Prof. Dr. Osman GÜRDAL kimdir?
1963 yılında Isparta’da doğdum. İlkokuldan liseyi bitirinceye kadar Isparta’da bulundum; üniversite ve yüksek lisans çalışmalarımı Ankara Gazi Üniversitesinde ve doktoramı ise İngiltere Sussex Üniversitesinde tamamladım. Teknik Lise son sınıfa kadar, okul dışı zamanlarda Isparta Toptancı Hali’nde yaş-kuru sebze-meyve alım satım işleri ile iştigal etmenin yanında, taşeron babamın duvarcılık, kalıpçılık ve betonculuk inşaat işlerinde yardımcı oldum. Her türlü inşaat, elektrik ve sıhhi tesisat işlerinde çok pratik el maharetine sahip olduğumu söyleyebilirim.
1999’da Doçent ve 2008’de Profesör unvanlarını aldım. Elektromanyetik Alan Teorisi, Elektrik Makinalarının Tasarımı, Algılayıcılar&Dönüştürücüler, Güç Elektroniği adlarında yayınlanmış kitaplarıma ek olarak muhtelif ulusal ve uluslararası dergilerde ve konferanslarda basılı makalelerim bulunmaktadır. Başta Elektromanyetik Tasarım konuları olmak üzere muhtelif endüstriyel danışmanlık ve hakemliklerde görev almaktayım. TÜBİTAK'ın öncelikli alanları ve destekleri kapsamında hibrit veya elektrikli taşıtlar için tekerlek içi sabit mıknatıslı motor tasarımı, elektrikli taşıtların batarya şarjı için yüksek devirli sabit mıknatıslı generatör tasarımı, sabit mıknatıslı asansör motoru tasarımı, sabit mıknatıslı rüzgar generatörü tasarımı, gece görüş kamerasının helyum pompası için sabit mıknatıslı motor tasarımı, sabit mıknatıslı küresel motorlu robot tasarımı, rüzgar ve güneş enerjili sistemler gibi TEYDEB ve SANTEZ projelerinde endüstriyel danışmanlıklar yürütmekteyim.
Ana ilgi alanlarım: Elektrik Makinaları, Elektrik-Manyetik Devre ve Mekatronik Sistemlerin Bilgisayar Destekli Analiz, Tasarım ve Simülasyonu, Potansiyel Teori, Malzemelerin Elektriksel ve Manyetik Özellikleri, Adli Elektrik Mühendisliği’dir. Hobilerim: Bilim ve Toplum İlişkisi, Fizik Felsefe ve Toplum, Davranış, Benzerlik ve Mecaz İlişkileri’dir.
Kadrom Gazi Üniversitesinde iken 2008-2011 yılları arasında Hakkâri Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve Mühendislik Fakültesi Dekanlığı görevlerini yürüttüm. Aynı yıllarda YÖK-ÜAK ve MDK üyeliklerinde bulundum. YÖK’te Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılandırılması, Yükseköğretimde Kalite ve Denklik Komisyonu gibi muhtelif komisyonlarda üyelik ve danışmanlık görevlerinin yanı sıra YÖK'ü temsilen ilgili bakanlıklarda görüşmelere de katılmaktayım. STK ve sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında, Gazi Üniversitesi bünyesinde Manyetik Kulübü, Hakkâri'de Baran Yetenek Avcıları Kulübü ve 6 platformdan oluşan Sümbilim Zirvesi'nin kurulmasına öncülük ettim.
--- Neden Hakkâri Üniversitesi?
Oxford’u rektör ile 20 yıl önce Oxford’da tanışmıştık; Ben o zamanlar İngiltere Sussex Üniversitesinde doktora yapıyordum. 2008 yılında 23 üniversitenin rektör atamalarında YÖK’teki görevim nedeniyle tekrar karşılaştık ve birlikte çalışma teklifi üzerine Hakkâri Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve Mühendislik Fakültesi Dekanlığı görevleri tevdi edildi.
--- Hakkâri hakkındaki düşünceleriniz?
Organik tarım, hayvancılık, madencilik, enerji, turizm ve doğal konukseverlik gibi her türlü zenginliği barındırarak bir cennet olmaya aday fakat henüz işlenmemiş ve ihmal edilmiş güzel bir coğrafya ve anlaşılmayı bekleyen güzel insanlar diyarı
--- Türkiye’de kampüsü olmayan tek il Hakkâri’dir. Bu gecikmeyi neye bağlıyorsunuz?
İnat ve sadece ben bilirim yaklaşımı ve kılavuzlarının yanlış seçimi burada etkili oldu. Ayrıca paylaşımcı olmayan yaklaşımı ve iş bilmezliği de buna katkı sağladı. BU YAKLAŞIMLA KAMPÜS DEĞİL SADECE KÜMES YA DA AHIR YAPILIR. Kendisine bu konuda yardımcı olma fırsatı tanısaydı ve yörenin akil adamlarının görüşlerine önem verseydi yer seçimi bu kadar gecikmezdi.
TOKİ ve ilgili kurumlarla görüşülerek ve zemin etütleri yeniden değerlendirilerek mümkünse kampüs arazisinin acilen sağlam zeminli başka bir arazi ile değiştirilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Heyelanlı olduğu belgeli ve uzun zaman önce heyelan sonucu binlerce kişinin hayatını kaybettiği kampüs arazisi yapılaşmaya kapatılmıştır. Zaten Kıran adının kaynağı da zamanında burada çok sayıda insanın hayatını kaybetmesi yani kırıp geçirmesidir. Bölgenin birinci derece deprem bölgesi ve heyelanlı olduğu bilindiği halde bu arazi üzerinde ısrar edilmesi -derin fore kazıklar üzerinde en sağlam binalar da yapılsa- öğrenciler ve diğer paydaşlar üzerinde oluşturacağı psikolojik korkuyu asla bitirmeyecek ve bu durum tercihlerde dikkate alınacaktır. Her türlü yapısal dayanım önlemi alınsa bile burada Mimar Sinan tarafından inşa edilen Süleymaniye Camisi hakkındaki eğri minare kıssasını ve dedikodunun nasıl önlendiğini hatırlayıp ona göre davranış sergilemek gerekirdi.
--- Projeleriniz nelerdir?
Üniversite ve Hakkâri’yi hiç ayırmadan, BİRİNİN GELİŞMESİ ÖBÜRÜNÜN GELİŞMESİNİ DE HIZLANDIRACAĞINDAN paralel düşünmek gerekir diye düşünüyorum. Hakkâri ile ilgili projelerde STK, iş dünyası, sanayi ve ilgili kurumlarla iyi bir diyalog ve danışmanlık boyutunda çalışmalar yapılması gerekir.
