1995 yılının 29 Ekim günü Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 72. yıl dönümü kutlanırken, Mardin'in Dargeçit ilçesinde, cumhuriyetin harcı katliamlardan birinin daha hazırlığı yapılıyordu.
29 Ekim gecesi, İlçe Jandarma Komutanlığı'na bağlı askerler ilçede çok sayıda eve baskın düzenledi. O evlerden biri de Doğan ailesinin eviydi. 11 kardeşli kalabalık bir aileydi. Ancak evin erkekleri dört bir yana dağılmışlardı. O gece evin birinci katında anne ile baba, üst katta ise üç kardeş yan yana yatıyordu.
Evin kapısı dövülürcesine çalındı. 13-14 yaşlarındaki Seyhan Doğan, kapıyı açmaya gittiğinde, gözünü alan projektörden başka bir şey göremedi. Apar topar gözaltına alındı. Üzerinde sadece bir atlet vardı. Giyinmesine bile izin verilmedi.
O gece Dargeçit'te 7 ailenin evine baskın yapıldı. 4'ü lise öğrencisi 7 kişi gözaltına alındı.
Hazni Doğan, ertesi sabah ağabeyi Seyhan'ın yerine çobanlık yapmaya gittiğinde önce dövüldü, ardından gözaltına alınarak Dargeçit Tabur Komutanlığı'na götürüldü.
O cehennemden sadece Hazni sağ çıkabildi.
Seyhan Doğan (13), Abdurrahman Coşkun (18), Abdullah Olcay (21), Mehmet Emin Aslan (18), Nedim Akyol (13), Davut Altunkaynak (12) ve Süleyman Seyhan (58) ise işkenceyle öldürüldü.
Süleyman Seyhan'ın cesedi, bir yıl kadar sonra bulundu.
ANNE DE İŞKENCE GÖRDÜ
Olayın ardından anne Asiye, Mardin, Dargeçit ve Midyat savcılıklarına dilekçeler verdi. Ancak her savcılık dönüşünde gözaltına alınarak, Dargeçit Taburu'na götürüldü, oğlunu aramaktan vazgeçmesi istendi.
Vazgeçmeyen anne, Diyarbakır'a giderek Özgür Gündem gazetesine, ardından da MED TV'ye yaşadıklarını anlattı, "Devletten davacıyım, çocuğumu istiyorum" dedi.
Diyarbakır Savcılığı'na dilekçe verdi. Anne daha sonra bir anda ortalıktan kayboldu. 25 gün kimse Asiye Doğan'dan haber alamadı. Sokakta bulunduğunda ise, gördüğü işkenceler nedeniyle konuşamayacak haldeydi. Anne Asiye Doğan, Mardin Alay Komutanlığı'nda yerin altında soğuk bir yerde 25 gün boyunca bekletilmişti.
İKİNCİ SÜRGÜN
Daha öncesinde köyleri yakıldığı için Dargeçit'e yerleşen Doğan ailesi, yaşadıkları ikinci vahşetin ardından bu kez İstanbul yollarına düştü. Anne Asiye Doğan, İstanbul'da da oğlunun peşini bırakmadı. Bu kez Cumartesi meydanlarında mücadelesini sürdürdü.
KAVUŞMAYA ÖMÜRLERİ YETMEDİ
Ancak Asiye Anne, 2000 yılında oğlu Seyhan'ın gözaltına alınışının yıl dönümünde yaşamını yitirdi.
Annenin ardından nöbeti, baba Ramazan Doğan devraldı. Ancak o da oğlunun akıbetini öğrenemeden 2010 yılının 24 Ağustos günü hayata veda etti.
Ananın da babanın da oğullarının hiç değilse mezarına kavuşabilmeye ömürleri yetmedi.
'BEN OĞLUMUN KEMİKLERİNİ ARIYORUM '
Başbakan Erdoğan, Cumartesi Anneleri kendisine sorulduğunda, “Ne iş yaptıklarını bilmiyorum, Cumartesi anneleri birileri tarafından kullanılıyor” dediğinde, en iyi yanıtı Baba Ramazan, Cumartesi Meydanı'ndan vermişti:
“Ben Ramazan Doğan. Gözaltında kaybedilen Seyhan Doğan’ın babasıyım.
