Kürtler, Ortadoğu ve Anadolu’nun sigortası
Kaynak:Yenibirlik
Bugün Kürtlere dair kimselerin görmediği ve açmadığı bir pencereden bakıp konuşalım istiyorum ve bu perspektiften; “Kürtler sorun değil denge, bu nedenle küresel oyunlar Kürtler üzerinden kurgulanıyor ve bu nedenle bir kesim Kürtleri bulunduğu ülkenin üvey evlatları olarak ilan ediyor her daim” diyorum.
Kürt siyasi-idari-sosyolojik-psikolojik varlığının korunması ve hak ettiği noktaya getirilmesi önemli çünkü Anadolu’nun ve Ortadoğu’nun sigortası Kürtler, neredeyse bir buçuk asırdır coğrafyanın dinamiti yapılmaya çalışılsa da ne Anadolu’yu ne de Ortadoğu’yu yüreğinden söküp atmadılar.
Ufak çaplı gel-gitler yaşansa da (ki bunca komplo ve tehdit arasında bunun olması çok normal) Kürtler bulunduğu toprakların savunmasını sonuna kadar yaptı… Osmanlı döneminde geliştirilen Ermeni-Rus-Fars savunmaları, Doğu ve Güneydoğu’dan başlayan Kurtuluş Savaşının ilk cesaret kıvılcımları, Atatürk’e Silvanlı Kadınların sunduğu mücadele mektubu, Tuncelili Diyap Ağa, Yavuz Sultan Selim’in sağ kolu İdris-i Bitlisi ve daha nicesi Kürtlerin Anadolu’ya verdiği değerin ve hissettiği aşkın göstergesidir. Kürtlerin coğrafyada yüzlerce yıldır sergilediği değer verme ve aidiyet aşkı her seferinde aşılmaz/anlaşılmaz duvarlara ve ötekileştirmelere mahkum edildi bir kesim tarafından.
Ve maalesef gelinen bu yüzyılda da halâ Kürtler üzerinden kurgulanan senaryolar ve aşılamayan duvarlar mevcut. Bu durum daha nereye kadar sürecek yada bu duvarları Kürtler ne zamana kadar önemseyecek bilmiyorum zira geçtiğimiz haftalarda köşemde yer verdiğim yazılarımda değindiğim çok önemli bir öngörümü yeri gelmişken bir kez daha anımsatmak istiyorum;
Yahudilerin tarih boyunca ötekileştirilmesi ve zulüm görmesi nasıl ki günümüzün “otoriter İsrail’inin” belirmesine neden olduysa, bunca yok sayma ve ötekileştirme karşısında Kürtlerin de dönüp dolaşacağı yer “Otoriter Kürt Milliyetçiliği” olacaktır… Şu an Suriye üzerinden inşa edilmeye çalışılan “Otoriter Kürt Milliyetçiliği”nin global bir etkisi elbette olacaktır.
Bu okumayı doğru bir şekilde yapmak gerekiyor. Başından beri savunduğum “Suriye’de huzuru-güvenliği-dengeyi inşa edecek tek ülke Türkiye’dir” görüşüm Suriyeli Kürtler konusunda da geçerli zira Suriye’deki dengeler çok hassas ve her an yeni bir kaosa gebe. Coğrafyaya dair zikrettiğim objektif cümleler için yine bir kesim beni terör övücü- sevici-destekleyici olarak etiketleyecek çok iyi biliyorum fakat artık şapkayı masaya koyup gerçeklerin konuşulması ve eşit-ortak paydalarda buluşulması gerekiyor. Zira MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “yüreğini de taşın altına boşuna koymadı”.
Tam da Şehit Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve görev arkadaşlarının terör pususunda şehadete yürümesinin sene-i devriyesinde empati kanallarının açılması ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açtığı yol üzerine sağlam taşları döşemenin vaktidir diyorum… Şehit Müdür Okkan Diyarbakır’ı anlamış ve kendisini de doğru anlatmıştı.
Açtığı samimiyet kapıları Diyarbakır’ın sosyolojik açıdan altın çağını yaşamasına vesile olmuştu. Bir siyaset bilimci olarak, masadan değil bizzat yerinden notlar alarak, görüp-anlayıp-dinleyip denklemler kurarak, doğunun ve batının bakış açılarına hakim olarak, dağların-yolların-şehirlerin havasını koklayarak elde ettiğim veriler doğrultusunda yazıp söyleyeceğim tek özet var; “Türkiye’nin onlarca yıllık prangalarından kurtulması ve gelecek nesillere miras olarak terörü bırakmaması gerekiyor artık. Bunun için de herkesin yüreğine ve zihnine yeni cümleler nakşetmesi gerekiyor.
Bilhassa da vatandaşlara en yakın ve en yoğun temasa sahip olan bürokrasi kademelerinin ihtiyacı var sil baştan yeni cümlelere. Bürokratların, sivil oluşumların, basının, medyanın ve siyasilerin acilen “Türkiye Yüzyılı kodlarıyla” güncellemesi gerekiyor yoksa “birlikte” bir adım ilerleyemeyiz. Nasıl mı olmalı bu güncelleme? Televizyondan, basından, sosyal medyadan yürütülen üstün ırk yaratma-ötekileşme-suçlama-terörist ilan etme-hedef gösterme söylemlerinin tamamı suç sayılmalı. Halkların diline-dinine-mezhebine-kültürüne saygı duyulmalı, aidiyet ve toprak milliyetçiliği güçlendirilmeli, Türkiye vatandaşlığı herkesin çatısı olmalı… Sık sık verdiğim örnektir Almanya’da Hitler’e ve Naziler’e yönelik cümlelerin küçücük çocuklar tarafından bile hoş karşılanmadığı. Çünkü okulda verilen eğitimin bir parçasıdır.
“Almanya için birlikte varız-birlikte yaşıyoruz-birlikte güçlüyüz” anlayışı. Ne zamanki ülkemizin çocukları da kim yaparsa ayırt etmeksizin “milliyetçiliği suç olarak tanırsa ve ötekileştirme yapan büyüklerini susturacak güce kavuşursa” işte o zaman Türkiye Yüzyılı tamamdır diyeceğiz. Irak’ta Kürtlere karşı gösterilen asırlık zulümlerin ve Barzanilerin sergilediği mücadelenin geldiği nokta; Türkiye başta olmak üzere tüm dünyada etkili bir karşılığı olan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi oldu.
Suriye’de onlarca yıl yok sayılan, kimlik dahi verilmeyen, hiçbir makama getirilmeyen, cezaevlerinde idam edilen Kürtlerin SDG çatısında güç bulması ve bu gücün legal siyasete/Suriye yönetimine dahil olması için Erbil Yönetiminin-Irak’ın-ABD’nin-AB’nin- İsrail’in ve tüm dünya Kürtlerinin desteği ortada.
Türkiye’nin SDG konusundaki tavrı da net. SDG’nin terör unsurlarından arındığı takdirde Suriye konusunda bir temsiliyet hakkı kazanabileceğini savunan Türkiye halâ ilk durduğu yerde. Son süreçte Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve KDP’nin kadim Başkanı Mesud Barzani'nin SDG Sorumlusu Mazlum Abdi’ye yönelik yürüttüğü “rehberlik” görüşmeleri Suriye için fazlasıyla değerli.
Mazlum Abdi’nin Erbil’de ziyaret ettiği Mesud Barzani’nin önümüzdeki günlerde Suriye’ye giderek Kürtleri ziyaret etmesini bekliyorum. Bu ziyaret Suriyeli Kürtlerin güç bulması ve “terör sorunlarının” çözülmesi için önemli. Türkiye’de Devlet Bahçeli’nin, Suriye’de de Mesud Barzani’nin açtığı “sevgi-saygı çerçevesinde birlikte güçlü olmak” kapılarından herkesin geçmesi gerekiyor çünkü coğrafyada objektif, eşit, adil, sağduyulu, kapsayıcı bir pencere açmanın vakti çoktan geldi…