Her şeyden önce insan ve insana saygı eksenli, paylaşımcı, önyargısız, özlük haklarına saygılı, güvenli ve huzurlu bir yaşama ve araştırma imkanlarının sonuna kadar sunulduğu bir çalışma ortamı oluşturulmalı
Huzur, dostluk ve sıcak atmosferiyle içinde bulunduğu topluma ve değerlerine yabancı, saygısız, kötü niyetli, beceriksiz ve yeteneksiz insanların gelmekten çekineceği, gelse de barınamayacağı kurumsal bir üniversite kimliği oluşturulmalı
İnşaatların başlayabilmesi için mevcut kampüs arazisi acilen sağlam zeminli başka bir arazi ile değiştirilmeli
Merkezi Araştırma Laboratuvarının inşaatına ve donanımına öncelik verilmeli
Lojmanlar acilen tamamlanmalı
Kooperatifleşme veya muhtelif birliktelikler ile cazip yaşam mekanları ve sosyal-spor alanları oluşturulmalı
Hakkâri Üniversitesinin yönlendirmesi ve danışmanlığında, sosyal sorumluluk duygularıyla bölgenin organik tarım, hayvancılık, madencilik, enerji ve turizm bölgesi haline getirilerek huzur ve refaha katkı sağlanmalı
İran ve Irak sınırına komşuluk avantajıyla Kürtçe ve Türkçe dışında Farsça, Arapça, İngilizce, Azerice ve Rusça gibi dillerin hâkim olabileceği çok dilli bir kültür ve bölge üniversitesi oluşturulmalı
Mermer, kükürt, çinko, kurşun, bakır, krom, demir ve kömür (ve muhtemel radyoaktif madenler) madenciliği ve bunlardan endüstriyel ürünlerin üretimi için girişimler başlatılmalı. Bu madenler için maden zenginleştirme tesislerinin kurulmasına öncülük edilmeli. Demir madenlerinin işletilmesi için demir-çelik döküm ve ferro-krom tesisleri için girişimler başlatılmalı
Su kaynakları açısından zengin bölgede kaynak ve mineralli su dolum tesisleri gerçekleştirilmeli
EİEİ verilerinde 30 MW gözüken ancak tahmini olarak 1 GW üzerinde rüzgar enerjisi potansiyeli değerlendirilmeli. Özel ilgi alanıma giren rüzgar enerjisinin değerlendirilmesi hakkında ön çalışmalar yapılmıştır.
Şifalı ve termal su tesisleri ve turizmi; yeni turistik yerleşim yerleri ve geleneksel misafirperverliği simgeleştirici mola-konaklama tesisleri; kış, inanç ve yayla turizmi teşvik edilmeli
Alabalık dahil muhtelif balık yetiştirme çiftlikleri, akarsu-gölet balıkçılığı özendirilmeli
Zap üzerinde göletler, mesire ve eğlence yerleri, hobi bahçeleri, doğal su aquaparkları yapılmalı
Zap üzerinde tekne gezileri, rafting, kano, vb. yarışları düzenlenmeli
Tarihte Ortadoğu’nun Üzüm Ambarlığı’nı yapmış 100 km’lik Zap Vadisi boyunca üzümcülük yeniden canlandırılmalı
Tarihte İpek Yolu üzerinde bulunan Zap Vadisi üzerinde ipek böcekçiliği ve ipekçilik yeniden canlandırılmalı
Hindi büyüklüğünde sadece yüksek kesimlerde yaşayan ve nesli tükenme tehlikesinde, sülüngillerden çok iri bir keklik olan Ur kekliği veya Kevderi’nin neslinin devam ettirilmesi ve çiftlikleri kurularak eti, tüyü ve yumurtası ulusal ve uluslararası bazda kazanca dönüştürülmeli
Her şeyden önemlisi Seyyid Taha, Ahmed'i Hâni, vb. bilim adamlarının yaşadığı zamandakinden daha parlak bir bilim dünyası bölgede yeniden canlandırılmalı
--- Nasıl bir üniversite hayal ediyorsunuz?
Öncelikle Hakkâri Üniversitesi’nin başlıca sorunlarından bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Temelde üç sorun vardır:
*Kampüsleşememe sorunu: Mevcut durumu itibariyle, başka bir ilde eğitim-öğretim faaliyetlerini yürüten Hakkâri Üniversitesi kampüs içinde olması gereken kalıcı binalar yerine kent içinde oraya buraya serpiştirilmiş kiralık binalarda büyük ve şaibeli kira bedelleriyle eğitim-öğretim vermeye çalışmaktadır.
*Kurumsallaşma eksikliği: Ciddi yönetim hataları nedeniyle bir türlü kurumsallaşamayan Hakkâri Üniversitesi'nin idari ve akademik paydaşları mevcut yönetimin büyük bir psikolojik baskısı altındadır.
*Üniversitedeki huzurlu bir ortam yokluğu: Her şeyden haberdar olmak isteyen ve kimseye güvenmeyen kişilik ve yönetim yaklaşımı ile akademik ve idari personel bezdirilmiş durumdadır; huzur ve güven baltalanmıştır. Kameralar ve hafiyelerle kimlerin kimlerle yakınlık kurduğunu öğrenme isteğiyle personel arasında tedirginlik ve güvensizlik oluşturulmuş ve insanların birbirine düşürülmesi için çok çaba harcanmıştır.
Öncelikle akademisyenleri psikolojik olarak rahatlatmak, güven vermek, teşvik etmek ve bilimsel araştırmalar için gereken ihtiyaçlarını karşılamak gerekiyor.
Hayal ettiğim üniversitede kişinin aldığı eğitimin onun sermayesi olduğu düşüncesiyle fırsatların sonuna kadar sunulduğu bir bilimsel araştırma ve geliştirme ortamında BOŞLUKLARI DOLDURAN DEĞİL YERİ DOLDURULAMAYAN AKADEMİSYENLERİN YETİŞMESİNE ÖNCÜLÜK EDİLMELİ, insanlar ayrıştırılmayıp herkes kucaklanmalı, dostlar işbaşında görsün nevinden yapılan bilimsel komedilerden uzak durulmalı, suni kurallar ve engeller üretilmemeli, işler yokuşa sürülmemeli, aksiyon adamları olarak kalp kırıcı değil gönüller kazanılmalıdır.
YENİ HAKKÂRİ ÜNİVERSİTESİ sorunlarını çözebilen, kaliteli ve gerçek bilimsel çalışmalar yapan, üretken, sosyal sorumluluk duygularıyla bölgenin huzuru ve refahı için çalışan, ahlaklı, ilkeli, vakarlı ve -kişileri, olayları değil fikirleri tartışan- erdemli ve bilim zihniyeti taşıyan akademisyenleriyle övünerek hayal edilen üniversiteyi hayata geçirecektir.
Hayal ettiğim üniversitede; bilim aşkı sürekli uyarılmalı, akademisyenler araştırma iştiyakıyla şahlandırılmalı ve teşvik edilmelidir. Bunun için kendini aşmış zinde dimağlara, bilim zihniyetini bilimin kendisinden önemli tutan ve bu zihniyetin dayandığı prensiplerin ruhlara nakşedilmesi arzusunda adanmış gönüllere, bulunduğu zamanı ve olayları doğru okuyabilen ve önceliklerini iyice kavramış, garazsız, ivazsız, hak-adaletten ayrılmayacak ve hiçbir gâile karşısında sarsılmayacak kadar da yürekli babayiğitlere; en büyük potansiyelin iyi eğitilmiş insan olduğunu bilerek şahsî, ailevî, siyasî ve ekonomik herhangi bir menfaat düşüncesi olmayan ve her türlü beşerî kapris ve ihtiraslardan uzak, özgürlüğüne aşırı düşkün, bütün insanlığa yararlı olma duygusu içinde babayiğitlere ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır.
Hakkâri olarak şöyle bir hedefin konulması çok yerinde olabilecektir: İlin plakası ile de özdeşleşmiş olarak sosyoloji, psikoloji, edebiyat, sanat, sağlık, barış, insan hakları, vb. alanlarda 2030 yılına kadar bir Nobel Ödülü’nün alınması…
--- Kentteki siyasi ve olumsuz gelişmeler eğitimi nasıl etkiler?
Kentteki siyasi gelişmelerin eğitimi olumsuz etkileyeceğini ihtimal vermiyorum ve şimdiye kadar böyle bir duyum, vb. aldığımı da hatırlamıyorum. Genellikle medya yoluyla aktarılan olumsuz gelişmelerin öğrenci ve akademisyenlerin tercihinde ÇOK AZ ETKİLİ OLDUĞU duyumlarım içindedir. Zaten Hakkâri’ye gelip gören kimseler Hakkâri’nin İstanbul’dan daha güvenli ve çok huzurlu bir yer olduğunu gözleriyle şahit oluyorlar ve gitmek istemiyorlar; ayrıca basına da sitem etmekten geri durmuyorlar.
