Taş ailesi, küçük Muharrem'in ölümünden devleti sorumlu tutuyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 4 Şubat'taki Berlin ziyaretinde "Anneler kızakları çekmesiyle doğumlara yetiştiriliyordu. Şimdi paletli araçlarla. 17 tane, ambülans helikopter, 4 tane de jet ambülans veriyoruz" diyordu.
Oysa sadece bir kaç gün önce Van’ın Gürpınar İlçesi’ne bağlı Yalınca köyünde hastalanan 3 yaşındaki Muharrem yolların kapalı olması nedeniyle hastaneye götürülemeyince yaşamını yitirdi. Ailenin haber verdiği karakol, hastane ve diğer yetkililer harekete geçmeyince babası tarafından çuvalda taşınırken yolda ölen Muharrem Taş'ın durumu onyılardır yaşanan bu dramları bir kez daha gündeme getirdi.
Gürpınar'da aniden ateşlenen 3 yaşındaki Muharrem için hiçbir yetkili harekete geçmemişti. Taş ailesi şimdi küçük Muharrem'in yasını tutuyor. Van’da bulunan akraba evinde, taziyeleri kabul ediyor.
'1996 YILINDA KÖYÜMÜZ ZORLA BOŞALTILDI'
Taş ailesinin trajedisi 1996 yılında başlıyor. Yaşadıkları Çeli mezrası 1996 yılında güvenlik gerekçesiyle boşaltılınca aile Van merkeze taşınmış. Van’da inşaatlarda çalışan ve amelelik yapan Abdulvahap Taş burada Halise Taş ile evlenerek, beş çocuk dünyaya getirmişler: Remziye, Rahmi, Dilan, Bahar ve Muharrem. Kent merkezinde ailesinin geçimini sağlamak için mücadele eden Abdulvahap Taş, bir yandan da kış mevsiminde de köylere giderek çobanlık yaparak bugüne kadar geçimini sağlamaya çalışmış.
'3 YIL ÖNCE KÖYE DÖNMEYE KARAR VERDİK'
3 yaşındaki oğlu Muharrem’i sırtındaki çuval içerisinde hastaneye götürürken kaybeden Abdulvahap Taş şöyle anlatıyor: “ Ben 34 yaşındayım. 1996 yılında Çeli mezrası askerler tarafından boşaltıldı ve zorla göçe tabi tutulduk. Bundan 3 yıl önce ben artık köye dönmemiz gerektiğini düşündüm ve yaz aylarında Çeli mezrasında çadır kurarak köye dönüşün olanaklarını kendi imkanlarımla yaratmaya çalıştım. Yaz aylarında ailemle köyde çadırda kışın ise eniştemin boşalttığı evde kalıyorum.”
'DÖNDÜK AMA KÖYDE YOL, SU, ELEKTRİK YOK'
Çeli mezrasında 15 gündür yolların kapalı olduğunu ve bu süre zarfında elektriklerin kesik olduğunu söyleyen Taş, “ Biz köye geri döndük ama köye geri dönüşün bir alt yapısı hazırlanmamış. Köyde su yok, elektrik doğru düzgün verilmiyor. Kış mevsiminde yollar sürekli kapalı halde olur. Bizim mezra tamamen karanlığa gömülmüş durumda. Tüm bunlara inat ben köyümde yaşamak istiyorum ve sonuna kadar bunun mücadelesini vereceğim" diye konuşuyor.
'MUHARREM'İN ÖLÜMÜNÜN SORUMLUSU DEVLETTİR'
Oğlu Muharrem’in rahatsızlandığını ve kendisinin hastane ve karakoldan yardım istediğini ifade eden Taş, şöyle devam ediyor: “Ancak bir yetkili yardıma gelmedi ve bende bunun üzerine muharrem’i çuvalla hastaneye götürmeye karar verdim. Oğlum yolda can verdi. Muharrem’in daha önce hiçbir hastalığı yoktu. Rahatsızlığı aniden gelişti. O esnada doktora götürebilseydik şu anda hayatta olurdu. Ben şimdi devletten davacıyım. Oğlumu benden aldılar ve bunun hesabını sormak için yargıya başvuracağım."
Anne Halise Taş ise, Türkçe bilmediği için yaşadıklarını Kürtçe anlattı. Muharrem’in rahatsızlanması üzerine karakolu ve hastaneyi arayarak ambulans aradıklarını ancak yetkililerin yardım etmemesi nedeniyle oğlu Muharrem’in bir çuvalda can verdiğini dile getiren Taş, “Bize bu zulmü yapanları Allaha havale ediyorum” diye konuştu.
KARAKOLU OLAN KÖYLERİN YOLLARI AÇILIYOR
Muharrem’in amcası M. Ali Taş’ta günlerdir Çeli mezrasının yollarının kapalı olduğunu belirtirken, tüm çabalarına rağmen yolların açılmamasının bir cana mal olduğunu ifade etti.
Çeli mezrası ile Yalınca köyü arasında sadece 17 km mesafe bulunduğunu ancak sadece içinde karakol bulunan Yalınca köyüne kadar yolların açıldığını kaydeden Taş, “Hangi devirde yaşıyoruz. Bu yaşanan Türkiye için bir utançtır. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Karakol ve hastane yetkilileri bir ambulans bile gönderemiyorsa söz artık bitmiştir.”diye konuştu.