Çetin doğa koşulları, çok karlı geçen kış ayları, çığ felaketleri ve sel felaketlerine karşı dayanışma biçimidir. Çevrede, yaşam alanları dışında, yayla ve köyleri dışındaki topluluklarla çıkar çelişkileri sonucu ortaya çıkan durumdan kaynaklanan bir yapıdır. Faaliyet alanı genel olarak ağırlıklı hayvancılık olan toplumların yayla, mera, biçenek ve diğer tarımsal faaliyet alanına dışardan gelebilecek paylaşım talepleri karşısında var olanı koruma ve yaşam alanlarını genişletmeye yönelik faaliyetler için sosyal örgütlülük halidir.
Hakkari toplumunun genel sosyolojik yapısı bunun üzerinden şekillenmiştir. Geçmişten günümüze hem farklı kültürel değerler ortaya çıkmasınada vesile olmuştur. Aşiret kültürü, yapısı sadece geçmiş dönemlerde, bölge rejimlerinin inkar ve imha politikalarının yükyek oranda uygulamalarına karşı halkımız açısından dil ve kültürel değerlerin korunması gibi olumlu yanları oldu.
Kapalı toplumsal yapı nedeni ile asimilasyon eritme gibi bölge devletlerinin politikalarına karşı sosyolojik direnme noktaları oluşmuştur. Bu toplumun doğa yapısı halkımızın dil ve kültürel değerlerinin korunmasına katkı sağlamıştır. Aşiret kültürü, sosyolojik yapı, bugün halkımızın vardığı, ortaya çıkardığı ortam için ise sadece bir tehdit ve olumsuzluk oluşturuyor.
Aşiretçiliği esas itibarı ile bir dönem canlı tutan bölgenin egemen güçleri olmuştu. Hakkari için diyebilirim ki sistem toplumu Aşiretçi kamplara ayırarak onlarca yıl bütün bölgeyi çatışmalı hale getirerek varlığını pekiştirmeye çalışmıştı. Sosyolojik olarak günümüzde çağdışı ve zararlı duruma gelmiş bu yapı bugün neden halen canlı bir varlık olarak karşımızda duruyor? Hakkari halkı Aşiretçiliği terk etmemesinin altında hangi nedenler yatmaktadır?
Aşiretçilik niçin varlığını sürdürüyor ve halkımız niçin bu geri sosyal yapıyı terk edemedi, bu her iki sorunun bir cevabı bulunuyor. Toplumun doğa şartlarına, çevredeki toplumsal yapılara karşı yaşam alanlarını savunma, tehlike ve dehditlere karşı korunma sosyolojisi olarak ortaya çıktıysa benzer duygular bugünkü koşullarda zayıf da olsa halen varlığını sürdürüyor. Toplumun sosyolojik alışkanlıkları bu ve benzer bahanelerin ardına saklanarak çıkar çatışmalarına altyapı gerekçesi oluşturmaktadır.
Yerleşik Aşiretçi sosyolojik kültür bazen belli kişilerin ekonomik veya siyasi çıkarları için harekete geçirilebiliyor. Aşiret yapısı içinde öne çıkan bir aile siyasi çıkar peşinde ise Aşiretçi duyguları kışkırtır ve kullanır. Aynı Aşiretçi duyguları belli kişiler ekonomik çıkarları için kışkırtır ve kullanır. Bu süreçler yaşanırken toplumsal gerilimler çıkarır, bu gerilimler üzerinden belli menfaat hesapları yapılır. Çoğu zaman toplumsal gerilimler çatışma üretir, çatışma yaygınlaştırma hesapları yapılır. Konjöktür olarak grup çıkarlarına bağlı olarak olayın boyutları geniş veya dar tutulur.
Hakkari'deki çağdaş toplumsal yapılar, kurumlar halkımızın bilinç düzeyini bugüne kadar yükseltme mücadelesini yeteri kadar vermede sınıfta kaldılar. Toplumun Aşiretçi zihniyet geleneklerinden çağdaş toplumsal değerlere evrilmesi bu nedenlerden dolayı sağlanamadı.