--- Hakkâri’nin tüm sınavlarda Türkiye sıralamasında sondan birinci olmasını neye bağlıyorsunuz?
Atanan öğretmenler genellikle ilk deneyimlerini burada geçiriyorlar ve yaklaşık bir yıl sonra başka bir yere tayinleri yapılıyor. Sorunun çözümü için öğretmenlerin deneyimli olmaları, bölgenin kalkındırılması ve geliştirilmesi hedefine kilitlenmeleri ve bölgeyi iyi tanımaları gerekiyor. Ayrıca dilden kaynaklanan sorunlara da karşı da farkındalık düzeyinin artırılması önemlidir. Bu bölgede görev yapan eğitim gönüllüleri yani öğretmenlere pozitif ayrımcılık sunulması ve sosyal imkanların artırılması başarıyı kesinlikle artıracaktır. Bu sorunun çözümünde de Hakkâri Üniversitesi’ne büyük görev düşmektedir. Hakkâri Üniversitesi’nin gelişmesine paralel olarak bu sorun gittikçe küçülecektir.
--- Çağdaş, demokratik ve özgür bir üniversite için değişim programınız nedir?
Böyle bir üniversitede Hüsn-ü Zan, Adem-i İtimat kuralı işletilmeli yani insanlara karşı ön yargılı olmadan ve insani değerleri ihlal etmeden -her insanın nefsi ve şeytanı vardır- fehvasınca gerekli önlemler alınmalıdır. Ayrıca Theodore Roosevelt’in “Bir insanı ahlaken, aklen, ruhen, kalben, ... eğitmeden sadece zihnen, bedenen, ... eğitmek topluma büyük bir belâ kazandırmaktır.” özlü sözü asla unutulmamalıdır. Yeni Hakkâri Üniversitesi kendisinin ve yöresinin sorunlarını çözebilen, kaliteli ve gerçek bilimsel çalışmalar yapan, üretken, sosyal sorumluluk duygularıyla bölgenin huzuru ve refahı için çalışan, ahlaklı, ilkeli, vakarlı ve -kişileri, olayları değil fikirleri tartışan- erdemli ve bilim zihniyeti taşıyan akademisyenleriyle övünerek bilimsel etik, özlük hakları, kimlik ve hukuka saygılı, görevlerde ben yerine biz eksenli, liyakat ve güven esaslı paylaşımcı yönetim anlayışıyla rakip tanımayan özgür ve güvenli bir Hakkâri üniversitesi yani çağdaş, demokratik ve özgür bir üniversite olma yolunda hızla ilerleyecektir.
--- Kazanma şansınız nedir?
32 yıldır Ankara’da bulunmam ve bürokrasi dünyasına yakın olduğum kadarıyla bu rektörlük seçiminde atama makamındakilerin, başarısız geçen 4 yılı ve çok yoğun şikayetleri göz önüne alarak ince eleyip sık dokuyacaklarını ve bölgenin hassasiyetini de dikkate alarak, EYVAH BİZ NE YAPTIK demeyecekleri bir rektörü liyakat bazında atayacaklarını umuyorum. Seçimde Hakkâri Üniversitesi’nin saygıdeğer ve sağduyulu öğretim üyelerinin teveccühleri, YÖK’ün sıralaması ve Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirleri önem taşır. Atama makamında bulunanları utandırmayacak bir yaklaşımla Hakkâri Üniversitesi’nin çıtasını yükseltmek ve en ücra köşelerine kadar çok iyi bildiğim ve insanlarını çok iyi tanıdığım bölgenin refahı ve huzuruna katkı sağlama amacı taşımaktayım. Takdir önce atama makamındakilerin sonra kaderindir.
Ehliyet ve liyakat yönünden doyurucu ve yörenin beklentilerini karşılayabilecek bir adayın varlığında gönül rızası ile hemen adaylıktan çekilebileceğimi ve kendisine şartsız destek vereceğimi de burada beyan etmek istiyorum. Bir deneme tahtası olmayan Hakkâri’nin ikinci bir dört yılı kaybedecek ne lüksü ve ne de sabrı kalmıştır.
--- Sizce üniversite kurulduğu kent için ne anlam ifade eder?
Üniversiteler eğitim-öğretim faaliyetleri yürütmenin yanında, içinde bulunduğu yerleşim yerinin her türlü ekonomik, sosyal, kültürel, sanatsal yönden kalkınması ve yörenin yeraltı-yerüstü bütün zenginliklerinin topluma kazandırılması amacıyla kurulur.
Organik tarım, hayvancılık, madencilik, enerji ve turizm bölgesi olmaya çok yatkın olan bölge, üniversitenin iyi bir yönlendirmesi ve danışmanlığında çok aranılan bir yer olabilecektir. Ayrıca İran ve Irak sınırına komşuluk avantajıyla bölge Kürtçe ve Türkçe’nin dışında Farsça, Arapça, İngilizce, Azerice ve Rusça gibi dillerin hâkim olabileceği çok dilli bir kültüre ve üniversite oluşmasına çok yatkın bir adaydır.
Bunların yapılabilmesi için öncelikle kampüs ve lojman inşaatlarının acilen tamamlanması ve buna paralel cazip fırsatlar da sunularak öğretim üyesi sayısının ve öğrenci akışının artırılması gerekir.
Yörenin kalkınmasına katkıda bulunmak için rektör elindeki beyin gücünü, teknik ve sosyal imkânları bulunduğu yörenin atıl yeraltı ve yerüstü bütün zenginlik kaynaklarını tespit etmek ve işler hale getirmek için seferber etmelidir. Bunun için gerekli kurumlarla irtibata geçmeli ve sanayinin, ekonominin, teknolojinin gelişimine katkı verecek şekilde yörenin işadamlarına yardımcı olmalıdır. Aynı zamanda yörenin beşeri yeteneklerini tespit edecek ve uygunca değerlendirecek girişimlerde bulunmalıdır.
--- Hakkâri Üniversitesi’ne karşı oluşan olumsuz yargıların ortadan kaldırılması için Hakkâri Üniversitesi nasıl bir duruş sergilemeli?
Hakkâri halkı, yıllardır üniversitesinin gelmesini bin bir ümitle toplumsal refahına ve huzuruna bir katkıda bulunacağı düşüncesiyle ve hasretle beklemiş; kendisi gibi toplam 23 il'le beraber 2008 yılında üniversitesine kavuşmuştur. Lakin olaylar beklenildiği gibi gelişmemiştir; gelinen durumda gözüken sadece hüsrandır. Mevcut durumu itibariyle, başka bir ilde eğitim-öğretim faaliyetlerini yürüten Hakkâri Üniversitesi kampüs içinde olması gereken kalıcı binalar yerine kent içinde oraya buraya serpiştirilmiş şaibeli kiralık binalarda büyük kira bedelleriyle eğitim-öğretim vermeye çalışmaktadır.
Sorunlarla anılan bölgede derleyici ve toparlayıcı rol oynaması da beklenen Hakkâri Üniversitesi yönetiminin kendisi, yaptığı her işte ŞAİBELERLE bir sorun kaynağı olarak bölgenin ilerlemesinin önünde çok büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu yönetim anlayışıyla, ufukta zifiri karanlıktan başka bir şey gözükmemektedir. Yeni Hakkâri Üniversitesi’nin ehil ve liyakatli yeni yönetimi yeni yönetim anlayışı ile her türlü şaibelerden uzak, ayrımcılık yapmayan, insan haklarına saygılı, yörenin önceliklerine önem veren şeffaf ve hesap verebilir yaklaşımı sergilemesi yoluyla hakkındaki olumsuz yargıları ortadan kaldıracak ve bölgenin ilerlemesinde takoz değil lokomotif olacaktır.