29 Ekim 1995’te, gece saat 03.00 sıralarında Mardin Dargeçit’teki evimize askerler tarafından düzenlenen baskın esnasında 13 yaşındaki oğlum Seyhan Doğan, 9 yaşındaki kardeşi Hazni ile birlikte gözaltına alındı. Olayın hemen ardından eşim Asiye Doğan, Dargeçit'teki tabura giderek 'Çocuklarım nerede?' diye sordu. 'Merak etme, gelirler' diye cevap verdiler. Eşim ertesi gün tekrar tabura gitti bu sefer, 'Senin çocuklarını bıraktık, eve gittiler, bir daha gelme' dediler.
Birkaç gün sonra 9 yaşındaki oğlum Hazni’yi serbest bıraktılar. Hazni bütün olanları bize anlattı. Çocuklara işkence yapmışlar, Filistin askısına asmışlar. Ama Seyhan’dan bir daha haber alamadık. Annesi her gün Seyhan’ı soruyor , dilekçeler veriyordu. Aramaktan vazgeçmeyince onu da gözaltına aldılar 11 gün kendisinden haber alamadık. Gözaltındayken ağır işkence gördü ve sağlığı bozuldu. Seyhan diye diye öldü. Eskiden Galatasaray’a o gelirdi. Şimdi onun yerine ben geliyorum.
Bizim bilgimiz dışında nüfus kütüğümüze Seyhan’ın öldüğünü yazmışlar. Başbakan bizi suçlayacağına bu kaydı düşenleri araştırsın. Benim oğlum daha çocuktu, onu benim kucağımdan alıp götürdüler. Başbakan ne yaptığımı bilmiyorsa söyleyeyim; ben oğlumun kemiklerini arıyorum...”
Aile ayrıca, 2009 yılında yeniden hukuki mücadele başlattı. Avukat Eren Keskin, aile adına Dargeçit Savcılığı'na yeniden bir dilekçe ile başvuruda bulundu. Bu kapsamda, savcılık talimatıyla polis tarafından Hazni Doğan'ın ifadesi de alındı.
Boğazözü Köyü'nde 2012 yılının Şubat ayında kazı çalışmaları yapıldı. Ailelerin kendi elleriyle yaptığı kazı sonucunda, insana ait kemikler bulundu. Kemiğin yanmış hali ve arama yapılan kuyuda bulunan odun parçaları, kayıpların yakıldığı ihtimalini gündeme getirdi.
MEHMET EMİN VE SEYHAN'IN KEMİKLERİ BULUNDU
Kemiklerin kimlik testi için gönderildiği Adli Tıp Kurumu'ndan ilk haber geçtiğimiz Mayıs ayında geldi. Mehmet Emin Aslan'ın kimliği belirlendi. Kemiklerden birinin de Seyhan Doğan'a ait olduğu Temmuz ayında kesinleşti.
BİRBİRLERİNE KAVUŞACAKLAR
18 yıl sonra Anne Asiye ve Baba Ramazan, çocukları Seyhan'a kavuşacak. Seyhan'ın kemiklerinin ATK tarafından aileye tesliminin ardından cenaze töreni düzenlenecek.
KATİLLER NEREDE?
Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 1999'da başlattığı soruşturma kapsamında hazırladığı fezleke, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.
Fezlekede, Dargeçit Tabur Komutanı Hürşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığı'nda Merkez Bölük Komutanı Mahmut Yılmaz, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığı'nda uzman çavuş olarak görev yapan Kerim Şahin, korucu Naif Çelik, Mardin İstihbarat Şube Müdürü Muhammet Demirel, şüpheli olarak yer alıyor.
Şüpheliler, "silahlı örgüt kurmak, silahlı örgüte üye olmak ve örgütün faaliyetleri çerçevesinde kasten adam öldürmem, azmettirmek, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak"la suçlanıyor.
Soruşturma kapsamında Hazni Doğan'ın ifadesi alındı. Ancak, Bodrum'un Gümüşlük beldesinin DP'li belediye başkanı Mehmet Tire ve Sivas'ın Çepni beldesinin CHP'li belediye başkanı Hurşit İmren'in ifadesi bile alınmış değil.
"Yüzleşme" ve "hakikat" vurgusunun en fazla yapıldığı çözüm sürecinde, Seyhan'ın kemikleri, yüzleşme için bekliyor.