• BIST 9183.61
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 15 °C

Allah bu millete bir daha 'İstiklal Marşı' yazdırmasın!..

Doç.Dr. Şükrü Bingöl

Bu, ümitle yazılır. O zaman düşünün, imanım olmasaydı yazabilir miydim? Zaten ben, başka türlü düşünüp, başka türlü yazanlardan değilim. Bu elimden gelmez. İçimde ne varsa, bütün duygularım yazılarımdadır. Şu var ki; İstiklal Marşı'nın şiir olmak üzere bir kıymeti yoktur. Ancak tarihi bir değeri vardır.

Mehmet Akif Ersoy

 Üstün bir mücadele ve kahramanlıklarla kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası, Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Kahraman Ordumuza” hitaben yazmış olduğu şiir, 12 Mart 1921 tarihinde Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir.

On dokuzuncu yüzyılda Avrupa ve Balkanlarda hızla yayılmaya başlayan milliyetçilik düşüncesi, çok uluslu imparatorlukların dağılarak yerlerini ulus devletlere bırakmasına sebep olmuştur. Bağımsızlık mücadelesi verilerek kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu ulus devletlerden birisidir. Ulus devletlerin sembollerinden olan milli marşa duyulan ihtiyaç hasebiyle düzenlenen müsabaka neticesinde Büyük Millet Meclisi’nce 1921 senesinde kabul olmuştur.

ULUSLAŞMA ÇAĞINDA AVRUPA’DA MİLLİ MARŞLAR

Fransız İhtilâli’nin ardından hızla yayılan milliyetçilik akımı sebebiyle, 19. yüzyılın başlarından itibaren imparatorluklar çatırdamaya başlamış, zamanla dağılarak yerlerini milli devletlere bırakmışlardır. Özellikle 1797’den itibaren Fransa’nın kaderi üzerinde etkili olan Napolyon Bonapart, Avrupa’nın büyük devletlerinin topraklarına girmiş, bu topraklardaki milletleri bağlı oldukları devletlere karşı ayaklandırmış ve Fransa’nın hürriyet getirdiğini söylemiştir.

Napolyon’un kışkırtmaları söz konusu milletler üzerinde oldukça tesir etmiştir. Fransa’da ortaya çıkan milliyetçilik akımı Napolyon’un yayılmacı askeri stratejisinin de etkisiyle Avrupa, Balkanlar ve Osmanlı Devleti üzerine hızla nüfuz etmiştir. Yeni kurulan devletler ise siyasi birliklerini tamamladıktan sonra ulus devlet olma yönündeki adımlarını hızlandırmışlardır. 18. ve 19. yüzyılda Avrupa ve Balkanlar’da hızla yayılan milliyetçilik akımının etkisi ile kurulan her ulus devlet kendi milli marşını oluşturma gayreti içerisine girmiştir. Bu bağlamda ulusların milli marşlarının çoğunlukla 18. Yüzyılda ortaya çıkmaya başlandığı görülmektedir

OSMANLI DEVLETİ’NDE MARŞLAR

Osmanlı Devleti’ne bakıldığında ise bir milli marş oluşturma çabası yerine padişahlar için bestelenmiş marşlar dikkatimizi çekmektedir. Bu marşlar sırası ile; Mahmudiye, Mecidiye, Aziziye, Hamidiye ve Reşadiye marşlarıdır. Anılan marşların Padişahlar için yazılması, Osmanlı’nın ulus devlet olmaması ve hanedanlık tarafından yönetilmesi sebepleriyle bağdaştırılabilir. Ancak milli marş mahiyetinde olmamakla birlikte Osmanlı’da da bir takım milli duygular içeren marşların varlığı görülmektedir.

TÜRKİYE’DE MİLLİ MARŞ YAPMA TEŞEBBÜSLERİ

Türkiye’de ilk milli marş yapma teşebbüslerinin II. Meşrutiyet’in ilanından sonraya denk geldiği görülmektedir. Bunun sebebi olarak da Osmanlı’da o zamana kadar toprakları elde tutabilmek adına Milliyetçilik düşüncesinin devletçe önemsenmemesi gösterilebilir.

Düzenli orduya ve Büyük Millet Meclisi’ne desteğin arttırılması için milli birlik hissiyatını güçlendirecek unsurları güçlendirmek gerekmekteydi. Bu nedenle de milli mücadelenin devam ettiği sıralarda bir milli propoganda unsuru olarak nitelendirilebilecek milli marşa ihtiyaç duyulmaktaydı.