--- Cumhurbaşkanımızın üniversiteler için düşündüğü iki rektörlük seçimi sizce bir ihtiyaç mıdır?
Bilim zihniyetine sahip, makam düşkünü ve çıkarcı olmayan, ehil ve liyakatli rektörler bir yolla görevlendirildiği sürece iki rektöre ihtiyaç olduğunu düşünemiyorum. Zaten iyi bir görevlendirme ile ehil ve liyakatli rektör yardımcıları bu görevleri yapabilirler. Mevcut anlayışla iki rektörün bulunduğu yerde anlaşmazlıktan başka bir şey olacağına ihtimal veremiyorum. Bilim dünyamızı temsil etmekte olan üniversitelerimizdeki LİYAKATSİZLİK-TARAFTARLIK-PARANOYA teşhisli güncel sorunların nedeni iyi analiz edilerek önlemler buna göre alınırsa sorunlar çok çabuk çözülebilecektir. Ek olarak rektörlük yapabilir sertifikası gibi programlar da yararlı olacaktır.
---Hakkâri Üniversitesi’nde bir dönem Rektör Yardımcılığı ve Dekanlık görevi yaptınız. Daha sonra da istifa ettiniz. Sizi istifaya zorlayan gerçek nedir?
Kendi isteğim dışında bir istifa gerçekleşti. Rektör yardımcılığı ve dekanlık görevlerini yürütürken rektörün paylaşımcı olmayan ve güvensiz yaklaşımı nedeniyle genellikle üzerimde fazla iş yükü olmazdı. Bu boş zamanları değerlendirmek için sosyal sorumluluk duyguları altında, bölgenin huzur ve refahına yönelik Baran Yetenek Avcıları Kulübü ve 6 platformdan oluşan Sümbilim Zirvesi'nin kurulmasına öncülük ettim. Hakkâri'lilerin de katkılarıyla bu STK’ların çalışmaları Hakkâri'liler tarafından büyük beğeni topladı. Oluşan teveccüh rektörü çok rahatsız etti ve bunlar üniversitenin önünde gidiyor diyerek çalışmaları durdurmamı istedi ve olmadık engeller çıkardı. Ayrıca bildiğiniz gibi paylaşımcı olmayan ve statükocu yaklaşımı nedeniyle üniversite kurma çalışmaları çok geride kaldı. Ek olarak yapılan her ihale ve alım satımlardaki şaibeler, vb. halkın dedikodu malzemesi haline dönüştü. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var düşüncesiyle bunların ilgili makamlara rapor edilmesi de rektörün bana karşı tutumunu çok değiştirdi ve şahsıma ve bana bir şekilde yakın olduğunu düşündüklerine şiddetli bir şekilde mobbing uygulamaya başladı. İstifamı isterken gerekçesi şu oldu: “Bana karşı olanlarla görüşüyor, işbirliği yapıyorsun.”. Bana karşı olanlar dediklerinden birisi de, kendisini o zamanlar henüz bir kez ziyaret ettiğim eski Belediye Başkanı Sayın Abdurrahman Keskin idi. Kendisi üniversite kampüs alanının heyelanlı olduğunu ve buna izin asla vermeyeceğini söylemişti.
Öğretim elemanı alma sınavlarında rektörün yöre gençlerine karşı yani negatif yanlı tutumu ve benim buna karşı olmam da bardağı taşıran damlalardan biri oldu. Hakkâri Üniversitesine Hakkâri'li gençlerin akademisyen olmasına ne yapıp ne edip izin vermemem ve alınacakların özellikle batılı olması gerektiği dikte edildi. Uzun yıllar önce atamızın, dedemizin, ninemizin yaptığı yanlış tutumlar nedeniyle yöre halkına pişmanlık duygularımızı göstermek yerine yıllardır itilmiş, kakılmış, dışlanmış, işsiz bırakılmış yöre halkına bir darbede ben vurarak kul hakkına giremezdim. Neyse ki SEN BUNLARI KÜRT'LERE YARANMAK İÇİN YAPIYORSUN yaftasını işitmekten kurtulamadık. Boynuma takılan başka yaftalar da oldu fakat okuyucuların gülmekten kırılmalarını istemediğimden onlardan bahsetmek istemiyorum.
Bu arada komik ve gülünç bir durum da şöyle gerçekleşti: Rektör YÖK’e iyi tanıdığınız birini göndermiş ve benim Hakkâri’de BDP’lilerle görüştüğümü şikayet etmiş; güler misin ağlar mısın. Ayrıca Ankara’da itibarımı zedelemek amacıyla olmadık iftiralar, yaftalar ve yakıştırmalar da yapıldı fakat bunlar etkili olma yerine sadece çamur atanların kendi yüzlerine yapıştı, yüzlerini kararttı. Bu yaftalardan birinin de HAKKÂRİ’LİLERE OLAN SEMPATİM olduğunu iftiharla öğrendim.
Hal böyle olunca YÖK istemeden de olsa Hakkâri’den ayrılmamı uygun gördü; zaten yaptığı yanlışlara da sessiz kalarak ortak olamazdım. Ayrıca bana bir şekilde yakın olduğunu düşündüklerine sürgün tehdidi ve hala devam eden mobbing uygulaması bu ayrılmada etkili oldu. Kendim belki bir şekilde psikolojik baskıya ve yaptırımlara dayanabilirdim fakat benden dolayı başkalarının zarar görmelerine izin veremezdim. Ek olarak görevlendirme adı altında İstanbul, Kayseri ve muhtelif yerlere sürgün olarak gönderilmem nedeniyle istesem de yasal olarak Hakkâri'de bulunmam mümkün olmayacaktı çünkü rektörlere istedikleri takdirde intikam veya ceza amacıyla keyfi olarak ta kullanabilecekleri geniş yetkiler tanınmıştı. Bu arada, yine gülünç bahanelerle yasal olarak almam gereken bazı danışmanlık ücretlerini ve maaşları almamı engellediğini de paylaşmak istiyorum.
Akademisyenliğimin kazandırdığı hür düşünce, tarafsızlık, serbestlik ve sosyal sorumluluk duygularımın genişliği oranında YARATILMIŞI SEVERİM YARATANDAN ÖTÜRÜ sözünü kendine rehber edinmiş biri olarak istediğim herkesle görüşürüm ve kimsenin buna ket vurmasına izin veremem; haksızlıklar, yolsuzluklar ve liyakatsizlikler karşısında susarak ta suça ortak olmak istemem.
--- Hakkâri Üniversitesine rektör adayı olmanızdaki sebepler ne?
Aslında Oxford’lu rektör sıfatıyla bürokrasi ve iş dünyasında istediği her şeyi yapabilir ve kendisine açılmayacak kapı yoktu. Diğer rektör yardımcısı ile beraber paylaşımcı bir iş bölümü ve güven çerçevesinde üniversiteyi çok iyi bir konuma taşıyabilir ve hatta kısa zamanda bölge üniversitesi haline gelebilirdik. İyi bir şeyler yapabildiğim, yararlı olduğum ve bunlar engellenmediği sürece rektör olma isteği gibi bir duygum hiç olmadı. Gördüğünüz gibi gelinen durum hiç iç açıcı değil ve mevcut yönetim devletin her türlü maddi desteklerine rağmen yönetme ve inşa becerisinden daha ziyade iktidarını kaybetme paranoyasıyla baskı uygulama üzerine uzmanlık sergiliyor. Kısaca her türlü zenginliği barındıran, bir cennet olmaya aday böyle güzel bir coğrafyada, böylesine özel bir yerde çalışan öğretim üyelerinin ve diğer personelin ciddi yönetim hataları nedeniyle ve suni kurallar ve engellerle bıktırılmış, kırılmış ve yıldırılmış olması oldukça üzücüdür. Baskı nedeniyle bir şekilde ayrılmak zorunda bırakılan personel sayısı yaklaşık 50 civarındadır. Bu personelin aynı zamanda gitmek istedikleri üniversitelere de farklı gerekçelerle yazılar yazılmış ve alınmamaları konusunda dikteler yapılmıştır; personelin zalimce ailecek tam bir mahrumiyete, mağduriyete, açlığa ve çaresizliğe mahkum edilmeye çalışılması insanlık dışı ve garabet ötesidir.
