Zaman dindirir derler ya en büyük acıları ; zaman acıdan yana çıktı.Yokluğun gün geçtikçe daha bir hissettiriyor kendini.Kabullenmek belki de acıyı hafifletiyor. Biz kabullenemedik bu alçaklığı, hiçkimse kabullenemedi.Bir sabah yolcu ettik seni, dönecektin nasıl olsa.Bilemezdik ki ölüme yolcu ettiğimizi, sen de bilemedin.Daha o kadar çok şey vardı ki yapmak istediğin, hayata dair planların…bize dair…halkına dair…
Korktular senden, yok etmeye karar verdiler.Senin silahın kalemindi ama cehaletin silahıyla vuruldun.Silahın yoktu…kalleşçe arkandan ateş eden aşağılık katilin yakasına yapıştın, kaçmadın.Ölüme de meydan okudun, haksızlıklara meydan okuduğun gibi…Gücün tükenmişti, yaralıydın…O anda her şey bitti, ruhun uçup gitti bedeninden.Yaşamını bitiren o kurşunlar sanki bizim de bedenimize saplandı birer birer.
Ölüm yakışmadı sana, bu şekilde bir ölüm hiç yakışmadı.Sırtından kahpe kurşunlarla vuruldun.İlkel duygularla her evde bir taziye olsun istediler, öyle de oldu.Her evde, her duvarda bir fotoğrafın var.Halkın seni öyle sevdi öyle benimsedi ki ya oğulları oldun, ya kardeşleri, ya abileri, ya babaları…Sen de halkını çok sevdin…Mecliste onları en iyi şekilde temsil ettin, sorunlarını meclis kürsüsünden defalarca dile getirdin. Bulunduğun mevkiyi hiçbir zaman menfaatlerin için kullanmadın.Tertemiz bir geçmiş bıraktın ardında…Onurlu, erdemli bir yaşam…
Ne çok şey sığdırdın kısa ömrüne, ne çok iz bıraktın yüreklerde…Bir insanın böyle sevgiyle anılması ne güzel…Hatıraların hala sıcacık, sevgimizle ısıtıyoruz.Onlar en değerli hazinemiz, yüreklerimizin en güzel köşesinde saklıyoruz.Hayalin hep gözümüzün önünde…
Seni katleden, cehaletin, alçaklığın uşakları zannetmesinler öldüğünü…Senin ışığın, onların karanlığını aydınlığa boğacak.Bedenen yoksun belki ama ruhun hep yanıbaşımızda.Derdin ya, “unutulunca ölürmüş insan”diye ; yaşıyorsun, ölmedin ve hiç ölmeyeceksin.Işığın bol olsun… Eşin ve çocukların….