde çıkardığınız Basın Kanunu Kürtçeyi resmen yasaklamıştır. Eğer bu ülkede hâlen Kürtçe şiir yayınlanabiliyorsa biliniz ki savcılar görevsizlik yapıyorlardır, görevlerini yerine getirmiyorlardır çünkü sizin çıkardığınız bu yasaya göre bir Kürtçe şiir bile bu ülkede yayınlanamaz, yasaktır.
Diyarbakır'da savcılarla muhatap olduğum bir dönemde bu yasaya göre ceza almış bir arkadaşınız olarak sizin karşınızdayım. Hatırlattım: "AzadiyaWelat gazetesinde yazdığım bir yazıdan dolayı lütfen beni yargılamaktan vazgeçin, gazetenin tamamı yasaya göre aykırıdır, suçtur, yasaktır. Niye gazeteyi kapatmıyorsunuz?" Savcının bana söylediği sözü sizinle paylaşıyorum, hiç iftira değil: "Ona da sıra gelecek. Şimdi konjonktür ona uygun değil." dedi. Konjonktür ne zaman uygun olacak? Dün akşam da kısmen üzerinde durdum, herhâlde adım adım o konjonktürü hazırlamaya çalışan birileri var.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede yayınlanan tek günlük Kürtçe gazete olan AzadiyaWelat gazetesi. Bu ülkenin Dışişleri Bakanı ki şimdi Cumhurbaşkanımız bir tanesi, Sayın Abdullah Gül, AzadiyaWelat gazetesini uluslararası ilişkilere giderken, görüşmelere giderken insanların önüne koyarlardı, diplomatik ilişkilerde insanların önüne koyardı, bakın, siz "Kürtlerin hakları yok." diyorsunuz ama gazeteleri Türkiye'de yayınlanıyor, bu gazete Türkiye'de yayınlanıyor. Bu gazete, son dört yıl içerisinde, son beş yıl içerisinde 9 defa tutuklanmış. Bu gazetenin yazı işleri müdürlerine bugün, bu ülke mahkemelerinin verdiği cezalar kaç yıl biliyor musunuz? Kesinleşmiş cezaları söylüyorum, devam eden cezaları söylemiyorum, beş yüz yılın üstünde. Bir arkadaşım, mesai arkadaşım şimdi cezaevinde, yüz altmış altı buçuk yıl Vedat Kurşun ceza yedi, bu Yasa'dan dolayı ama buna rağmen "Bu ülkede basın özgürlüğü vardır." diyorsanız doğrusu söylenecek çok laf kalmıyor.
Adalet Bakanlığının bilgisidir, diyor ki: "Bu ülkede 301'inci maddeye göre dava açılması koşuluyla yapılan müracaat sayısı doksandır. Bunların hiçbirine izin verilmemiştir." Doğrudur. Peki, Terörle Mücadele Yasası'nın 7'nci maddesinin ikinci bendine göre yargılanan gazeteciler için ne yaptınız? Burada beyanda bulunuyor, "Bunlar teröristtir." diyorlar. Ayıptır, günahtır, evladı Kerbela'yız, yazıktır, günahtır derler insana. Bunların hepsi gazetecidir, bunların arkadaşı olmaktan da büyük onur duydum, bu onuru da sürekli taşıyacağım.
Evet, bizim sarı basın kartımız hiçbir zaman olmadı. Basın Enformasyon Genel Müdürlüğünün sitesine de girdim. Bunların hiçbiri burada geçmiyor, isimleri bile gazete olarak da geçmiyor, ajans olarak da geçmiyor, kabul edilmiyor ama DGM'lerde, ağır ceza mahkemelerinde aldığımız o suçlar, o iddianameler bizim evlatlarımıza, çocuklarımıza hediye edeceğimiz onur madalyalarımızdır bunu bilesiniz.
Değerli arkadaşlar, Terörle Mücadele Yasası'ndan sözü açmışken devam edeceğim. Her laf açıldığında burada, iktidar muhalefet herkes bölücülükten söz eder, bölücülükten söz eder, başka da bir laf yoktur Kürt sorunu hakkında konuşulacak.
