Hakkari (Colemêrg) merkeze bağlı Üzümcü (Dizê) Karakolu'nda, geçtiğimiz hafta askerlerin sivil bir aracı taraması sonucu araç sürücüsü Yücel Ertuş ve uzman çavuş Erhan Yürüdür kaldırıldıkları Hakkari Devlet Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Sadece arabaya isabet eden 70'e yakın mermiden yara almadan kurtulan, Ertuş'un yakın arkadaşı tanık Cemil Korkmaz da o sırada taranan aracın içindeydi ve yaşananları ANF'ye anlattı.
"Yücel'le çocukluk arkadaşıyız. Aynı mahallenin çocuğuyuz. İlk orta lise bütün okullara, hatta askere birlikte gittik. En yakın arkadaşımdı..." diyerek anlatmaya başlıyor Cemil Korkmaz. Bölgedeki birçok kişinin geçim kaynağı olduğu gibi Ertuş'un da 5 yıldır mazot kaçakçılığı ile uğraştığını bildiğini ancak kendisinin boya badana işleri yaptığını, o gün de Ertuş'un çağırması üzerine kendisiyle gittiğini dile getiriyor.
Olayın yaşandığı günün sabahından telefonlaşarak akşam birlikte gitmeye karar verdiklerini belirten Korkmaz, şöyle devam ediyor; "Birlikte gittik Çığlı'ya. Geri dönüş yolunda saat gece 10 sularıydı. Tam virajı döndük, Üzümcü Karakolu'nu gördük ki, karakola daha varmadan 200-300 metre önünde, bir uzman çavuş gördük. Biraz da hızlı geldiğimiz ve arama noktasına da daha mesafe olduğu için askeri biraz geçtik. Tam Yücel'e "Dur!" dedim, o da kenardaki şantiyeye doğru arabayı çekiyordu ki, aynadan bize doğru askerin el feneriyle geldiğini gördüm. O sırada Yücel direksiyonu tekrar kırdı. Uzman çavuşun havaya bir el ateş etmesinden saniyeler sonra üzerimize yağmur gibi mermi yağmaya başladı. Hatta ben uzman çavuşun silah sesiyle, askerlerin silah sesini ayırt edemedim bile ilk anda. Sonradan öğrendiğime göre askerler karakoldan yaylım ateşi açmış. Sadece arabaya 70'e yakın mermi değmiş. Dolu yağar gibi bir ateşin altında kaldık. Kulağımın kenarından bir kurşun geçti. Cam üzerimize patladı. Kafamı koltuğun kenarına sakladım. Yücel de bir ara sendeledi ama kendini saklamak için eğilmiş sanıyordum. Silah sesleri kesilince tutup kaldırmak istedim, baygın gibi yatıyordu."
“BİRİNİ ÖLDÜRDÜNÜZ. DİĞERİNİ DE ÖLDÜREMEZSİNİZ”
Silah seslerinin kesilmesiyle kendine gelen Korkmaz, başını kaldırdığında gördüğü manzarayı ise şöyle dile getiriyor; "Yücel'i kanlar içinde görünce bağırmaya başladım. Arabadan inip onu yere yatırdım. Kalp masajı yapmaya çabaladım, nefes verdim. Akşam karanlığında kimseyi düzgün seçemiyordum. Bir kalabalık bizden geriye doğru koştu. Yerde yatan uzman çavuşu kaldırdılar. Bağırıyordum, yardım istiyordum. Bir kısım asker, uzman çavuşu araca bindirip gitti. Bir kısmı da bize doğru geldi. Yardım edecekler diye beklerken "Ne oluyor?" diyerek üzerimize çullandılar. "Vurdunuz çocuğu, öldürdünüz..." dedim. Yücel yerde kanlar içinde yatıyorken, askerler bana saldırmaya vurmaya başladılar. Ölümle tehdit ettiler. Kafama silah dayadılar. O sırada sivil insanlar geldi. Onların araya girmesiyle, iki üç asker beni tutup kaldırdı. Karakola götürdüler. Yücel hala yerde kanlar içerisinde yerde yatıyordu."
O anları Üzümcü Köyü sakinleri ise şöyle anlatıyor; "Silah sesleri duyduk. Yetiştiğimizde birinin yerde kanlar içinde yattığını gördük. Askerler ellerindeki silahları diğer kişinin kafasına doğru tutmuş bağırıyorlardı. Yerde yatan kişiyi göstererek "Birini öldürdünüz gördük. Diğerini de öldüremezsiniz!" diye bağırdık. Askerler o arkadaşın kafasına tuttukları silahı indirip, apar topar kaldırarak karakola götürdüler. "Birini öldürdünüz, diğerini sağlam isteriz" dedik arkalarından. Daha sonra yerde yatan kişiyi minibüse koyup hastaneye kaldırdık. Biz olay yerine yetiştiğimizde en az 25-30 dk geçmişti zaten. Hastaneye varana kadar kan kaybından yolda hayatını kaybetti. Uzman çavuş ise çok daha önce hastaneye kaldırılmış. Onun da hayatını kaybettiğini daha sonra öğrendik."
