TEMSİLDE ADALET
Temsilde adalet - Yönetimde istikrar ve demokrasi
07 Ekim 2013 Pazartesi 10:11
Ülkemizde günlerdir demokratikleş(me)me paketi adı altında tartışmalar bir yana dursun; umut içerisinde beklenen, özlenen ve talep edilen hemen hemen hiçbir yeni düzenleme getirilmemiştir. Ülkemizde yaşayan ve eşit yurttaş olan halkların beklentileri karşılanmamakla beraber “yetmez ama evet” anlayışı yandaş ana akım medya hariç tüm çevrelerce gülünç bir şekilde karşılanmaktadır.
Ülke olarak sürekli model aldığımız muasır medeniyetlere ulaşmış ülkeler de hukuk düzeni; adalet, doğruluk ve demokrasi nitelikleri bakımından birer toplumsal değerlerdir. Madem toplumsal değerlerdir adalet, doğruluk ve demokrasi kendileri esas olmak üzere yapılan değerlendirmelerde birer hukuk ölçütüdür.
İşte hukukun amacı demokratik ve adaletli bir düzeni sağlamak ve kurduğu bu düzenin ilerlemesini güvence altına alıp daha iyi bir yere gelmesini sağlamaktır. Bu da devletin nihai amacı ve en üstün görevidir. Fakat biz ülke olarak bunları sağlamadığımız gibi ülkemizde Hukukun üstünlüğü ilkesinin vatandaşın gözünde zedelendiği ve demokratikleşemeyen bir ortam içerisindeyiz.
Geri kalmışlığın, hukuksuzluğun konuşulması unutulan ve demokratik bir ülke kurma tartışmalarının konuşulmadığı bir TBMM izlemekteyiz. Bölgeler, toplumlar, inançlar arası adaletsizliğin her geçen gün katlanarak büyüdüğü bir sistemi koruyup, kollayıp devam ettiriyoruz.
Bunların sonucu ise; “Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından her yıl yayınlanan ‘Kaliteli Yaşam Endeksi’nde Türkiye 11 kriterin tamamında OECD ülkelerinin gerisinde kalarak 36 ülke içinde sonuncu oldu.
Gelin şu araştırmanın detaylarına bir göz atalım;
- 36 OECD ülkesi arasında Türkiye Yaşam ve Mutluluk Kalitesi konusunda sürekli 36. sırada bulunuyor. Yani sonunculukta bir istikrar abidesi olmaya devam ediyoruz.
- Türkiye gelir eşitsizliği konusunda gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu 3. ülke.
- Türkiye Temel Haklarda 97 ülke arasında 76. sırada.
- Sivil Özgürlükler'de 44.,
- Düzen ve Güvenlik’te 70.
- Adalet Sistemi’nde 71. sırada.
- Demokrasi Endeksinde Türkiye 10 üzerinden 5,26 puanla 167 ülke arasında da 88’inci sıradadır.”
Bu 36 ülke içerisinde Türkiye’nin son sıralarda olmasının en büyük nedenlerinden biri 90 yıllık cumhuriyet tarihinde 27 mayıs 1960, 12 eylül 1980 askeri darbeleri ile 12 mart 1971, 28 şubat 1997 muhtıraları ve beraberinde gelen iktidarların mevcut sistemi ve düzeni kendi çıkarları için koruyup, kollayıp kullanmalarıdır.
Bir diğeri ise devletlerin amacı inançları yasaklamak değil onları olduğu gibi kabul edip dış etkenlere karşı güvenliğini sağlamaktır. Milyonlarca alevi tarafından kutsal kabul edilip ibadethane olarak kullanılan Cem Evlerinin kabul edilmemesi, Heybeliada Ruhban Okulunun halen kapalı olması demokratikleşme önünde en büyük sorunları teşkil etmektedir.
Son olarak Uludere (Roboski) katliamının kasıtlı suçluları yada hatalı sorumlularının halen ifşa edil(e)memesi demokratikleşme açısından ülkenin utanç tablosudur. Özel Yetkili Mahkemeler’in varlıklarını sürdürmeleri hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Bununla beraber Cezaya dönüşen tutukluluk süreleri hukuk devleti olma önünde büyük engel teşkil etmektedir.
İşte bunlar Türkiye’nin dünya demokrasileri arasına girmesine büyük bir engel teşkil eden, ülkenin gelişmesine de büyük darbe vuran geçmişteki, günümüzdeki ve herhangi bir değişiklik olmazsa gelecekteki utanç verici gerçeklerimizdir bunların ne kadar vicdani bir olgu olduğunu da sizlerin takdirine bırakıyorum.
Ülke olarak Türkiye Parti Liderleri tarafından düzenlenmiş adaylarımızı seçerek ülkede demokratik bir meclis değil sadece Parti Liderlerinin söylediklerini onaylayan bir meclis kurduğumuz için bir türlü yeni bir Anayasa yapamadık, uzlaşamadık ve de düzenleyemedik.
Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olsun gerek Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi olsun demokratik bir ülkenin “kişi hak ve özgürlükleri”, “kamu düzen ve güvenliği”, “hukuk devleti”, “kamu sağlığı”, ve de “toplumsal barış” değerlerini koruma altına almayı işaret etmiştir.
Çünkü demokrasi kural, düzenleme, kurumlar ve kültür meselesidir.
Türkiye’nin demokratik bir sistem içerisinde olmasının, huzur, kalkınma ve refaha ulaşmasının yolu daha önce kabul ettiği ve imzaladığı 30 Maddelik Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi’ni benimsemesinden geçtiğini yoksa herzaman demokratik bir ülke olmanın hayallerde kalacağını hatırlatmadan da geçemeyeceğim.
Sözlerime bu beyannamenin ilk 3 maddesi ile son vermek istiyorum ;
Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit
doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik
anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir
görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir
ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün
özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet
altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı
ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir
ayrım gözetilmeyecektir. Madde 3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Hakkari Haber TV