Üniversiteler eğitim-öğretim faaliyetleri yürütmenin yanında, içinde bulunduğu yerleşim yerinin her türlü ekonomik, sosyal, kültürel, sanatsal yönden kalkınması ve yörenin yeraltı-yerüstü bütün zenginliklerinin topluma kazandırılması amacıyla kurulur. Hakkâri halkı, yıllardır üniversitesinin gelmesini bin bir ümitle toplumsal refahına bir katkıda bulunacağı düşüncesiyle ve hasretle beklemiş fakat gelinen durumda gözüken sadece hüsrandır. Sorunlarla anılan bölgede derleyici ve toparlayıcı rol oynaması da beklenen Hakkâri Üniversitesi yönetiminin kendisi bir sorun kaynağı olarak bölgenin ilerlemesinin önünde çok büyük bir engeldir. Bu yönetimle, ufukta zifiri karanlıktan başka bir şey gözükmemektedir. Artık Hakkâri Üniversitesi’nin ehil ve liyakatli bir yönetime devredilme zamanının geldiğini düşünüyorum.
--- Sizce Prof. Belenli niçin başarısız oldu?
Sahip olduğu akademik kariyeri ona şöhreti getirmekle beraber, bunun kıymetini bilememiştir. Yöre halkıyla bütünleşmekten ve üniversite çıtasını yükseltmekten ziyade, durumu idare edip, kendisine yük almamış ama yine de yöneticilik görevini sürdürmek için gerekli her türlü akademik tedbirleri almaktan kaçınmamıştır. Kendine atfedilen unvanları ve değerleri hazmedememiştir. Kısacası görevini kötüye kullanmıştır.
Beraberken kendisine BU YOLLA BAŞARILI OLAMAYACAĞINI ve başarılı olmak için yapması ve yapmaması gerekenleri söyledim fakat kulak asmadı. Tanıdığım kadarıyla kendisi insanlara tepeden bakışçı ve aşırı kinci kişilik yapısı ile yönetme becerisinden oldukça uzak birisi. Yönetimi altındakilere iktidarını kaybetme paranoyasıyla psikolojik baskı, mobbing ve korku uygulayarak başarılı olacağını zannediyor. Yaptığı her işin, doğru veya yanlış, hep onaylanmasını, alkışlanmasını ve kesinlikle eleştirilmemesini istiyor. Ayrıca istişarede bulunduğu kimse veya kimselerin akademik dünyadan ve ehil olmaması da başarısızlığında başlıca büyük faktör oldu. Yörenin akil adamlarının görüşlerini önemsememesi başka bir handikap olarak başarısızlığına katkı sağladı. Yöreye ve kurumuna yarardan öte çok zarar vermiş ve vermeye devam etmektedir.
--- Hakkâri Üniversitesi Rektörü Hakkâri güvenli yer değil diye ikinci öğretimi kaldırdı. Siz bu konuda ne yapacaksınız?
İyi niyetle yapıldığını söylemek mümkün gözükmüyor. Giderayak böyle yaparak yöre halkını ve üniversiteyi arkadan hançerlemiş oldu. YÖK’e tekrar başvurularak bunun telafisi yapılmalı
--- Hakkâri için birçok proje ürettiniz; Sümbilim Zirvesi gibi. Bunlar ne aşamada?
Projelerin bir kısmı daha önceki soruda bahsedilmişti. Mevcut durumda Sümbilim Zirvesi ve Baran Yetenek Avcıları Kulübü dernek statüsünde varlığını devam ettirmekte, bazı projeler askıya alınmış durumda ve bir kısmı üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Örneğin rüzgar ve güneş enerjisinden ve ayrıca termal enerjiden yararlanma hazırlık çalışmaları tamamlanmıştır. Hayvancılık yapılabilecek yerlerin mayından arınması için bir çalışma yürütülmektedir. Ticari hayatın ve turizmin canlandırılması için bazı öneriler ilgili kurumlara sunulmuştur. Doğal zenginliklerin saptanması için proje hazırlığı devam etmektedir. Zap kenarında sulama amacıyla ucuz ve yeni bir teknik geliştirilme çalışması sürdürülmektedir. Hakkâri’ye has hediyelik eşyalar türü üzerinde bazı çalışmalar yapılmaktadır. Sosyal mekanların artırılması ve cazip yerleşim yerleri üzerinde taslak çalışmaları devam etmektedir.
---İki komşu ülkeye sınırı bulunan ve bağrından bir çok alim çıkaran Hakkâri’de Üniversitenin Hakkârili Bilim adamı yetiştirmesi için ve diğer ülkelerden öğrenci çekebilmek için ne gibi çalışmalarınız olacak?
Şeyh Ahmed-i Xani. Feqiye Teyran. Melaye Bate, Seyit Taha Hazretleri, Mehmet Selim Efendi Hazretleri, vb. bilim adamlarının yaşadığı zamandakinden daha parlak bir bilim dünyasının bölgede yeniden canlandırılması çok önemlidir. Bunun başarılması için bilim zihniyetini bilimin kendisinden önde tutan bir zihniyetin üniversitede hakim olması gerekir.
Bilim zihniyeti, kazandığı her yeni bilginin ışığında, bilmediği daha yığın yığın şeyler olduğunu idrak ve kabullenmedir. Her türlü zenginliği barındıran, bir cennet olmaya aday böyle güzel bir coğrafyada, böylesine özel bir yerde çalışan öğretim üyeleri ciddi yönetim hataları nedeniyle bıktırılmadığı, kırılmadığı ve yıldırılmadığı ve teşvik edildiği sürece bunun olmaması için bir neden gözükmemektedir.
Hakkâri olarak şöyle bir hedefin konulması çok yerinde olabilecektir: İlin plakası ile de özdeşleşmiş olarak sosyoloji, psikoloji, edebiyat, sanat, sağlık, barış, insan hakları, vb. alanlarda 2030 yılına kadar bir Nobel Ödülü’nün alınması.
Diğer ülkelerden öğrenci çekilmesi kapsamında, mevcut durumda çok yavaş ilerliyor olsa da Türk-İran ortak üniversitesinin kurulması çalışmaları ve İranlı ve Iraklı öğrencilerin ülkemizde eğitimi için çalışmalar devam etmektedir.
--- Hakkâri Üniversitesi Rektörü olarak atanırsanız ilk icraatlarınız ne olacak?
Hakkâri Üniversitesinin bütün paydaşlarının kayıp dört yılı telafi edecek şekilde özverili ve iştiyakla çalışmaları için güvenli ve huzurlu bir ortam sağlanacak
Hakkâri Üniversitesinin, yöreyle ilgili sorunların ve çözüm önerilerinin tartışıldığı bir ortam için yörenin akil adamlarından oluşacak bir fahri mütevelli heyeti kurulması için girişimler başlatılacak
Yakın gelecekte Hakkâri Üniversitesinin akademisyeni ve yöneticisi olacak yöre gençlerinin pozitif ayrımcılık ile akademisyenliğe özendirilmesi ve gerekli kursların verilmesi planlanacak
---Verimli ve üretken bir akademik dünya için üniversitenin başında nasıl bir Rektör istersiniz?
