Söylediği her söz ve şarkı olay oldu. Hakkında birçok dava açıldı. Emniyetler onun ikinci adresi oldu. Tüm baskılara rağmen yılmadı, yazdı, okudu, haykırdı… Gazeteciler Derneği yemeğinde “Kürtçe bir klip çekmek istiyorum ve bunu yayınlayacak bir televizyon kanalı arıyorum” dedi ve kıyamet koptu.
Ahmet KAYA, doğum gününde çeşitli etkinliklerle anılırken bende olaya Hakkari’den dokunmak istedim. Yani Ahmet KAYA ile ilgili ilginç bir anımı paylaşmak istedim. Yerel radyo istasyonu Hakkari FM’in hem sahibi hem de Genel Yayın Yönetmenliğini yapıyordum.
Birgün polis etrafı sardı ve geniş çaplı bir baskın yaptı. Ben ve çalışanlarım üst baş arandıktan sonra sorguya çekildik. Neler oluyor, burası bir radyo istasyonu ve sadece müzik evi, neden bu baskın diye sordum?
Bir ihbar aldık, arama yapacağız denildi.
Silah filan taşımıyoruz, neyin ihbarı memur bey?
Burada Ahmet KAYA’nın kasetlerini bulunduruyurmuşsunuz…
Burası müzik evi, Ahmet Kaya kasetlerinin burada olmasından daha doğal ne olabilir ki?
O dönem İçişleri Bakanlığı ve Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından bir genelge yayınlayarak Ahmet Kaya müzikleri çalınmayacak denilmişti. Bizde yayına vermiyorduk ama kasetlerini stüdyoda muhafaza ediyorduk. Kasetlerine el konuldu ve ben Ahmet KAYA kasetlerini bulundurmaktan gözaltına alınmıştım.
Ahmet Kaya tek başına bir devrimdir. Ve bu ülkede Deniz Gezmiş ve Ahmet Kaya’ları sevmek suçtu. Sanırım bu suçu bizler çoğunluk işlemeye devam edeceğiz. Türkiye işte böyle karanlık bir süreçten geçti. Bizden öncekiler bu sürecin kurbanları oldu. Kaya’yı sürgüne gönderen isteği Kürtçe klipler şimdi her kanalda yayınlanıyor. Kürtçeyi öğrenmek için insanlar kurslarda kuyruk oluşturuyor.
16 Kasım 2000 tarihinde saat sabahın altısında Fransa’da kalp krizi geçirerek aramızdan ayrıldı. Sadece aramızdan ayrıldı çünkü yüreklerimizden ve beynimizden hiç çıkmadı. Ahmet Kaya sevgisi bir çığ gibi büyüyor. Şarkıları hep dinleniyor. Ağladıkça’yı dinledikçe ağlayacağız. Onu haksızlık gönüllerinde gömen vicdanları da hep sorgulayacağız.