Aynı zamanda Parti, meslek örgüt ve dernekleri ve diğer çağdaş sosyal ve siyasal yapılar Aşiretçi yapılardan arınmak yerine çoğu kere onlardan yararlanma veya kullanma yolunu seçtiler. Halbuki siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri, Aşiretçi yapıyı ortaya çıkaran toplumsal nedenleri ortadan kaldırmaya, toplumu bütünlüklü olarak birlik ve beraberlik içinde kapsamaya yönelik çalışmalar yapılarak geri ve çağdışı sosyolojik hastalıklardan toplumu arındırabilirlerdi.
Hakkari halkı bu gün sosyal olarak, Aşiretçi zihniyet yönünden geldiği nokta sadece iç karartıcıdır. Toplumda kendisini bir Aşiretin mensubu olarak görenler, dayandıkları sosyal yapı nedeni ile daha güçlü görüyor. Kendisini bir Aşiret mensubu olarak görmeyenler ise daha yanlız ve korunaksız görüyor. Hatta kentteki göçün ana nedenleri başında, göç edenlerin sosyolojik yapısını incelediğimiz zaman Aşiretçi bağları zayıf olanlar ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Bunlar sahip olduğu ekonomik ve sosyal değerleri, dış tehditlere karşı korumak için göç etme gereği, ihtiyacı duyanlar olduğu iddia ediliyor.
Kendisini bir Aşirete bağlı hissetmeyenlerin, kendilerini bir Aşirete bağlı hissedenlerden daha güvensiz gördüğü bir yapı hastalıklıdır. Nitekim zaman zaman toplumsal çekişme ve çatışmaların boyutları, ortaya çıkan fotoğraf bu vahim durumu açıklamaktadır. Hakkari halkı bugün bu hastalığın pençesinde can çekişmektedir.
Siyasi Partiler, Demokratik kitle örgütleri halkımıza karşı görev ve sorumluluklarını artık hatırlamak zorundadır. Bu çağdaş kurumların çağımızın gerekleri olan sağlıklı toplumsal yapıları halkımızın her kesmine yaymak, eğitmek ve yaşatmak gibi sorumluluklarını hatırlamalıdır.
Burada sorumlulukların ana merkezi BDP'nin umuzlarında bulunuyor. BDP; Dünyada ve ülkemizde barışa en çok ihtiyaç duyulan bu dönemde savaşa karşı barışın, şovenizme karşı halkların kardeşliğinin, baskılara karşı demokrasi ve özgürlüğün ifadesi olan, Ortadoğu halklarının Barış-Kardeşlik-Özgürlük Bayramı Newroz'u yaratmış bir halkın temsilciliği gibi ağır bir sorumluluk üstlenmiştir.
Newroz binlerce yıl önce özellikle Kürt halkının zalimlere karşı farklı halklarla ortaklaşması ve zalimleri birlik gücüyle yenmesinin yıl dönümüdür. Hayretler içindeyim ki böyle görkemli bir tarihi misyonu olan Kürt halkının Aşiretçilik gibi küçük sosyolojik hastalıkları Hakkari halkının başına musallat etmeye devam ediliyor.
Bu sosyolojik hastalıkları halkımızın düşmanlarının oyunları ile bünyemizin kemirmesine, kanatılmasına halkımız artık müsaade etmemelidir. Hangi yapı içinde olursa olsun bu hastalıklı sosyolojik Aşiretçi zihniyete bulaşanların, savunma durumunda olanların, kendisini bu sosyolojik hastalıktan arındırmayanların halkımızın düşmanları arasında olabileceğini bilmeliyiz. Hakkari Newroz bayramını görkemli kutlanmasına katılan kitlemize seslenmek istiyorum, Aşretçiliği gönüm, BDP etrafında kardeşçe kenetlenin ve geleceğe görkemli yürüyüşü şaha kaldıralım. NEWROZ PİROZ BE