Bu sorunun cevabı için Adaylık Bildirgesindeki ilgili kısmın eklenmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.
*LİYAKATE, EHLİYETE VE UZMANLIĞA DEĞER VERMELİ: Özellikle genç öğretim üyelerinin önünün ve ufkunun açılması çok önemlidir. Okumayı, çalışmayı ve kendini geliştirmeyi isteyen öğretim üyelerinin önünü açmak için her türlü teşvik ve kolaylık sonuna kadar sunulmalıdır. Kişinin aldığı eğitimin onun sermayesi olduğu düşüncesiyle BOŞLUKLARI DOLDURAN DEĞİL, YERİ DOLDURULAMAYAN akademisyenlerin yetişmesine öncülük etmek rektörün en büyük amacı olmalıdır. Rektör, bilim dünyamızı temsil etmekte olan üniversitelerimizdeki LİYAKATSİZLİK-TARAFTARLIK-PARANOYA teşhisli güncel sorunların nedenini iyi analiz ederek önlemlerini buna göre almalı ve kısa-orta-uzun vadeli planlamalarını buna göre yapmalıdır.
*BİLİM ZİHNİYETİNİ VE BİLİM AŞKINI HER ŞEYDEN ÖNDE TUTMALI: Bilim ve araştırma aşkında büyük bir zevk, kutsal bir iştiyak ve heyecan vardır. Böyle bir heyecan taşıyan kimse ne gecelerin karanlığına takılır ne de gündüzlerin gürültü ve velveleleriyle dağınıklığa düşer. O, her zaman yeni bir şeylere ulaşma peşindedir. Yarınları ve yarınki nesilleri aydınlatmaya ve bilim zihniyeti ile donatmaya koşarken, mumlar gibi erimesinin gerektiğine yürekten inanmıştır. En önemli akademik kurum olan üniversiteyi yönetecek kişinin yani rektörün mutlaka akademik kimliği ve -kazandığı her yeni bilginin ışığında, bilmediği daha yığınlarca şeyler olduğunun idrakiyle- bilim zihniyeti ön planda olan bir kişi olmalıdır. Öğrenciliğinden itibaren üniversite ortamında kalmış kişiler akademik disiplinden ve ahlaktan kopamazlar. Her eyleminde akademik ahlakı o kişiyi yönlendirir. Yaptığı iş kaliteli ve uluslararası bilim kriterlerine uygun olur. Akademisyen akademisyenin kıymetini bilir, değerini ölçer. Ancak gerçek bir bilim insanı, bilime ve bilim adamına hak ettiği özeni ve ilgiyi gösterebilir. Toplumun özünden-ruhundan uzaklaşarak ulaşılmaz FİLDİŞİ KULELERİ mesken tutmak ondan fersah fersah uzaktır. Yüksek lisans, doktora, doçentlik, profesörlük payelerini alırken insanlığa hangi katkıda bulundum?, insanlığın hangi sorununu çözdüm?, toplumun hangi yarasına merhem oldum? sorularını sürekli kendine sorar.
*İLERLEME TUTKUSU OLMALI: İlerleme isteği ve mevcutla yetinmemek bir tutkudur. Ünsiyet veya alışkanlık ilerlemenin önündeki en önemli engeldir. Alışılmış çaresizlik, karamsarlık ve ufuksuzluk bir rektördeki en istenilmeyen özelliktir. Böyle bir yönetici üniversiteye sadece bir yüktür. Yönetici vizyon sahibi olmalı, rutinci olmamalı ve kendini sürekli yenilemelidir. Vizyon sahibi yöneticinin sürekli yapılacak yeni işleri, alınacak mesafeleri, yeni yeni hedefleri vardır. BÜYÜK İNSANLARIN İDEALLERİ, SIRADAN İNSANLARIN İSE HEVESLERİ VARDIR ölçüsü ile hedefe ulaşınca yeni hedefler ortaya koymalı, kendine güvenmeli, batıyı gözünde büyütmemeli, sınır tanımamalı ve mütevazı olmalıdır. Gelişmenin ve ilerlemenin önündeki bariyer her ne olursa olsun kaldırılmalıdır. Akademisyen bilim veya hizmet veya her ikisini birden üreten kişidir. Herkes ürettiği kadar itibar görmelidir. Ürettiği kadar kazanmalıdır. Yöneticiler, bizzat üretim-kazanım dengesini, dolduruşlara gelmeden kendi oluşturacağı mekanizmalarla adilce ölçmelidir. Cinsiyeti, hayat görüşü, milliyeti, kılık kıyafeti her ne olursa olsun AYNASI İŞTİR KİŞİNİN BAŞKA BİR ŞEYE BAKILMAZ düsturundan asla taviz verilmemelidir.
*ETRAFINDAKİ ÇEMBERİ OLUŞTURAN İNSANLARDAN BAĞIMSIZ DÜŞÜNEBİLMELİ, ÖLÇEBİLMELİ VE DEĞERLENDİREBİLMELİ: Devletin kurum ve kuruluşları rektörün malı değildir ki kendi kriter ve keyfine göre dağıtabilsin. Devletin kurumlarına yöneticileri atarken öncelik sadece arkadaşlık, yoldaşlık, ahbaplık olur üniversal değerler, liyakat, ehliyet ve uzmanlık göz ardı edilirse orada huzursuzluk, anarşi ve başarısızlık kaçınılmazdır. Rektörün tek hakkı sadece eşitler arasından seçme hakkı olmalıdır. Bugün ve geçmişte birçok yöneticinin düştüğü en büyük gaflet etrafına bir avuç insanın ördüğü etten duvarın arkasını unutması olmuştur. Rektör etrafındaki insanların dolduruşuyla kuklaca tasarrufta bulunmamalıdır.
*İLKEL DEĞİL İLKELİ OLMALI: İlkeleri olan kimse kendini ve gerçekleri bilir, çevresindeki kişilerin düşünce ve tutumlarının olumsuz etkisinde kalmaz, dolduruşa gelmez. GERÇEKLER DEĞİŞMEZ; değişen şey İNSANLARIN ONLARI ANLAYIŞ VE KAVRAYIŞ ŞEKLİDİR. Rektör bulunduğu zamanı ve olayları doğru okuyabilmeli ve yorumlayabilmelidir; öncelikleri aciliyet sırasını dikkate alarak koymalıdır. Rektör göründüğü gibi olmalı veya olduğu gibi görünmelidir. Esrarlı, çok güçlü, aşırı disiplinli ve otoriter yöneticiler aslında kendine güveni olmayan, işi bilmeyen veya saklayacak çok şeyi olan yöneticilerdir. Yönettiği kurumun kamu malı olduğunu bir an bile aklından çıkarmamalıdır. Her zaman açık, dengeli, tutarlı, stabil ve şeffaf olmalıdır. Yaptıklarını da yapamadıklarını da açık yüreklilikle söyleyebilmelidir. Rektörün söz ve davranışları birbirine uyumlu olmalıdır yoksa saygınlığını yitirir.