Bakın, arkadaşlar, ben Musa Anter'in sözüyle, bu kitabın yazarının sözüyle bu konuya cevap vermek istiyorum. Ne diyor Musa Anter biliyor musunuz? "Kürtler Antalya'yı terk edecek kadar enayi değiller." diyor. Evet, Kürtler, İstanbul'u, İzmir'i, Çanakkale'deki ataları orada kanları akıtmıştır, sizlere terk edecek kadar enayi değiller, oraları da sahiplenecek kadar akıllı insanlardır. Bu bölücülük yaftasından vazgeçin, hiç oradan size ekmek yok. Bu ülkede bölücülük eğer varsa bir halkı dışlamaktır, bir halkın dilini demin söylediğim yasa maddeleriyle inkâr etmektir.
Bakın, arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde devletin resmî televizyonları korsan yayıncılık yapmaz, bizim ülkemizde yapıyor. TRT, TRT 6 kanalıyla bu ülkede korsan yayıncılık yapıyor, yasal altyapısı olmayan bir yayıncılık yapıyor. Bir Kürt olarak, bir Kürt gazeteci olarak, bir Kürt yazar olarak bunu size söylüyorum, korsan yayıncılıktır çünkü yönetmelikle yapılacak bir iş değil bu.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Yasaya da kondu.
ADİL KURT (Devamla) - Hiç yasayla alakası yok bu yönetmeliğin. Bu yönetmelik dört yıl içerisinde 3 defa değiştirilmiş. Bir genel müdür, yarın öbür gün, pekâlâ RTÜK bu yönetmeliği yok hükmünde sayabilir ve çıkardığınız, övündüğümüz TRT 6 ki ben ısrarla, özellikle TRT 6 diyorum çünkü ruhu Kürtçe olmayanın sözü de Kürtçe olamaz diye düşünüyorum, tamam mı? Ruhu Türkçe olanın özü de Türkçedir. Hiç öyle o lafların arkasına da sığınmayın, o doğru değil.
İHSAN ŞENER (Ordu) - Ruh nasıl olacak?
ADİL KURT (Devamla) - Devam edeceğim, daha birinci aşamadaki haberlerdi, devam edeceğim arkadaşlar.
TRT yönetmelikle, RTÜK yönetmeliğiyle kurulmuş bir televizyon kanalıdır TRT 6 ve mevcut durumda korsan yayın yapıyor. Bu ayıptan bu Meclisin kurtulması gerekiyor.
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Ama rahatsız mısınız bundan?
ADİL KURT (Devamla) - Ben, bu ülkede bir televizyonun, devlet televizyonunun korsan yayıncılık yapmasından, evet, rahatsızım. Evet, rahatsızım. Getirin yasal altyapısını kuralım birlikte. Yasal altyapısını kuralım. Bu televizyon niye yasal altyapıya dayanmasın? Kanuna dayanmasın? Niye bundan kaçınıyorsunuz? Kaçınmanız için bir sebep var, yasaya Kürt kavramını koymamak için kaçınıyorsunuz, Kürtçe dememek için kaçınıyorsunuz. Bu hikâyeyi kime anlatacaksınız? Devam edeceğim.
Eskiden askerî vesayet ve sizin çokça üzerinde durduğunuz andıç sorunu vardı. Evet, bu ülkede basın sürekli andıçlandı, sürekli birileri televizyonları, gazeteleri dizayn etme arayışı içerisinde oldu, ama eskinin askerî vesayeti yerine şimdi sivil siyaset vesayeti geldi.
Bir örnekle size açıklayacağım arkadaşlar, çok eskilere gitmeyeceğim. Müsaade edin, ben size bir haber okuyacağım, daha doğrusu özetleyeceğim, çünkü çok zamanım yok.
Bu haber 23 Kasım 2011'de ajanslara düşen bir haberdir. Haberin önce bir bilgilerini vereceğim, sonra kaynağını da sizinle paylaşacağım ki gazeteciler kaynak açıklamak durumunda değil, ama açıklayacağım. Özgürüm bu noktada, açıklayacağım ben.
Şimdi diyor ki: "Bugün İstanbul polisi gazetecilere KCK operasyonlarına ilişkin üç haber servis etti. PKK lideri
"
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) - Haberin tarihi ne?
ADİL KURT (Devamla) - 23 Kasım 2011.
"PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın görüşme notlarından cımbızlanarak alınan ifadeler tek tek paragraf hâline getirilerek 'Kurucusundan KCK dersi', 'Öcalan cezaevinden talimat yağdırdıkça örgüt saldırıyı artırdı.', 'Öcalan'dan Selahattin Demirtaş'a talimat.'"
Bu haber, 23 Kasım 2011 tarihinde İstanbul Emniyetinden gazetecilere servis edildi. Bildik gazetecilere servis edildi ama yanlışlıkla, bu haber, aynı zamanda onların servis etmek istemediği bir başka gazetecinin e-mail'ine de gitti, e-mail adresine de gitti. 23 Kasımda bu haber televizyonlarda, ajanslarda yayınlandı. 24 Kasım gazete başlıklarını sizinle paylaşıyorum, aynen burada geçen ifadeler: "Apo'dan Esad'a mektup." İfadede var çünkü polisler yazmışlar, ara başlık, spot, kullanılacak resim, malzeme, hepsi bir bir sayılmış.
Bir, Zaman Gazetesi: "Öcalan'dan kaos talimatı: KCK on binleri ayaklandırsın." Burada, haberde geçiyor, Zaman Gazetesi.
Akit Gazetesi: "Apo emretti, BDP uyguladı." Bu başlıklar haberde geçiyor, bir gün öncesinden. Yani utanıp bakmamışlar bile. Yani, bu ayıp yarın öbür gün karşımıza çıkacak bile dememişler.
Star Gazetesi: "KCK silahlı bir yapılanma." Haberde geçiyor.
"İşte ölüm talimatları, Öcalan: KCK silahlı illegal örgüttür." Haberde geçiyor, bu sözlerin hepsi geçiyor. "İşte o talimatlar." Bu haber de bir gün önce yayınlanan haberlerde geçiyor. Söyleyeyim, devam edeyim.
Yeni Şafak Gazetesi: "Okul boykotu İmralı talimatı." Haberde geçiyor. Daha var, pek çok gazete vardı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Dersinizi iyi çalışmışsınız.
ADİL KURT (Devamla) - Dersimizi iyi çalıştık, evet. Siz buralara çalışmamıştınız.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Yalan mı?
ADİL KURT (Devamla) - Bunların hepsi var. Buna rağmen "Bu ülkede basın özgürdür." diyebiliyorsak "Basın üzerinde vesayet yoktur." diyorsanız "Yandaş, candaş basın yoktur." diyorsanız, kargalar bile size güler, kargalar bile güler. Bu yüzden, bu ülkede basın yayın faaliyeti hiçbir zaman iktidarların egemenliğinden, tahakkümünden kurtulamadı. Evet, sadece bu Hükûmetin sorunu değil. Yirmi yıllık bir gazeteci olarak ben sürekli bu sorunu yaşadım.
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Biz de çok zulüm yaşadık.
ADİL KURT (Devamla) - Doğru söylüyorsunuz, aslında bu lafınız üzerine sözü bitirmek isterim. Gerçekten, gerçekten çok istiyorum.
Ey Meclis, bir AKP Milletvekili ön sıradan bu laf üzerine bana ne diyor biliyor musunuz? Tutanaklara da bu şekilde geçsin. Diyor ki: "Daha çok yaşarsınız."
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hayır, hayır. "Biz de çok zülüm yaşadık." dedim.
ADİL KURT (Devamla) - Neyse; ben o şekilde anladım. Öyleyse özür dilerim.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım efendim.
ADİL KURT (Devamla) - Öyleyse özür dilerim.
BAŞKAN - Lütfen, Meclise hitap edin.
ADİL KURT (Devamla) - Ama bu ayıp hepimizin ayıbıdır. Bu ayıplardan kurtulmamız gerekiyor.
ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - Hayır, düzelt onu!
ADİL KURT (Devamla) - Tamam. Düzelttim, düzelttim. Ben öyle anladığım için özür dilerim o zaman.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL KURT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu ayıptır. Bu ayıptan hepimizin kurtulması gerekiyor.
BAŞKAN - Sayın Kurt, vaktiniz tamam efendim.
Teşekkür ediyoruz.
ADİL KURT (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışla
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Hakkari Haber TV