"ASKER BENİ DE ORTADAN KALDIRMAK İSTEDİ"
Üzümcü köyü sakinlerinin silah sesleriyle olay yerine yetişmesinin ne kadar kritik olduğunu Korkmaz'ın kendisinden dinleyelim; "Eğer köylüler gelmeseydi, beni de orada öldüreceklerdi. Tek tanık bendim. Beni de ortadan kaldıracaklardı. Köylülerin gelmesiyle, tanıkların tümünü öldüremeyeceklerine göre beni kaldırıp karakola götürdüler. Orada, aralarında rütbelilerin de olduğu askerler beni uzun süre dövdüler. Başımdan darp ettiler.
Bana, aileme, ağır küfürler hakaretler ederek uzun süre şiddet uyguladılar. "Adam ölürse seni de öldüreceğiz" dediler. Kimisi de "Çekelim bir kenara kafasına sıkalım." diyordu. Kendi aralarında konuşuyorlardı. Sonra rütbeli bir asker gelip üzerime bir tane silah attı. Benim silahımmış süsü vermek istediklerini anladım. Hemen ellerimi, üzerimdeki kazağın kollarının içine doğru soktum. Kazağımın içine sakladım ki, elim silaha değmesin. "Silah senin" dediler. Savcı istedim savcıya küfrettiler, avukat diye bağırdım avukata küfrettiler. Bilmiyorum ne yapabilirdim başka? Sonunda savcı geldi."
CEVAP BEKLEYEN SORULAR VAR
Korkmaz, bütün bu yaşananları aynı şekilde savcıya da anlattığını, daha sonra sivil bir ekiple önce emniyete, oradan Fatih Kışlası'na, daha sonra hastaneye ve en son da Kaçakçılık Şubesi'ne götürülerek olaydan tam 24 saat sonra serbest bırakıldığını söylüyor.
En yakın arkadaşını kaybetmenin ve ardından yaşananların şokunu hala atlatamadığını dile getiren Korkmaz, "Yücel de ben de, askerler ile silahlı bir çatışmaya girmedik. Bu tür durumlarda tekerleğe sıkılabilir. Üstelik de biz henüz karakola ve arama noktasına varmadan oldu bu yaşananlar. Neden peki? Biz hiçbir şey yapmadan yaylım ateşi açmak, direk bizi öldürmek istemektir. Neden yaptılar bunu?" diye soruyor. Yaşanan çatışmada hayatını kaybeden Uzman Çavuş Erhan Yürüdür'ün de ailesine baş sağlığı dileyen Cemil Korkmaz, Yürüdür'ün tekerleğe değil de havaya ateş etmesinin karakol tarafından işaret sayılabileceğini ancak Yürüdür'ün ateşi ile karakolun yaylım ateşi arasında 4-5 saniye olduğunu dile getiriyor.
"VURUP YERDE BEKLETMİŞLER"
Olayda hayatını kaybeden Yücel Ertuş'un ailesi ise hem acılı hem de öfkeli. Oğullarının bölgedeki bir çok kişi gibi yıllardır sınır ticareti yaptığını dile getiriyor; "Bu karakollar, günde onlarca aracı bu noktadan geçiriyorlar. Mazot işi bu bölgenin bir gerçeği. Onlarca yıldır, onlarca insanın geçtiği yerde neden bizim oğlumuz öldürülüyor?" diye soruyor amcası Süleyman Ertuş. Ertuş'un yaralı halde bekletilmesinin sebebini de merak ettiklerini ve oğullarının kan kaybından ölmesinin ardındaki ihmallerin de açıklanmasını talep ettiklerini belirtiyor.
Aracın uzman çavuş tarafından kontrol noktasına varmadan 200-300 metre önce durdurulmak istenmesinin sebebini de merak ettiklerini dile getiren amca Ertuş, yaşamını yitiren uzman çavuş Erhan Yürüdür'ün ailesine baş sağlığı dilediklerini de dile getirerek, bu davanın peşini bırakmayacaklarını belirtiyor.
Üzümcü Karakol'undaki askerler, mazot kaçakçısı olduğunu tahmin ettikleri için durdurmak istedikleri bu araca, yanıbaşında bir uzman çavuşun da olduğunu bilerek neden yaylım ateşi açtılar? Bu ve cevaplanmayı bekleyen bir çok soru için İnsan Hakları Derneği hazırladığı raporlar eşliğinde, tanık ve kayıp yakınları ile yargıya başvurmaya hazırlanıyor.