*YALAN SÖYLEMEMELİ, ATLATMAMALI, ÇATLATMAMALI, BEZDİRMEMELİ, AÇIK VE ŞEFFAF OLMALI, İNSANLARI BİRBİRİNE DÜŞÜRMEMELİ: Aslında samimiyet, dürüstlük, açıklık, şeffaflık, hoşgörülülük neticede yararlı sonuçları olacak bir yaklaşım tarzıdır. Rektörden talebi olan kişi arzu ve isteklerinin olabilirliği varsa talepte bulunacak, samimi ve yararlı olmayan istekler kendisine hiç iletilmeyecektir. BALIK BAŞTAN KOKAR sözünün anlamı gereği güven vermeyen yönetici, kurumunun performansını mutlaka olumsuz etkileyecektir. REKTÖR ÖZLÜK HAKLARINDA AŞIRI TİTİZ OLMALIDIR. Yönetimi altındakileri korku psikolojisi ile bezdirmemeli ve onlara mobbing uygulamamalıdır.
*GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMALI: Rektör özel hayata, bireyin kişisel hak ve hukukuna saygılı olmalıdır. Kendi özel hayatında yaşadığı olumsuzlukları maiyetindeki insanlara kesinlikle yansıtmamalıdır. Egosunun esiri zayıf karakterli, kinci, hırslı, kıskanç ve kibirli olmamalıdır. KÜÇÜK İNSANLAR KİŞİLERİ, NORMAL İNSANLAR OLAYLARI, BÜYÜK İNSANLAR FİKİRLERİ TARTIŞIRLAR özlü sözünü kendine rehber etmelidir. Dedikodu malzemesi de olabilecek kötü alışkanlıklara sahip olmamalıdır. Üniversite paydaşları, güçlü aidiyet duygusuyla ve yaptıklarıyla halkın diline düşerek dedikodu malzemesi olmamış rektörün varlığından utanç duymadan yolda, sokakta, çarşıda rahatlıkla gezebilmelidir. Rektör üniversitenin izzetini ve saygınlığını koruyacak vakara sahip olmalı ve BİR İNSANI AHLAKEN EĞİTMEDEN SADECE ZİHNEN EĞİTMEK TOPLUMA BELÂ KAZANDIRMAKTIR sözünü aklından asla çıkarmamalıdır.
*İNSAN İLİŞKİLERİNDE BAŞARILI OLMALI: Kurumlar taş, toprak ve betondan oluşmaz. Baskı, despotluk ve korku psikolojisi yoluyla değil insan ilişkilerinin kalıcı hale gelmesi ve ortaya bir kültürün çıkmasıyla kurumsallaşılır. Kurumsallaşma bir yönüyle aile haline gelmek demektir. Aidiyet duygusunun gelişebilmesi ve uyumun yakalanabilmesi için kurum çalışanlarının kaynaşarak güven duygusu oluşması bir önceliktir. Güven duygusu insanları birbirine bağlayan, ilgilerini geliştiren bir yapıştırıcıdır. Bireyler arasında ve kurumlar arasında güven olmadığı zaman hiçbir iş iyi gitmez, insanlar arasında tedirginlik yaygınlaşır, herkes birbirine şüpheyle bakar, birey potansiyelini kullanamaz, güzel duygularını sergileyemez, yapabileceklerini yapamaz, yenilikleri deneyemez, ilişkiler mekanikleşir, hayat robotlaşır ve maddî-manevî kazanç yolları kapanır. Böyle bir ortamda elbette insanca bir hayat olmaz ve hiçbir hedef gerçekleşemez. Bu nedenle, rektör İNSAN EKSENLİ BİR ANLAYIŞLA insan ilişkilerinin geliştirilmesini her türlü maddi gelişmenin önünde tutmalıdır. Rektör karşısındaki insanı önemseyen, dinleyen, ona değer verdiğini hissettiren bir kişilik yapısında olmalı ve nazik olmalıdır. KİM ÖNEMSENMEK İSTEMEZ Kİ? KİM KENDİSİNE ÖZEN GÖSTERİLMESİNİ, SÖYLEDİKLERİYLE İLGİLENİLMESİNİ İSTEMEZ Kİ? Rektör akademisyene gerektiğinde refleks olarak iltifat edebilmelidir. MARİFET İLTİFATA TÂBİDİR sözünü hiç unutmamalıdır. İnsanların kendilerini rahat ifade etmelerine zemin hazırlayarak özgüven vermelidir. Böylece olayların temeline kadar inebilme imkanını bulacaktır. Yargılamak için BİLMEK, bilmek için ANLAMAK, anlamak için DİNLEMEK gerekir.
*HER DEM ERDEMLİ OLMALI: Rektör erdem sahibi olmalı, çiğ ve hazımsız olmamalıdır. Makam, mevki, itibar ile kendinden geçmeyecek, kâinatın en değerli varlığı insana hak ettiği özeni, saygıyı, şefkati, hoşgörüyü gösterecek olgunlukta olmalıdır. YARATILMIŞI SEVERİM YARATANDAN ÖTÜRÜ sözünü kendine rehber edinmelidir. Her şeyin GEÇİCİ olduğunu unutmamalı, saygı ve sevginin gücüne inanmalı ve merhametli olmalıdır.
*DEĞİŞİME AÇIK OLMALI: İyi rektör, değişimi sağlıklı bulur. Değişim, ortama heyecan ve şevk katar. İnsanları coşturur ve maiyetindeki insanların normalde yapacaklarının ötesine geçmelerini sağlar, kişileri tekdüzelikten kurtarır. Rektör biraz da sürprizlere açık olmalıdır. Ani ziyaretler, yeni projeler ve hareketlilik herkesi motive eder.
*ORGANİZASYON YETENEĞİ GÜÇLÜ OLMALI: Rektörün organizasyon yeteneği güçlü olmalıdır. Rektör öğretim üyelerini, idari personeli hatta öğrencileri motive edecek, altındaki yöneticilerini kabiliyetlerine göre optimum çalıştıracak, ahenk ve düzeni sağlayacak, hoşgörü ile disiplin sınırını koyabilecek yetenekte olmalıdır. İyi bir rektör hedeflerine ulaşmak için beraber hareket eden bir ekip kurma konusunda kararlı olmalıdır. Ekip demek AYNI HEDEFE KİLİTLENMİŞ, yardımlaşarak, işbirliği yaparak önüne bakan insanlar demektir. Ekip BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN İNSANLARDAN oluşur. Bu ekipte mutlaka farklı inanç, değer ve ideallerde bireyler de bulunmalıdır fakat ekibin hepsi aynı amaç için çalışma ve hep birlikte hareket etme azmine sahip olmalıdır. Aksi takdirde farkında bile olunmadan bir grup öğretim üyesi bir kenara itilir ve bu grup bırakın üniversiteye katkı vermeyi her türlü engeli çıkarmak için kenetlenirler.
*HİZMET AŞKI VE HEYECANI TAŞIMALI: Yapılırken heyecan duyulmayan işler başarılamaz. Rektör insanlığa, topluma, ülkeye ve bulunduğu yöreye hizmet aşkı ve heyecanı taşımalıdır. Ülkenin ve bulunduğu yörenin sorunlarıyla hem dem olmalıdır. Elindeki beyin gücünü, teknik ve sosyal imkânları, milli sanayinin, ekonominin, teknolojinin gelişimine katkı verecek şekilde teşvik etmelidir. Yapılan her bilimsel aktiviteyi, verilen her bir araştırma bursunu ülkenin yararına kullanabilmenin tüm şartlarını zorlamalıdır. Üniversitelere ve endüstriye devletin muhtelif organlarının aktardığı bütçe ile yapılamayacak hiçbir şey yoktur.
*KOLTUK, MAKAM, MEVKİ, İTİBAR DÜŞKÜNÜ OLMAMALI: Rektör, GÖREV İSTENİLMEZ VERİLİR kuralınca görevi kabul etmeli ve lüzum görüldüğünde ve görevi daha iyi yapacak birisi çıktığında görevi her an bırakabilecek duyguya sahip olmalıdır. Kurumunda kendisinden daha yetenekli, becerikli ve başarılı akademisyenlere fırsat vermeli ve idari görevlerde paylaşımcı olmalıdır.
