KESKİN KARDEŞLERİ BİZDEN ALAN OCAK AYI!
Tarih 14 Ocak
Kara haber Van’dan geldi. Yer gök inledi. Çığlık ve ağlayışlar birbirine karıştı. Av. Cumhur Keskin öldürüldü denildi. Kimse inanmak istemedi. Yoğun kar yağışı, fırtına, soğuk kimin umurunda. Herkes Abdurrahman Keskin’in evine oradan da Van’a koyuldu.
Kanının son damlasına kadar halkı için mücadele eden aydınımız Cumhur Keskin’in kanı Van toprağıyla birleşmişti. Ulusal TV kanalları ilk haber olarak geçti. “Eski CHP Milletvekili ve Avukat Cumhur Keskin, Van’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti”… O zaman 67 il vardı ve 67 ilden aydınlar, siyaset adamları, onu sevenler Van’a doğru yol aldı. 24 yıl geçti aradan ve bu acı hala sıcaklığını koruyor.
Tarih 13 Ocak.
Yıllar sonra olsa da Ağabey Abdurrahman Keskin, kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Aslında kalbinde sorun yoktu. O kalbin içinde Hakkari haritası, insanların sevgisi vardı. O kalp kardeş Cumhur Keskin’in gidişiyle yaralanmıştı ve o günden beri hep kanıyordu. Abdurrahman Keskin’i kimse ağlarken görmemişti. O gözler hep ışıltılı baktı halka, o dil hep cesur konuştu, o asalet çok konuşuldu. Cumhur Keskin için özel bir dergi yayımladım. Gazi Mahallesindeki evlerinde başa baş değerlendirme yapıyorduk.
İlk kez Abdurrahman Keskin’in bu denli içli ağladığını görmüştüm. Yanağından süzülen yaşlar mavi gömleğinin üzerine damladı. Sonrasında bende ağlamaya başladım. “Ben ağabeyiyim, benden önce vefat etmemeliydi” diyordu ve 14 Ocak’tan 1 gün önce yıllar sonra 13 Ocak’ta hayatını kaybetti.
Keskin kardeşler sadece Hakkâri’de değil, bölgede siyasi ağırlıkları, duruşları, söylemleri, yürek ve bilgi gücüyle varlıklarını sürdüren, her kesim tarafından karşılığı olan, husumet ve kan davalarında etkin bir davranış sergileyen, saygı gören kişilerdi. Şuan hayatta olmadıkları halde her sohbette ve hayatın her alanında isimleri zikir edilen değerlerimizdiler. Onlar giderken yüreklerde kalıcı iz bırakan halk kahramanlarıydılar.
Onlara çok yakın çalıştım ve yaşadım. Hayata dair çok şey öğrendim. Ocak ayı geldiğinde içimi sonsuz bir hüzün kaplar. Çünkü onlar gittiğinde simsiyah kar yağdı be şehre. Binlerce insanın yüreğinde kabristan misali iki mezar var. Dudaktan süzülen her fatiha onlara akar.
1994 yılında ilimizde vali olan Lütfullah Bilgin ile geçenlerde Ankara’da buluştuk. İki saat süren sohbetimizin büyük bölümünü Abdurrahman Keskin konuştuk. Vali Bilgin, “Hayatımda tanıdığım en cesur en başarılı siyaset ve halk adamı Sayın Keskin’dir” dedi.
Halkı için belediyeye kilit vurup Cumhurbaşkanına seslenen ilk ve son liderdir.
Gazeteci ve Ülkücü Hüseyin Yılmaz, 1989 yılında Hakkari’ye gelir ve Abdurrahman Keskin ile bir söyleşi yapar. Yılmaz, köşesinde Sayın Keskin ile ilgili şunları yazar; “Hakkari CHP İl binası, muhatabım İl Başkanı Abdurrahman Keskin. Doğu gerçeği ve Müslüman Kürtler adlı eserimde düşüncelerine yer verdiğim Keskin ile Kürt meselesi ve PKK problemlerini konuşuyoruz.
Düşünce dünyalarımız farklıydı, aramızda uçurumlar vardı ama buna rağmen yeterince müştereğe de sahiptik. Abdurrahman Keskin, soy ismiyle müsemma keskin bir insandı. Sözünü esirgemiyordu, cesur ve ataktı. Zekâsı da keskindi.
Belediye Başkanlığı yapmış ve isminin önüne unutulmayacak bir “REİS” unvanı eklemeye muvaffak olmuştu. Şu cümlesini hala hatırlarım. “Akşam alaca karanlığı köye çöktüğünde PKK’lıların kapısını çaldığı kişi Kenan Evren olsa, o da ekmek vermek zorunda kalacaktır. Suçlu PKK’lılara ekmek vermeye mecbur kalan vatandaş değil, vatandaşı koruyamayan devlettir”…
Her 13 ve 14 Ocak günü Abdurrahman Keskin ve Cumhur Keskin’i unutamayan, onlara duyulan hasretlerini dindiremeyen kalabalık halk gurupları önce Gazi Mahallesinde Sılehi Aşireti Lideri Fatih Keskin’i evinde, sonra çarşı merkezindeki ofisinde ve Kalealtı aile mezarlığında ziyaretlerini sürdürürler.
Fatih Keskin, babasının yıllarca oturduğu koltuğu hala boş bırakarak, o varmış gibi saygı ve özlemini eksik etmiyor.