Zozani, 2001'de kaleme aldığı, bir kadın adı olan Keje romanı ile Sürgün anlamına gelen, 2009'a yazdığı Mışexti romanını, kütüphane kullanıcılarıyla paylaştı. Zozani, Keje'de aşk ile siyaset arasında kalan bir gencin yaşam öyküsünü; Mışexti de kimlik çatışmalarını, toplumsal kimlik, bireysel kimlik arayışlarını, bir subay ile Kürt gencin dağda ve mahkemede yollarının kesişmesini anlatıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Zozani, kütüphanede öncelikli olarak milletvekillerinin eserlerinin sergilenmesi gerektiğini söyledi. Milletvekillerinin, yazılı eserlerini, Meclis kütüphanesine teslim etme hakkı bulunduğunu ifade eden Zozani, "Milletvekili neler yazmış, bunların Meclis kütüphanesinde, arşivinde bulunmasını istedim" dedi.
Kürtçe okumayı bilen bütün milletvekillerinin bu romanları okumasını isteyen Zozani, ancak parlamentoda çok az sayıda milletvekilinin, Kürtçe'ye vakıf olduğunu söyledi. Bunun ayrı bir "trajedi" olduğunu savunan Zozani, "Bu coğrafyada yaşayan milyonlarca insanımızın kullandığı bir dili, maalesef halkın temsilcilerinin büyük çoğunluğu anlayacak, konuşacak, okuyacak durumda değil" dedi.
Zozani, üçüncü kitabı için de çalışmalarını da sürdürüyor. Zozani, bir Kürt bilgesinin yaşamını konu alan çalışması üzerinde yoğunlaştığını ancak zaman olmadığını, edebiyatın yoğunlaşma gerektirdiğini dile getirdi.
Kürtçe'nin önden ve sondan eklemeli diller grubunda olduğunu ifade eden Zozani, "Dünyada iz bırakan edebi eserlerin tamamı, bu dil grubuna mensup dillerle yazılmış. Fransız, Rus, İngiliz edebiyatı, bu dil grubundan. Kürtçe'ye vakıf olduktan sonra, sözcük hazinesi çok geniş. Geniş bir suda yüzdüğünüzü hissediyorsunuz, kendinizi daha rahat ifade edebiliyorsunuz" diye konuştu.
Zozani, Kürtler'in zengin bir roman arşivinin bulunduğunu, çok sayıda romanın yayınlandığını belirtti. Kürt dili ve edebiyatının, bu coğrafyanın büyük zenginliklerinden biri olduğunu ifade eden Zozani, "Türkiye'de insanlar hep önyargılarla birbirine baktıkları için birbirlerinin zenginliklerini fark edememişler. Bu önyargıları kırabilirsek, üzerinde yaşadığımız hazineyi de keşfetmiş oluruz. Bu coğrafyada varlığını sürdüren bütün dillerin, hem edebiyat kürsüleri hem enstitülerinin olması ihtiyaçtır" dedi.