Son günlerde ulusal basının köşe yazarlarından büyük bir kısmı barışın önemini anlatılıyorlar. OSLO veya Erbil’in Selahattin kentindeki görüşmelerini olumlu buluyorlar.
Ülkede dökülen kanın durması için ne gerekiyorsa onun yapılmasını anlatıyorlar ve de istiyorlar doğrusu da budur. Bu ülkede hükümetin PKK ile her hangi bir şekilde görüşmesini yadırgayanlar; bu kanın akmasından rant elde edenlerin oyunlarıdır diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu kanın akmaması için hükümet ve devlet kiminle görüşmesi gerekiyorsa görüşülmeli diyenlerin sayısı da hızla artıyor.
Ben her zaman söyler dururum.
Bu ülkede ve ülke dışında bu kirli savaşın sürmesini isteyenler her taraftaki rantçılardır. Türk ve Kürt halkının birlikte yaşama duygusunun güçlülüğünü her zaman söylüyoruz. O kadar güçlü bir birlikte yaşama duygusu vardır ki yüzlerce yıldır düşmanlar dışarıdan Rantçılar içerden vuruyorlar hala sırtını yere getiremediler. Türk ve Kürtleri halk olarak bir birine düşman yapamadılar, yapamazlarda.
BDP Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş ve de hemen hemen her Kürdün söylediği gibi Kürtlerin Türk halkı ile bir hesabı, bir sorunu ve bir problemi yoktur. Türkler ve Kürtlerin binlerce yıl birlikte yaşamışlığı aynı amaç uğruna şehit ve gazi olmaları vardır. Birlikte gülmüş, mutlu olmuşlukları, birlikte hüzünlenmiş ağlamışlıkları vardır. Kürtlerin inkar ve imha sistemi ile hesaplaşmaları, sorunları vardır. Bu inatlaşma ne diye.
Şimdi geçmişin sadece birkaç konusuna bakalım.
1- 2011’in bütçe görüşmeleri sırasında TBMM’de Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı Tunceli ve Alevi kökenli CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bakarak Dersim katliamını hatırlattı.
Sizin iktidarınızda 1937-1938’de Dersimde katliam oldu onun hesabını kim verecek dedi.
Türkiye’nin başbakanı meclis kürsüsünde 60 bin kişiye yakın Dersimli’nin katledildiğini TESCİL ederek açıkladı.
2- Bu hükümetin partisi AKP’nin oyları ile TBMM’de 12 Eylül darbecileri ve işkencecileri yargılansın anlamında Anayasa değişikliği yapıldı.
Yani 12 Eylül darbesi ile 100 binlerin işkence gördüğünü, 10 binlerin faili meçhul cinayetlerle katledildiğini TESCİL etti.
3- Hepsinden önemlisi 90 yıldan beri inkar ve imha programının gereği olarak Kürtler yoktur, Kürtçe de yoktur kararı, anlatımı, uygulamalarının tutmadığı ve yalan olduğu ortaya çıktı.
En açık ve kolay bir ifade ile TRT 6’nın kuruluşu ile Kürtler ve Kürtçe yoktur diye 90 yılda sürdürülen uydurma sistemin yalan olduğunu bizzatihi hükümet ortaya çıkardı.
Devletin Kültür bakanlığı Kürt yazarların kitaplarını bastırıp dağıtımını yapıyor. Bu saydığım üç konu bu ülkede ve Kürtlerde yaşanılan 100’lerce yanlışlığın, haksızlığın, inkar ve imhanın birkaç tanesidir. Demek ki dün yapılanlar yanlış olmuştu.
Bir başbakanın TBMM kürsüsünden Dersim katliamını anlatması veya açıklaması ne kadar önemlidir. Dün yapılanlar bu gün nasıl yanlış olarak tescilleniyorsa, Bu gün yapılan yanlışlar da yarın o denli ortaya yanlış olarak tescil edilecektir.
Bu kadar insanımızın kanının akıtılması toplumsal, ülkesel, inançsal, kökensel, devletsel ve de siyasal alanlarda kimseye ama hiç kimseye faydası yoktur. Aileleri, vatan şehididir, Halk şehididir diye teselli etme bir yarar sağlamıyor.
Hem güvenlik birimlerinden Asker, Polis, Korucu hem PKK’lılardan ölenlerin dul kalan eşlerine, yetim kalan çocuklarına, bağrı yanan anne ve babalarına, birkaç kuruş vermenin ötesinde ve teselli nutuklarının dışında, bir ömür boyu acılarının önüne geçebiliyor muyuz?
Bu ne savaş çığırtkanlığıdır
Bu ne kan üzerine prim yapma yarışıdır
Bırakınız bu savaşı, bu haksız yarışı.
Sayın Başbakan’a Hakkari’den sesleniyoruz
Ne Dersimde 1938’deki 10 binlerle ifade edilen katliamlar
Ne 12 Eylül’deki tutuklama işkence ve zindanlardaki baskılar
Ne 10 binlerin üzerindeki sayılarla ifade edilen faili meçhul cinayetler.
Ne de 90 yıldır iddia edilen Kürtlerde yoktur Kürtçede yoktur yalanları.
Bu ülkede Kürt sorununu çözmeye yetmedi.
50 yıldır boşa akan bu kanı durdurmadı bu reçete tutmadı.
Bu günde devam eden operasyonlar sınır ötesi harekatlar. PKK’nin Eylem ve hareketleri barış getirmiyor, sorunu çözmeye yetmiyor. Sınır ötesi harekatın sonucu ne olursa olsun kaybeden Türkiye olacaktır. Kaybeden Türki ile Kürdi ile diğerleri ile bu ülkede yaşayan herkes olacaktır.
Sayın Başbakanımız, sayın yöneticilerimiz, yukarıda sıraladığımız öldürme, işkence etme, zindanlara atma inkar etme, imha etme, reçeteleri Kürt sorunu hastalığına şifa getirmedi.
Değiştirin bu reçeteyi. Bu reçete tutmadı.
Yeni reçete ile barışı, sevgiyi, eşitliği, çok renkliliği, çok sesliliği, çok kökenliliği, çok dilliği ve de çok inançlılığı geçerli sayın. Bu ülkede herkesin ama herkesin kaybedeceği; savaş, harekat, operasyon ve eylemlerin yerine:
Hem devlet savaştan vazgeçmeli hem PKK kesin ateşkes yapıp eylemleri durdurmalıdır.
Hükümet acilen barış ve af getireceğini ilan etmeli
BDP’liler TBMM’nin yolunu tutmalı.
Bakmayın ‘şehitler ölmez vatan bölünmez’ sloganlarına
Bakmayın ‘şehit na mırın’ haykırışlarına bu ülkede halk kan ağlıyor Savaş değil barış istiyor.
Bu barış sağlanmazsa bu halk ne kördür ne de sağır
Birbirine düşman olmayacaktır bunu herkes bilmeli.
Bu savaşı siyasi ikbal ve çıkar için, rant için, sürdürenlerin farkına varacaktır halkımız. O zaman daha da acı olur ama giden canlar hepimizindir, geri gelmeyeceklerdir.
Yetti artık kan üzerine inat yarışı
Barış istiyoruz, barış ve de barış.