Koronavirüsün önce yarasalar ve diğer bazı evcil olmayan hayvanlarda - muhtemelen pangolinde - geliştiği ve bu hayvanın ticaretinin yapılması yoluyla insanlara geçtiği düşünülüyor.
Koronavirüsün önce yarasalar ve diğer bazı evcil olmayan hayvanlarda - muhtemelen pangolinde - geliştiği ve bu hayvanın ticaretinin yapılması yoluyla insanlara geçtiği düşünülüyor.
Royal Society Proceedings B adlı biyoloji bilimleri dergisinde yayımlanan araştırma, 1 buçuk milyondan fazla kişiye ve 86 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açan Korona virüs salgınına neyin yol açtığını ortaya koydu.
Ortaya çıktığı Aralık ayından beri dünyaya diz çöktüren coronavirüs, bugüne dek 1 buçuk milyondan fazla kişiye bulaşmakla kalmadı, 86 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine yol açtı.
Dünyanın neredeyse tamamına yayılan ve milyarlarca insanı eve kapanmaya zorlayarak hayatı tam anlamıyla felç eden coronavirüs ilgili bugüne pek çok teori ortaya atıldı.
Virüsün nasıl ortaya çıktığını anlamak için büyük uğraş veren uzmanlar ve bilim insanlarının Royal Society Proceedings B adlı biyoloji bilimleri dergisinde yayımladığı araştırma, bu kritik soruyu yanıtlar nitelikte.
Koronavirüs salgını dünyanın bir çok yerinde binlerce kişinin yaşamını yitirmesine yol açarken, insanların doğal yaşamı istismarıyla salgın hastalıklar arasındaki bağlantıyı ortaya koydu.
Uzmanlar insanların vahşi hayvanlarla avcılık, ticaret veya hayvanların yaşam alanlarını işgal etme yoluyla yakın temasa geçmesinin, yeni salgın hastalıkların yayılması riskini artırdığını söylüyor.
BBC Bilim ve Çevre Muhabiri Helen Briggs'in kaleme aldığı habere göre, bilim insanları SARS, MERS, Ebola ve coronavirüs gibi salgınların aslında gezegenin sağlığıyla ilgili bir çevre sorunu olduğunu vurguluyor.
Koronavirüsün önce yarasalar ve diğer bazı evcil olmayan hayvanlarda - muhtemelen pangolinde - geliştiği ve bu hayvanın ticaretinin yapılması yoluyla insanlara geçtiği düşünülüyor.
Bu konudaki son araştırmayı yapan uzmanlar önce hayvanlardan insanlara geçen hastalıklarla ilgili bütün bilimsel çalışmaları taradılar.
Bir sonraki adım olarak ise bu çalışmaların verilerini Uluslararası Doğayı Koruma Birliği'nin (IUCN) topladığı, soyu tükenme tehlikesiyle yüz yüze vahşi hayvanlara ilişkin bilgilerle birleştirdiler.
İnsan faaliyetleri yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan vahşi hayvan türlerinin bünyelerinde, insanlara geçebilecek özellikteki virüslerin, başka sebeplerle tehdit altında olan diğer hayvan türlerine kıyasla, en az iki misli daha fazla olduğu ortaya çıktı.
Araştırmayla ilgili olarak BBC'ye bilgi veren California Üniversitesi'nden Dr Christine Johnson "doğal yaşam alanları daraldıkça, vahşi hayvanlar insanlarla giderek daha yakın temas içinde olmaya başlıyorlar" diyor.
Soyu tükenmenin eşiğine gelmiş vahşi hayvanların sayıları iyice azaldığından aslında normal koşullarda bulaşıcı hastalıkları insanlara geçirme ihtimalleri çok düşük.
Fakat Doktor Johnson yaşam alanları işgal edilen hayvanların insanlarla temasının arttığına dikkat çekiyor ve durumu şöyle açıklıyor.
"Doğal yaşamın istismarı, avcılık ve vahşi hayvan ticareti yoluyla doğada yaşayan canlıların sayılarını iyice azaltıp onları yok olma tehdidiyle karşı karşıya getirmekle kalmıyor, aynı zamanda insanları da yeni bulaşıcı hastalık salgınları riskiyle yüz yüze bırakıyor."
Bilim insanları uzun zamandır SARS, MERS ve Ebola gibi hayvanlardan insanlara geçen hastalıkların tehlikelerine işaret ediyorlar.
Coronavirüs salgını ise insan sağlığının genel olarak hayvanların da sağlığına, hatta bir bütün olarak gezegenin doğasının sağlığına bağlı olduğu konusundaki farkındalığı artırmış görünüyor.
Son salgın sürecinde çok çeşitli kuruluşlar insan sağlığına yönelik tehditleri azaltmak için vahşi hayvan ticaretinin önüne geçilmesi çağrıları yaptı.
Doktor Johnson doğadan avlanılan hayvanların, insanlarla hayvanların bir arada bulunduğu kalabalık pazar yerlerinde satılıyor olmasının altını çiziyor.
Doktor, bu durumun normal olarak doğada asla yanyana gelmeyen türleri bir araya getirmek suretiyle hastalıkların türler arasında atlama ihtimalini artırdığına dikkat çekiyor.
"Bir yerde ortaya çıkan bir bulaşıcı hastalık hepimizi etkileyebilir ve doğal yaşamla ilgili bir faaliyet içine girdiğimizde neleri etkilediğimizi hepimizin anlaması gerekiyor." ifadelerini kullanan Johnson sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Yeni salgınların ortaya çıkışının bir çevre sorunu olduğunu anlamalı ve doğal yaşamla birlikte yaşamanın daha sürdürülebilir biçimlerini bulmalıyız."