Av. Azad Keskin

Av. Azad Keskin

KAZAN VADİSİ: UNUTULMUŞ DEĞİL, HENÜZ KURULMAMIŞ BİR GELECEK

KAZAN VADİSİ: UNUTULMUŞ DEĞİL, HENÜZ KURULMAMIŞ BİR GELECEK

Bazı vadiler vardır, üzerinde yürümekle yetinilmez; dinlenir, duyulur, düşünülür. Hakkâri’nin Çukurca ilçesi sınırlarında yer alan Kazan Vadisi de işte böyle bir yerdir. Burada taşlar sadece yer çekimine karşı direnmez, bir halkın hafızasını taşır.

Burada dağlar yalnızca yükselmez, aynı zamanda sorumluluk hatırlatır. Ben bu vadide yürüdüm. Tiyyar Deresi’nin kıyısında, Gise, Beriç, Heşet, Zavite, Tixup, Mezrî, Güzereş, Pîrî ve Xan Yaylası’ndan geçerek geçmişle bugünün, terk edilişle yeniden doğuşun tam ortasında durdum.

Vadinin sessizliği, aslında bir sesin yokluğu değil, bastırılmış bir çağrının sabrıdır. Bir zamanlar Süryani Nasturilerin dua ettiği kiliselerin taş duvarlarında yankılanan geçmiş, 19. ve 20. yüzyılların kırılmalarıyla suskunluğa bürünmüş. Ardından gelen Kürt köylüler, toprakla yeni bağlar kurmuş; ama 1990’ların güvenlik politikaları onları da sökmüş, yurtlarından koparmış. Bugün Kazan Vadisi, ne bütünüyle terk edilmiş ne de tam anlamıyla dönülmüş bir yer. O hâlâ bir tereddüt, bir geçiş, bir potansiyel olarak varlığını sürdürüyor.

Devlet, yıllar sonra yolu açmış, bazı alanlarda dönüşe izin vermiş. Ancak burada yolun kendisi, yalnızca asfaltla değil; iradeyle, kararlılıkla, insanla inşa edilir. Vadide yapılan yol genişletmeleri önemli ama eksiktir. Çünkü yerinde bir şantiye yoksa, o yol sadece araçlara değil, zihne de yarım ulaşır. İşçiler sabah gelip akşam döndüğünde, yerinde hızlı ve doğru müdahalelerin yapılması mümkün değildir. Şantiye kurmak, yerinde ve hızlı müdahale eden sadece teknik bir adım değil, bir kararlılığın ifadesidir. Devletin orada olduğunu gösteren en somut nişanedir.

Vadi yalnızca güvenlikle değil, doğayla da sınanıyor. Dereler yönünü şaşırmış. Yağmur suları, çığlar ve heyelanlar bazı tarım arazilerini taş ve molozla doldurmuş. DSİ’nin kapsamlı ıslah çalışmaları yapması artık ertelenemez. Çünkü toprak taşla kaplıysa tohum düşmez, su yetmiyorsa hayat tutunamaz. Yaz aylarında birçok köyde içme suyu temin edilemiyor; hayvancılık, tarım ve temel ihtiyaçlar kuraklığa mahkûm edilmiş durumda. Su, bir ihtiyaç değil; bu coğrafyada bizzat hayatın kendisidir.

whatsapp-gorsel-2025-04-09-saat-22-37-30-1d726d4d-001.jpg

Ama Kazan Vadisi’nin asıl meselesi, geri dönenlerin neyle karşılaştığıdır. Yolun ucu eğer okula varmıyorsa çocuk kalmaz. Eğer sağlık ocağı yoksa doğum olmaz. Eğer oyun parkı, kültür evi, sosyal alan yoksa gençlik nefes alamaz. Bir vadinin kalkınması, yalnızca makineyle değil, insana dair tüm yaşamsal dokularla mümkündür. Burada yapılması gereken, sadece bir dönüşü teşvik etmek değil; dönüşü mümkün ve anlamlı kılacak hayatı kurmaktır.

Kazan Vadisi yalnızca üretime değil, düşünmeye de açık bir mekândır. Nar, incir, cennet hurması, ceviz… Yetişme kapasitesi yüksek ürünler mevcut. Menenğiç ağaçları aşılanarak fıstığa dönüştürülebilir. Arıcılık gelişebilir. Ancak tüm bunlar, yalnızca bireysel çabayla değil; kolektif bilinçle, kooperatiflerle, teknik destekle ve yerel teşviklerle sürdürülebilir hale gelir.

Gençlerin asıl aradığı şey bir yön, bir istikamet duygusudur. “Toprağa dön” çağrısı, ancak orada bir gelecek kurulabileceği gösterilirse karşılık bulur. Eğer gençler Kazan Vadisi’nde bal üretebilir, cevizlik kurabilir, yaylada pansiyon açabilir ya da doğa turizmiyle gelir elde edebilirse; o zaman bu bölge onlar için sadece bir çocukluk hatırası değil, gerçek bir yaşam tercihi olur. Gençler masa başında hayal kurmaya devam eder; ama eğer yeterince alan açılırsa, o hayali Kazan Vadisi’nde gerçekleştirmeyi seçebilir.

Devletin rolü burada belirleyicidir. Ama bu rol, sadece yatırım yapmaktan ibaret değil; halkla birlikte karar alan, birlikte uygulayan, birlikte yaşayan bir modele dönüşmelidir. Kazan Vadisi ve Kazan Vadisi gibi özel ve güzel köylerimize bir koordinasyon merkezi kurulmalı; Milli Eğitim, Sağlık, Tarım, Gençlik ve Spor Bakanlıkları eşgüdüm içinde bu alanı bir kalkınma bölgesine çevirmelidir.

Ve halk… Bu toprak yalnızca geçmişin değil, geleceğin de mirasıysa, halk da sadece geçmişin mağduru değil, geleceğin kurucusu olmalıdır. Kooperatifler kurulmalı. Ağaçlar budanmalı. Tohumlar paylaşılmalı. Gençler köyde kalmakla cezalandırılmış değil, ödüllendirilmiş hissetmelidir.

Kazan Vadisi’nin bugünkü hali, bir sonuç değil; bir çağrıdır. Göçün değil, dönüşün; yoksunluğun değil, üretimin; unutulmanın değil, inşanın çağrısı. Bu vadi, Türkiye’nin sadece sınırı değil, aynı zamanda merkezidir. Çünkü bir ülke doğusunu ihmal edemez. Ediyorsa, kendi iç dengesini kaybetmiştir.

Şimdi o dengeyi yeniden kurmanın vaktidir. Ve bu, sadece Kazan Vadisi’nin değil, hepimizin meselesidir.

Toprak hazır.
İklim uygun.
İnsan istekli.
Devlet hareketli.
Ve gençler umut arıyor.

Gelin Kazan Vadisi’nde
tarihi taşların arasından bir gelecek çıkaralım.
Göçün değil, geri dönüşün coğrafyası yazılsın.
Şikâyetin değil, çözümün sesi duyulsun.
Ve bu vadi, unutulmuş değil, yeniden hatırlanmış bir gelecek olsun.

Azad Keskin
_Toprağın sesini duyan bir tanık.
Taşların konuştuğu yerde kalemle yürüyen biri._

Bu yazı toplam 5073 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YASAL UYARI: Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Hakkarihabertv.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
4 Yorum
Av. Azad Keskin Arşivi