YALAN VE İFTİRA İSLAMIN DÜŞMANIDIR
Uzun bir süredir medyayı, diğer deyimle “yandaş medya”yı takip ediyorum.
02 Kasım 2011 Çarşamba 12:25
Haberleri, yorumları, gösterime konulan film ve dizi filmlerinin tümü Kürt halkını İslam karşıtı bir pozisyonda gösterminin uğraşını veriyor. Bununla Kürt halkının doğuştan gelen haklarının inkarı ve verilmemesi gerektiği konusunda yurttaşları ikna etmeye çalışıyor.
Allah bütün bir kainatın, Müslüman olan ve olmayanların da İlahıdır. İslam görüntüsü altında İslam işte tam da bu noktada çarpıtılıyor. Kürt halkının ekseriyatı Müslümandır. Müslüman olmayanları da yaratandan, yüce allahtan ötürü hakları vardır. Bu hakkın inkarı, yaratanın, Rab’bin, yüce allahın inkarıdır.
Türk İslam Sentezcilerinin bu kapsamdaki anlatımları, İslam’ı anlatma değil, çarpıtma gayretidir. Yandaş medya Türk İslam Sentezli düşünce ile dindar Kürt halkını, evrensel hak ve hukuk mücadelesinden uzaklaştırabileceğini ve hatta mücadelenin karşıt konumuna getirebileceği hesaplarını yapmaktadır.
İnsanları kendi haklarına karşı karşıt konuma getirme gayreti bir bilinç çarpıtmasıdır. Oysaki İslam dini iman gibi açık ve berrak bir bilinci Müslüman olmanın/olabilmenin temel koşulu sayar. Müslüman olmak için önce bilinç/bilgi sahibi olmak gerekiyor. Bilinci/bilgi sahibi olmayanın dini olamaz. Örneğin deliler sorumluluktan muaftır. Daha açık bir ifade ile İslam’a göre bilinci/bilgisi olmayanın dini olamaz. Hal böyle olunca bilinç çarpıtması dini bir uğraşı değil, dinsizleştirme gayretedir. Yandaş medyanın da yaptığı budur.
Türk olmanın yüceliği ile kibirlenen bu medya başta Kürt milleti olmak üzere diğer dünya milletlerini hakir ve zelil görüyor. Türk İslam Sentezi statükonun fideliğinde yetiştiğinden asıl sahibine beniziyor. Statükocular haklarını isteyen Kürtlere Ermeni diyordu, bunlar da Yahudi diyor? Statüko bir küfür akımıysa Türk İslam Sentezi de bu amelleri ile küfrün yandaşı, münafıklık oluyor. Öyle ki müşrik ve münafık bu her iki akım da Kürt halkının dünyasına el koymayla yetinmiyor, din ve ahiretlerine de el koyma hakkını kendilerinde görüyor!
Yandaş medyadaki herhangi bir filmi veya dizi filmi izleyin. Bu filmde Kürt halkı baştan sona kadar Yahudilerle işbirliği içinde gösteriliyor. Oysa ki gerçek yaşam ve yaşananlar bunun tam tersidir. İsrail’in Türkiye’ye verdiği silah ve teknik ile her gün onlarca Kürt katlediliyor. Hükümet ve cemaat güçlerini ve icazetlerini ABD’deki Lobilerden alıyor? Medyanın bunu sorgulaması gerekirken yalan ve iftiraya sarılıyor.
Herhalde bunlar Kürt halkını akıl ve izandan yoksun sayıyor, Kürtleri ve dünyanın diğer milletlerini hor görüyor.
”Ey mümminler! Bir topluluk diğe bir topluluğu alaya almasın! Belki de onlar (alaya alınanlar) kendilerinden daha iyidir. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse işte onlan zalimlerdir” (Hucarat suresi ayet 11)
Allah’ın ayetlerinden saydığı milletlerin dillerini eritmek, asimile etmek eğitim görmelerini engellemek ile dini inkar etmek arasında nasıl bir ayırım var? Sonuçta değişen ne oluyor? Dün ırkçı-statükocular Kürt halkını inkar ederek yok sayıyordu. Türk İslam Sentezli iktidar ve medya ise Kürt halkına haklarının verilmemesi temelinde bir politika güdüyor. Irkçı statükocular Kürt halkını katliamdan geçirerek yok etmeye çalışıyordu. Yeşil statükocular ise Kürt halkını zindanlara tıkayıp çürüterek yok etmeye çalışıyor. Ortak noktaları Kürt halkını yok etme. Irkçı statükocular kısa sürede netice almayı düşünüyorlardı, Yeşil ırkçı statükocular ise yok etme süresini uzatmışlar. Tek farkları bu.
İktidar öncesinde bu işi merkez medya gazeteleri yapıyordu. Bu gün ise bu görevi yandaş Türk-islancı medya yapıyor. Haberler, konular yalan ve iftira üzerine kurgulanıyor.
Allah ve peygamberi bunlar için “Yalan söyleyenler, iftira edenler ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar yalancıların ta kendileridir” (Nehl suresi ayet 105)
”Bir kimse birileri hakkında bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu af edinceye kadar , Allah’u Teala onu cehennemde tutar. (Hadis-Ebu Davut)
”Her kim ki kasıtlı veya kasıtsız bir günah kazanır da onu suçsuzun üzerine atarsa muhakkaki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur” (Nisa Suresi ayet 112)
İki yüzlülüğü ve dalkavukluğu beceren bu medya yüksek bir maharetle iftirayı da beceriyor. İşledikleri suçları Kürtlerin üzerine yığıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından yok olmaya maruz kalan diller içinde sayılan Kürtçe için bunların tek bir kılı bile niye kıpırdamıyor? Hani bunlar Müslümandı ve dil de Allah’ın ayetlerindendi!? Cemaat neden Türk Dili Olimpiyatlarını düzenliyor da yok olmayla karşı karşıya olan Müslüman Kürt kardeşleri (!) için en ufak bir girişimde bulunmuyor ve elindeki medya gücüyle Kürtleri ve haklı mücadelelerini karalıyor?
Yeşil ırkçı statükocular, Irkçı statükocular tarafından bir süre hor görüldüler. Bu doğru. Uluslar arası bazı güçlerin menfaatları gereği iktidar yetenekleri zayıflayan ve gerici birkonuma düşen ırkçı/ulusalcı statükoya desteğini çekince iktidar Yeşil ırkçı statükoculara kaldı. Statükonun renk değişikliği Kürt halkının durumunda bir iyileştirme değişiklik yaratmadı.
Dün Ergenekonculara karşı hak mücadelesi veren Kürt halkı bu gün mücadelelerini Yeşil ırkçı statükoculara karşı yürütmek zorunda kalıyor. Irkçı statüko yıkıldı. Yeşilleri de yıkılacak. Tarih göstermiş ki mücadeleyi zorba olan değil, haklı olan kazanır. “Hak geldi batıl zail oldu” (İsra Suresi ayet :81) İnsanlığın tarihteki kaderi er veya geç sürekli bu hakkın tecellisi olmuştur.
Münafık diyoruz da kimdir bu münafık? Dili, eli ne tür amellerde bulunur? “Konuşunca yalan konuşurlar. Söz verirler, yerine getirmezler. Sözlerine sahip çıkmazlar. Emaneti teslim edersin, ihanet ederler” (Hadis-Has)
Kürt halkının özgürlük ve demokratik hakları verilecek, çözeceğiz dediler, Kürtleri gaz bombalarına boğdular, Kürt coğrafyasını yakıp yaktılar. Arazilerini köylerini bombaladılar, kadınları çocukları öldürdüler. Binlercesini zindana tıktılar. Oysaki iktidar bir ayrıcalık değil, Allah’ın bir emaneti. Bu emanete ihanet ettiler. Söz verdiler sözlerinde durmadılar. Devleti, hükümeti ve medyası ile yalan ve iftiraya sarıldılar.
Irkçı statükocular Irak, İran, Suriye diktatörleri ile Kürt halkını inkar ve imha siyasetinde işbirliği/güçbirliği yapıyorlardı. Bağdat, Cento paktları oluşturuyorlardı. Yeşil ırkçı statükocular da İran, Suriye, Irak diktaörleri ile Kürt halkının evrensel meşru haklarını gasp etme, Kürt halkını inkar ve imha etmek üzere işbirliği ve antlaşmalar yapmaktadır.
Bu hususta yeşil ırkçı statüko ile ırkçı statüko aynı karaktere, politikalara sahip olmaktadır. Kürt halkı her dört ülkede hak ve hukuku gasp edilmiştir, diktatörler bu hak ve hukuk gaspının devamında ortak hareket etmektedir. Her iki statükonun aralarında bir fark yoktur. 1990’ların medya sayfalarını çevirdiğimizde bugünkü medya ile aynı paralelde yayın yaptığını görürüz.
Aradaki tek fark yeşil ırkçı statüko Yüce dinimizi bu haksız despot politikalarına alet etmektedir. Çünkü Kürt halkı adına siyaset yapanlarla aynı felsefeye, dünya görüşüne sahip değiller. Kürt halkı onların dünya görüşünü, siyasetini kabul etse sorunları, evrensel hak ve hukuktan kaynaklı meşru sorunları çözülecek mi?
Yeşil ırkçı statüko Kürt halkının mevcut durumunun analizini, çözümlemesini yapabilmiş mi? Bölgede, dört farklı ülkedeki baskı ve şiddet rejimlerinin Kürt halkının hak gaspları ile ilgili tek kelime edebilmiş mi?
Meydana çıkıp ‘’evrensel hak ve hukuk normlarına göre Kürt halkının temel hakları için Kürt halkının yanındayım. İran’da, Irak’ta, Suriye’de ve Türkiye’de her nerede olursa olsun Kürt halkının evrensel hak ve hukuk normlarına göre haklarının verilmesi gerekir, tekipçisiyim. Diyebilir mi?
Buna karşı duranlar ise dinimiz İslam dinine ters düşmüş, uluslar arası hukuku ihlal etmiş olurlar. Kürt halkı her şart altında barışçıl yollarla haklı mücadelesini vermeli, halklarımızın her canı bizler için her şeyin üzerinde, değerindedir. Yanlış olanları biliyoruz, yeryüzünde kim hangi inanç ve felsefeye inanıyorsa inansın, kendi tercihi ve saygı duyulması gerekir. Felsefeler hiç kimseye baskı ve zor araçları ile dayatılmamalıdır. Bu iktidarı yeşil statükonun islam dinine ve insanlığa en büyük yanlışı olarak değerlendirilebilir.
Allah (c.c) bizleri bütün münafık ve zalimlerin şerrinden mahafaza eylesin. Ve Allah’ın selamı bütün müminlerin, bütün Müslümanların üzerine olsun.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Hakkari Haber TV