İşte okuyanların gözyaşlarını tutamadığı o duygusal yazıdan bir bölüm:
"Günaydın sevgili yârim,
Bugün ilk başbaşa yemek yediğimiz gün. Dün gibi hatırımda herşey. Seninle ilgili herşey hep hatırımda ... Çok yorgunum sevgili, kalbim yorgun.
O kadar sarsıcı ve o kadar hiç bilmediğim, hiç sevmediğim kadar yeni ki şu geçen giden zaman.
Herşeyi seninle yapıyormuşum, yapmayı seviyormuşum ben.
Çok yorgunum be sevgili, ruhum yorgun.
O gözümüzü karartıp leş gibi inşaat pisliğinin içinde görüp sevdiğimiz, iğnesinden ipliğine herşeyini beraber yaptığımız evimizin borcunun bittiğini göremedin, kutlayamadık diye yorgunum.
Üzülme noolur ama evimizde oturamıyorum artık ben. Her an bana seslenmeni duyacakmış gibi yaşayamıyorum. Her an karşıma çıkacakmışsın gibi duramıyorum.
Buradan tamamen kaçmaya karar verdim. Eczaneden, lotocudan, kasaptan, sokağın köşesindeki pilavcıdan. Aaa ama aklın kalmasın. Hangimiz geçerse o pilavcının önünden Nur, Ayda ya da ben, senin için " tü sana, bu kadar kötü pilav yapılır mı" diye uzaktan intikamını alıyoruz :))) Yani herşey sen demek burada ya, olmuyor... Sevimli, minnak bir eve ve burdan çok uzağa taşınıyorum kısmetse.
Çok yorgunum be sevgili yârim,
Öyle zor ki neler hissettiğimi anlatmak. Her akşam niye beni bırakıp gittin diye kızmak ve her sabah gözümü günaydın sevgili demek için açtığımda olmadığını hatırlamak.
Her geçen gün seni daha fazla özlemek... Herşeyden çok yorgunum evet, ama seni sevmekten hiç yorulmayacağımı biliyorum..."