MİLLİ MARŞIN YAZILIŞI

Milli marş yazılması için, Büyük Millet Meclisi’nce bir yarışma açılır. 25 Ekim 1920 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yarışma şöyle ilan edilir:

“Şairlerimizin nazar-ı dikkatine: Milletimizin dâhili ve harici İstiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklal Marşı, Umur-u Maarif Vekaleti Celilesi’nce müsabakaya vazedilmiştir. İşbu müsabaka, 23 Kanun-i evvel 1336 tarihine kadar olup bir heyet-i edebiye tarafından gönderilejjn eserler arasından intihap olunacak ve kabûl edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükâfat verilecektir. Ve yine laakal beş̧ yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca müsabaka açılacaktır. Bütün müracatlar Ankara’da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekaletine yapılacaktır.”

Birer birer okunan bu milli marş taslakları arasında ilk ağızda en çok beğenileni şu idi:

‘‘Beş bin yıldan beri yanan bu ocak’’ / ‘‘Kıyamete kadar böyle yanacak’ /

Tanrımızdan ateş aldık en evvel / Onun sönmez alevidir bu sancak!.

 İçimizden nefer, hakan seçilmez / Hürriyete esir olan ezilmez. /

 Hiçbir Türk’ün başı Ulu Tanrı ile / İstiklalden başkasına eğilmez!

 Coşkun seller gibi aksa yerde kan / And içtik biz, atılırız korkmadan /

 Tanrı bizim, töre bizim, il bizim / ‘‘Bu uğurda can veririz her zaman.’’

Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde çıkan ilan üzerine yarışmaya gönderilen şiirler 724’ü bulmuştu.

İSTİKLAL MARŞI KABULÜ TARİHİ

Ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un yarışmaya katılmayı kabul etmesinin ardından herkesin sabırsızlıkla beklediği şiir on gün içerisinde tamamlandı ve 17 Şubat 1921 tarihinde Sebilürreşad dergisinin ilk sayfasında "Kahraman Ordumuza" ithafıyla yayımlandı. 1 Mart 1921'de başkanlığını Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı Meclis görüşmelerinde İstiklal Marşı Şiiri, elemelerden kalan son altı şiirle birlikte Meclis'in seçimine sunuldu.

Hamdullah Suphi Bey'in kürsüden okuduğu, Atatürk'ün "Bu marş, bizim inkılabımızın ruhunu anlatır" dediği İstiklal Marşı, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edildi.

İstiklal Marşı, kabulünün ardından İngilizce, Almanca, Fransızca, Macarca ve Farsça'ya çevirilerek, yurtiçinde ve yurtdışında dağıtıldı, mitinglerde ve törenlerde halkın manevi ve milli duygularını güçlendirmek amacıyla okunmaya başlandı.

Ödülü yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Darülmesai vakfına bağışladı. İstiklal Marşı'nı para için yazdığının düşünülmesinden endişe eden Mehmet Akif, aynı dönemlerde ciddi maddi sıkıntı içerisinde olmasına rağmen, kazandığı 500 liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Darülmesai'ye bağışladı.

İSTİKLAL MARŞI SÖZLERİ 10 KITA

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,

Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın…

Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

Değmesin ma'bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;

Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na'şım;

O zaman yükselerek Arş'a değer, belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

MEHMET AKİF ERSOY

  Bizlere miras olarak bırakılan bu eşsiz eser ve şanlı Türk bayrağı, Milletimiz var oldukça; geleceğimize yön vermeye, kutsal vatanımızın semalarında ilelebet yankılanmaya ve dalgalanmaya devam edecektir.

         Bu duygu ve düşüncelerle, İstiklal Marşımızın kabulünün 101.yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm aziz şehitlerimizi ve Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle anıyor, kahraman gazilerimize de minnetlerimi sunuyorum.

 İstiklal Marşı'nın ruhu ebediyen yaşasın ve Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!...  

 

Bu yazı toplam 1783 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Hakkari Haber TV | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel :
FEYZULLAH TAŞ- 0.(505) 440 39 66
SAVAŞ TAŞ - 0.(545) 864 4868
YUSUF TAŞ- 0.(544) 346 1740 | Haber Scripti: CM Bilişim