*STATÜKOCU, MEVZUATÇI VE BECERİKSİZ OLMAMALI: Rektör mevzuatı aşacak isteği ve gayreti taşımalıdır. Statükocu ve memur zihniyetli olmamalıdır. Giyinip, kuşanıp, makam arabasıyla gezen, itibarım ve keyfim yerinde suları bulandırmaya gerek yok yaklaşımındaki yönetici sadece bir eyyamcıdır. Rektör kendine bağlı birimleri, birim sorumlularıyla beraber sürekli gezmeli, görmeli, kendi branşı dışındaki bölümlerin de yaptığı toplantılara gözlemci olarak katılmalıdır. İnşaatları gezmeli denetlemeli, tuvaletleri, yemek haneleri, kampüs yollarını, kaldırımlarını hatta ağaçlarını bile kontrol etmelidir. Hepsindeki yanlıştan, kirden, düzensizlikten, kalitesizlikten, kargaşadan aslında kendisi sorumludur.
*SADECE İDARE EDEN BECERİKSİZ OLMAMALI: Rektör bir MÜDÜR GİBİ SADECE İDARE ETMEMELİ, inşa etmelidir. Bugün tüm büyük dünya üniversitelerinde zenginlerin, fonların, vakıfların, büyük şirketlerin bağış yoluyla üniversiteye kazandırdığı kütüphaneler, fakülteler, üniteler ve hatta hastaneler yaygın olarak görülmektedir. Hayırseverle, iş adamıyla yakınlaşmak, işbirliği yapmak, destek istemek ayıp değildir. Aksine, bu rektörü yüceltir. Toplumsal ahlakı, erdemi, yardımlaşma alışkanlıklarını olumlu etkiler, yardım yarışını ateşler. Gelecek nesillere güzel örnek olur, kalpleri yumuşatır, bakışları olumlulaştırır. Rektör istemeyi bilmeli, aldığını en güzel şekliyle arkasında soru işaretleri bırakmadan değerlendirmelidir.
*YÖRENİN KANAAT ÖNDERLERİYLE İSTİŞAREYİ ÖNEMSEMELİ VE YÖRESİYLE BÜTÜNLEŞMELİ: Rektör bulunduğu yörenin kanaat önderlerinin fikirlerine önem vermeli; üniversitenin onlar tarafından da sahiplenilmesini sağlamalı ve bir fahri üniversite mütevelli heyeti oluşturmalıdır. Yörenin, başta ekonomik olmak üzere her yönden kalkınması için gerekli çalışmalara destek vermelidir. Yöreye has sosyal sorunların çözümünde gönüllü olarak arabuluculuk etmelidir.
*YÖRENİN ATIL YERALTI VE YERÜSTÜ BÜTÜN ZENGİNLİK KAYNAKLARINI VE BEŞERİ YETENEKLERİ İNSANLARIN YARARLANMASINA SUNMAYI İLKE EDİNMELİ: Rektör, öncelikle yörenin kalkınmasına katkıda bulunmak için elindeki beyin gücünü, teknik ve sosyal imkânları bulunduğu yörenin atıl yeraltı ve yerüstü bütün zenginlik kaynaklarını tespit etmek ve işler hale getirmek için seferber etmelidir. Bunun için gerekli kurumlarla irtibata geçmeli ve sanayinin, ekonominin, teknolojinin gelişimine katkı verecek şekilde yörenin işadamlarına yardımcı olmalıdır. Aynı zamanda yörenin beşeri yeteneklerini tespit edecek ve uygunca değerlendirecek girişimlerde bulunmalıdır.
*MİLLİ, AHLAKİ, EVRENSEL VE MANEVİ DEĞERLERE VE GELENEKLERE SAYGILI OLMALI: Rektör milli, ahlaki, evrensel ve manevi değerlere saygı duymalı ve kendi kurumunda da saygı duyulmasını sağlamalıdır. Dâhili ve harici karanlık odakların pembe yüzü, kuklası ve maşası olmamalı, uyanık olmalı, kirli-sinsi hedefine ulaşmak için her şeyi mubah gören biri olmamalıdır. Bilim insanı BİLİMİN DİNİ MİLLİYETİ OLMAZ söylemleriyle içinde bulunduğu milletin ekmeğini yerken onu incitmemelidir.
*İSTİŞAREYİ ÖNEMSEMELİ: Rektör olaylara, her şeyi en iyi ben bilirim-çözerim ve dediğim dedik yaklaşımıyla inatla bakmamalıdır. İstişaresiz hiçbir şeyin kıymeti yoktur. İstişare edilmeden verilen karar doğru bile olsa önemi yoktur çünkü istişare önemli bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığı olmayan yönetici çok yanlış yapar. Herkesin her şeyi bilmesi, görmesi, fark etmesi her yönüyle olaya bakabilmesi imkânsızdır. 1 kafa 2 kafadan daha iyi olamaz. Bir topluluğun ortak aklı, o topluluktaki en üstün akıldan bile daha üstündür. Rektör dekanlarıyla, bölüm-anabilim-bilim dalları başkanlarıyla, hocalarla, asistanlarla, öğrencilerle ayrı ayrı istişareler yapmalı bunları gizli tutmalı ve elde ettiği verilerin kontrollerini yaptıktan sonra gereğini yapmalıdır.
*ZAMAN VE FIRSAT YÖNETİMİNİ ÇOK İYİ AYARLAMALI: Rektör zaman yönetimini çok iyi ayarlamalıdır. Yönetimindeki tüm insanlara, akademisyen, öğrenci, idareci, hizmet personeline yeterli zaman ayırmalıdır. Bazı durumlarda ve randevu isteklerinde, kendisini çok meşgulmüş gibi gösterme zayıflığına düşmemelidir. Üretken toplantılar yapmalıdır. Rektör problemlere ayırdığı en az zaman kadar fırsatlara da zaman ayırmalıdır. Aksi takdirde kör bir döngünün içinde bocalayıp ileri doğru hiçbir hareketi olmadan süresini doldurarak başarısız olacak ve telafisi güç zararlara neden olarak kendisinden beklentileri ve ümitleri boşa çıkaracaktır.
*SADECE BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ! SLOGANI OLMALI: Rektör, ben yerine biz demeli, biz diye düşünmelidir. Görevlerde güven esaslı paylaşımcı olmalıdır. Astlarla ve çalışanlarla ilişkide HÜSN-Ü ZAN, ADEM-İ İTİMAT kuralı işletilmeli yani insanlara karşı ön yargılı olmadan ve insani değerleri ihlal etmeden -her insanın nefsi ve şeytanı vardır- fehvasınca gerekli önlemler alınmalıdır.
*AKADEMİSYENLİK ANDIYLA HEM DEM OLMALI: Akademisyenlik mesleğimin bana kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, bilginin evrenselliğine inanıp hayatımı insanlığa yararlı ve saygılı olmaya adayacağıma, bilgilerimi insanlık aleyhine kullanmayacağıma, kazandığım her yeni bilginin ışığında, bilmediğim daha yığınlarca şeyler olduğunu idrak ve kabullenerek, olumlu davranış değişikliği kazandıran -bilimin kendisinden daha önemli- bilim zihniyeti ve düşünce istikameti edineceğime, din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farkı gözetmeyeceğime, mesleğimle ilgili canlı ve cansız her türlü potansiyeli değerlendireceğime, diğer disiplinlerle bilimsel işbirlikleri yapacağıma ve yetenekleri keşfedip ve geliştirip ait oldukları yerlere göndereceğime ve mesleğimi dürüstlükle ve onurla yapacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim.