Bulvar Caddesi bulunan (KESK) Hakkari şubeler platformu toplantı salonunda yapılan basın açıklamasında son günlerde yaşanan operasyonlara dikkat çekilerek savaş suçu işlendiği ve yapılan operasyonlarda kimyasal silahlar kullanıldığı iddia edildi.
Çalışanlar adına açıklamayı okuyan Kesk Şubeler Platformu (KESK) Hakkari şubesi dönem sekreteri Metin Demirer şöyle konuştu. “ 22-23 Ekim 2011 tarihleri arasında Çukurca ilçesi Geliye Tiyare vadisinde yapılan operasyon sonucunda onlarca Kürt gencinin kimyasal silah ile öldürüldüğü iddiası kamuoyunda yeni bir şekilde yer almaktadır. Hakkari’deki STK’ların bölgede yaptığı araştırma ve incelemelerde kimyevi silahların kullanıldığı iddiasını güçlendirmektedir. Cenazelerin yanmış ve tanınmaz olması da düşündürücüdür.
Çukurca ilçemizde yaşanan son çatışmalarda kullanılan yöntemler ve kimyevi silahlar şiddetin, açık faşizmin ve vahşetin boyutlarını göstermektedir. Bu halkın dini inanç ve vicdanında yeri olmayan bu yöntem ve silahların aslında halklara arasında yaratılmak istenen kaostur. bu çerçevede şu insanlık dışı uygulamaları kınıyoruz. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Cenevre sözleşmesi ve Türkiye’ninde taraf olduğu tüm uluslararası sözleşmeler ihlal edilmiş ve insanı değerler çiğnenmiştir.
Tek mezhep, tek millet, tek düşünüş ve intikamcı söylemlerin bu ülke için bir felaket olacağını, bu söylemlerin Halkların, Dinlerin ve kültürlerin mozaiği olan ülkemiz ne tür bir tehlike ile karşı karşıya bırakıldığı bilinmelidir. Özellikle okyanus ötesinde katliam fetvalarının verilmesi, bir halkın yok olması için beddua etmesi bu yöntemleri körüklemiştir. Dedi.
HÜKÜMET ASKERİ VE SİYASİ OPERASYONLARI DERHAL DURDURMALIDIR
Son süreçte yaşanan siyasi operasyonlara değinen Demirer, “ Son iki yıldır Kürt siyasetçilerine uygulanan hukuksuz tutuklamalar, Türk aydın ve yazar olan, insan hakları savunucusu Ragıp Zarakoğlu ile Marmara Üniversitesi İktisat İdari Bilimler Fakültesi Siyaset bölümünde öğretim üyesi profesör Dr. Ersanlı’nın tutuklamaması tekçi mezhep ve millet söyleminin artık herkesi hedeflediğinin göstergesidir. Bu ülkede 30 yıldır denenen yöntem ve şoven şiddet dili derhal terk edilmelidir.
Kürt sorunun demokratik barışçıl çözümü için başta siyaset kurumlarına ve halka şans verilmelidir. Biz bu temelde dayatılan çatışma ve şiddetin kazananının olmayacağını, bu yöntemlerin Türk ve Kürt analarının acı ve gözyaşlarının dindiremeyeceğini ifade ediyoruz. Bu çerçevede biz kamu emekçileri olarak hükümete sesleniyoruz. Irkçı, şoven ve şiddet dili terk edilmelidir. Askeri ve siyasi operasyonlar durdurularak barışa şans verilmelidir. Tüm aydın ve siyasetçiler serbest bırakılmalıdır. Kürt sorununun anayasal çerçevede çözümü için müzakere ve diyalog yolu esas alınmalıdır” şeklinde konuştu
